CEMAL ŞAFAK

Tarih: 05.03.2024 17:29

VATAN VE GÖÇ

Facebook Twitter Linked-in

 

 

                                                    VATAN VE GÖÇ

     Son günlerde mülteci, sığınmacı ya da göçmen konuları gündemimizden biraz olsun uzaklaştı. Bu gündemden uzaklaşma gerçeklerden de uzaklaşma anlamına geliyor. Yıllardır zihnimizi ve topraklarımızı işgal eden “sığınmacı” konusu bizlerin bünyesini de kemirmeye başladı. Acaba diyorum bugün vurdumduymaz bir tarzda karşılaştığımız bu gerçek 10-15 yıl sonra karşımıza kangren bir yara olarak gelir mi? Mesela Hatay, Gaziantep Kilis gibi illerimizin belediye başkanları bir araya gelip bir bildiri yayınlayarak şunları söylerler mi?! 

     “İllerimizde Türklere yapılan baskılardan kendimiz de rahatsızlık duyuyoruz. Türk vatandaşlarını kardeşimiz gibi görüyoruz. Resmi dairelerde ve okullarda resmi dil Arapça ama bunun yanında Türkçenin de kullanılabilmesi ve okullarda Türkçe’nin seçmeli ders olarak kabul edilmesi için hükümete başvuracağız.” 

     Ya da şöyle bir son dakika haberini gözlerimiz dolu dolu okur muyuz televizyon ekranlarından? 

    “Olağanüstü şartlar nedeniyle, Hatay, Gaziantep, Mersin, Adana, Kilis gibi şehir ve çevrelerindeki yerleşim birimlerini terk etmek zorunda kalan Türkler için Konya, Aksaray ve Sivas’ta kamplar kurulmasına karar verildi…Hükümet açıklamasına göre AFAT ve Göç İdaresi bu konuda görevlendirildi. Sığınmacı Türkler için geçici çadır kentler kurulduğu ve kurulan kampların dışına çakmanın yasak olduğu bildirildi.”

     Sayıları 10 milyonları bulan bu sığınmacı kesimin bahsettiğim zaman içerisinde yukarıda belirttiğim yapıya kavuşmalarını siz bugün abartılı olarak değerlendirebilirsiniz ama mezarlarımızın başında evlat ve torunlarımızın sızım sızım ağlayarak fısıldayacakları çaresizliği yaşamayacağını kim garanti edebilir.

     Buna benzer bir sıkıntıyı Yeniçağ yazarı Servet Avcı bakın nasıl da kinayeli bir tarzda kafamıza vura vura ifade ediyor.

    “Sayıları on milyonları bulan Arap, Afgan, Pakistanlı ve diğer topluluklara ait sivil toplum kuruluşları, Lütfi Kırdar Kongre Merkezi'nde bir araya gelerek deklarasyon yayınladılar… Ültimatom gibi deklarasyonda, bu ülkede sadece Türklerin yaşamadığını, Anayasa'nın ilk dört maddesinin, devletin adının, bayrağının ve millî marşının değişmesi gerektiğini bildirdiler… Ülkenin ulusalcı kimlikten uzaklaştırılarak 87 etnik kökene göre yapılandırılmasını, bu çalışmaları yapacak 'âkil adamlar heyeti'nin derhal oluşturulmasını ve yeni bir açılım süreci başlatılmasını şart koştular…” 

     İnsan ister istemez soruyor kendine: Sığınma mı yoksa istila mı? 

    Aklın yolu bir diyeceğim ama bana da “Irkçı” derler mi bu yazıdan sonra …!

                                                          

 

 

 

 

 

 


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —