Türkiye’nin kuaförler sorunu
Türkiye’de sorun bitmiyor ve bitmez de.
Çünkü, sorunlara kısa vadeli yaklaşımlar sergilediğinizde, orta ve uzun vadeli planlarınız da olmadığında sık sık sorun çözmekle uğraşırsınız.
Halbuki, ülkelerin kısa, orta ve uzun vadeli plan ve programları olur. Öncelikli olanları kısa vadeye, biraz ertelenebilir olanlarını orta vadeye, ileriye dönük olanları da uzun vadeye yayarsınız ve sırasıyla uygular ve çözersiniz. Fakat, ne yazık ki bizde öyle olmuyor. Günü birlik yaşıyor ve ihtiyaç duyduğumuzda bir şeyler yapmaya çalışıyoruz.
İşte, ülkenin berberler ve kuaförler sorunu da öyle oldu. Uzun yıllardır konuşulup durulurdu fakat bir şey yapılmazdı. Neyse ki geçtiğimiz haftalarda meclis bu konuyu ele aldı da sorunu çözdü diyebiliriz.
Evet, bizce çözdü dediğimiz sorun gerçekten çözüldü mü, çözülmedi mi bilemiyorum ama taraflardan aldığım tepkileri sizlerle paylaşacağım…
Uzun yıllardır 2000’li yılların başından beri Kadıköy’de görev yaptığım yıllardan bilirim Kırtasiyeci Sokak’ta ki Turan Erkek Kuaförünü. Ne yalan söyleyeyim, ucuz olduğu için, ihtiyaç duyup, fırsat bulduğumda da hep orayı tercih etmişimdir.
Dışarıda başka bir kuaförde on lira olan tıraş orada iki liraydı. Dolayısıyla bizde hep orayı tercih ederdik. Şimdilerde de çoğunlukla oraya giderim. Benim evimin karşısında bulunan bir berberde saç kesimi üç yüz lira. Başka bir sokakta beş yüz lira. Ama, Kadıköy’deki Turan Kuaförde saç kesimi ve yıkama dahil yüz yirmi lira. Sakalı da eklersen iki yüz lira alıyorlar. Ayrıca ilginç olan bir durumda var elli metre aralıklı kuaförlerde bile yaklaşık yirmi otuz liralık farklılıklar görebiliyorsunuz.
Doğal olarak orayı tercih ediyorum. Ancak, orada şöyle bir durum var. Sanırım on masa on çalışan var ve hepsi dolu. Girip içeride oturuyorsun sıran geldiğinde boşalan koltuğa oturuyorsun. Çalışanlar gayet nazik ve ilgili. Sohbet ederler, hâl hatır sorarlar. O beş yüz liralık tıraş yapan berberlerin yaptığı aynı işlemleri yapıyorlar. Bir nevi fabrika gibi çalışıyorlar. Hiçbir masa boş kalmıyor.
Neyse sıram geldi ve bir koltuğa oturdum. Berber hem işini yapıyor hem de ufaktan sohbet ediyor. Tanışma faslı bittikten sonra meslekler ve l memleketler soruldu. Eş, çoluk çocuk faslı da bittikten sonra adamcağız kırk dört yaşında imiş. Bir çocuğu olduğunu ve bunu yeterli bulduğunu açıkladı. Sonra da öğretmen olduğumu öğrenince “Hocam, bir çocuk yeterli. Çok çocuk yapmak marifet değil. O çocuğu iyi bir vatandaş ve iyi bir donanımla yetiştirmek gerek”, diyerek noktaladı. Üstüne de “bilmem doğru yapıyor muyum”, diye onay almaya çalıştı. Şaşırarak baktım ve çok doğru bir düşünce olduğunu söyledim.
Sonra söz kuaförlerin pazar mesaisine ve pazar günleri kapalı olmalarına geldi. Hocam, bu iktidarın en doğru kararı aldığını ve bir çalışan olarak pazar günleri kuaförlerin kapalı olmalarını istediklerini belirtti. Çünkü, başka türlü dinlenme şanslarının olmadığını, ancak haftada bir gün de olsa aileleriyle vakit geçirebileceklerini anlattı. Adamcağız birde ta Gaziosmanpaşa’dan kalkıp Kadıköy’e geliyor. İşini yaptıktan sonra da yaklaşık olarak akşam saat yirmiden sonra evine döndüğünü söyledi. Bu nedenle de pazar tatili kararını desteklediklerini anlattı.
Peki, sen böyle diyorsun ama bazı kuaförlerde pazar günleri çalışmanın daha doğru olduğunu, ancak pazar günleri daha çok iş geldiğini söylediklerini sorunca, adamcağız; hocam onu sadece kuaförlerin iş yeri sahiplerinin istediklerini, çalışanlarını düşünmeden sadece para kazanmaya dönük beklentileri olduklarını anlattı.
Artık, yasa çıktığına göre mevcut duruma alışmanın ve bu duruma göre para kazanmanın yolu ve yöntemini bulmaları gerektiğini düşünüyorum. Turan Berber örneğinde olduğu gibi, sen, işini ucuza ve iyi bir hizmetle yaparsan pazar olmasa da diğer günlerde yine kapında kuyruklar oluşur ve sen de istediğin parayı kazanabilirsin.
Ne derler; devir ekonomi devri. Herkes en iyi hizmeti en ucuza alacağı yerleri tercih ediyor. Artık sizlerde bunu anlayarak işinizi yapın.
Yaşar GELER