https://cildirgoluseyahat.com.tr/

CEMAL ŞAFAK


ZAFER (UTKU) MÜJDESİ

Başbuğ Alparslan ve Mustafa Kemal Atatürk


ZAFER (UTKU) MÜJDESİ…!

Anadolu’nun kapılarını Türk’ün o muhteşem varlığına açan Başbuğ Alparslan ile yine Anadolu’yu sonsuza kadar Türk yurdu olarak dünyaya kabul ettiren sarı saçlı mavi gözlü Bozkurt Atatürk’ü zaferler ayı olarak bildiğimiz bir Ağustos ayında daha minnet ve şükranla anıyoruz. 

Aşağıda Arif Nihat Asya’nın büyük bir özenle “Destan” laştırdığı mısralar millet kahramanlığının imbikle süzülmüş sözleri olsa gerek. Şairlerin böylesine kutsal başarıları, böylesine büyük bir sanat anlayışıyla okuyucuya yansıtması bizim savaş kahramanlığımızın yanında sanat kahramanlığımızı da göstermiyor mu sizce?

 

"DESTAN”

O zaferler getiren atların

Nalları altındanmış.

Gidişleri akına,

Gelişleri akındanmış.

 

Yolları eline dolayan,

Beldeler, ülkeler avlayan

Süvarileri varmış ki,

Oğuz, Bilge, Süleyman'mış.

….

Kimi kılıç dövülen al külçeden,

Kimi güllerin al açtığı bahçeden,

Kimi dağların yoğrulduğu

Şu mor yığındanmış.

….

Gönül vermişler aya,

Hükmetmişler toprağa, suya...

Tanrıyla akrabalıkları

Yakındanmış.

 

Zembereğini kuran

Onlarmış bu dünyanın...

Onlar ki kurt doğuran

Obaların kanındanmış.

Ve zaferler getiren atların

Nalları altındanmış."

 

Ey büyük kumandan! 

Sen Anadolu’nun kapılarını Türk’ün çelik kollarına teslim ettin ama şimdi bir karanlık akıl da bu mukaddes vatan topraklarını soyu sopu belirsiz bir güruha açmaya çalışıyor. Umarım kemiklerin sızlamıyordur…(!?)

Hele hele yedi düvele karşı Türk kahramanlığını ve savaş zekasını gösteren Başbuğ Atatürk’ün tarihe altın harflerle işlenen başarısını, bizim dışımızda düşmanların bile önünde saygı ile eğildiği koca bir Türk Kaan’ı asırlar boyu unutulmaz elbette. Büyük Türk Milletine içinde bulunduğu zor şartlara rağmen bağımsızlık mücadelesinde önderlik eden bu deha Mustafa Kemal Atatürk elbette unutulmayacaktır. Bu ülke insanı O’nun hangi fedakarlıkla, canı pahasına da olsa davasından vazgeçmeyen çelik yapıda bir karakter olduğunun elbette hafızasında yaşatacaktır. 

Nazım Hikmet aşağıdaki mısralarda diyeceğini demiş. “Sarışın kurt”, “gözleri çakmak çakmak” tasviri onun muhteşem ifadesine küçük bir örnek değil mi? Okuyunca siz de bir yay gibi Kocatepe’den Afyon ovasına atlamak üzere olduğunuzu hissetmiyor musunuz?

 

Büyük Taarruz

Dağlarda tek

tek

ateşler yanıyordu.

Ve yıldızlar öyle ışıltılı, öyle ferahtılar ki,

şayak kalpaklı adam

nasıl ve ne zaman geleceğini bilmeden

güzel, rahat günlere inanıyordu.

Ve gülen bıyıklarıyla duruyordu ki

mavzerinin yanında,

birdenbire beş adım sağında onu gördü.

Paşalar onun arkasındaydılar.

O, saati sordu.

Paşalar: «Üç», dediler.

Sarışın bir kurda benziyordu.

Ve mavi gözleri çakmak çakmaktı.

Yürüdü uçurumun başına kadar,

eğildi, durdu.

Bıraksalar

İnce, uzun bacakları üstünde yaylanarak

ve karanlıkta akan bir yıldız gibi kayarak

Kocatepe'den Afyon Ovası'na atlayacaktı.

 

Türk kadının sırtında bebeği ile İnebolu’dan Ankara’ya taşıdığı cephanenin manevi gücü bırakın Afyon ovasını, İzmir’in dağlarında açan çiçeklere müjde verir gibi kutsaldı. 1921 deki bu İnebolu-Ankara yolculuğunun kahramanlığını bir de Fransız kadın yazar Jean Chiliquelin ve İngiliz kadın yazar Ann Bridge’nin satırlarında okusun “Keşke Yunan kazansaydı” Diyen hainler ve onun gündelikli yamakları…!

Her şey Türk için, Türk’e göre…!

 

https://cildirgoluseyahat.com.tr/