Bir evin bacasından tütüyorsa duman, bil ki orada bir Terekeme yüreği ısınıyordur.
Bizim evlerimiz, taşla, toprakla değil; şefkatle, hürmetle, kanaatkâr bir sevdayla inşa edilir.
Ocağımız sönmez, çünkü o ocakta hem aş pişer, hem dua.
Bir tencerenin kaynaması, sadece karın doyurmak değildir bizde;
birliğin, bereketin, gönül zenginliğinin sembolüdür.
Terekeme aileleri kalabalık olur;
bir evde üç nesil birden yaşar,
birinin gözyaşını öteki siler, birinin yükünü diğeri taşır.
sözü, dağın gölgesi gibidir — serin, koruyucu ve aziz.
Bir sofrada bazen on kişi oturur, ama hep bir kişi eksikmiş gibi hissedilir;
çünkü bizde sofra, misafirsiz tamamlanmaz.
Kapıya kim gelirse gelsin, buyur edilir,
sofra genişletilir, ekmek bölünür, gönül büyür.
Analarımız, sessiz duaların sahibidir.
Sabahın en erken saatinde tandırın başında, yüzü dumanla değil, sabırla yoğruludur.
Ellerinde hamur, yüreğinde dua, dilinde “Allah bereket versin” sözü vardır.
Babanın sesi pek duyulmaz ama varlığı bir çınar gibi hissedilir.
Onun suskunluğu, aslında bin cümledir;
yorgun ellerinde alın terinin, onurun ve merhametin izleri vardır.
Başımıza bir iş geldiğinde, biz dağılmayız; bilakis birbirimize kenetleniriz.
Bir evin kapısı yandıysa, komşuların kapısı açılır; birinin derdi varsa, köyün tamamı o dertle yaşar.
Bir sabah umutlar sarsılsa bile, akşam olduğunda tandır yine yanar,
çünkü biliriz ki yıkım, bizde yeniden doğuşun bir başka adıdır.
Bir kadın su taşır, bir erkek taş dizer, çocuklar ellerinde taş değil umut taşır.
Biz hiçbir zaman “yıkıldık” demeyiz;
“yeniden başlıyoruz” deriz.
Çünkü Terekeme ailesi, külden yuva kurmayı, rüzgârdan bile dua devşirmeyi bilir.
Düğünlerimiz, kınalarımız, doğumlarımız hep aynı sıcaklıkta geçer.
Bir çocuk doğdu mu, köyün tamamı sevinir;
bir gelin evden ayrıldı mı, herkesin gözü dolar.
Çünkü bizde her sevinç, herkesindir.
Birinin hüznü de, ötekinin omzundadır.
Akşam olur, dumanlar yeniden tütmeye başlar.
Evlerin içinden tandır kokusu, tereyağı, yeni pişmiş ekmek kokusu yayılır.
Ve o koku, sadece bir yemeğin değil, bir kültürün hatırasıdır.
Terekeme evi, dünyanın neresinde olursa olsun,
yine aynı duayla yaşar: “Allah birliğimizi, dirliğimizi eksik etmesin.”
Bizim evlerimiz, misafirle, sofrayla, dua ile ayakta durur.
Çünkü biz biliriz ki, evin dumanı sönmedikçe milletin ocağı da sönmez.
Terekeme ailesi, o dumanın ta kendisidir;
birlikten doğan sıcaklığın, sabırla örülmüş direncin adıdır.




