Bir toz bulutu yükselir ufuktan, rüzgârın kucağında yankılanan nalların sesiyle başlar bizim hikâyemiz.
Terekeme derler bize, Karapapak da derler; ama asıl adımız yürekten gelen sadakattir.
Bizim soyumuz, rüzgârla yarışan atların, kılıçla değil, onurla yoğrulmuş insanların soyudur.
Atın teriyle, ananın duasıyla büyürüz. Her çocuğumuzun kulağına ninni değil, türkü fısıldanır bizde;
çünkü biliriz ki her çocuk, bir gün kendi türküsünü söyleyecektir.
At bizim için sadece binek değil, bir dosttur, sırdaştır, kader ortağıdır.
Bir Terekeme atının gözlerinde, insanın kendi yüreğini görür.
Bir çocuk daha yürümeyi öğrenmeden dizgin tutmayı öğrenir;
çünkü hayat bazen yürüyerek değil, atın kalbiyle yol alınır.
Rüzgâr yanaklarımızı döverken biz özgürlüğün tadını, toprağın kokusunu,
ufka karışan bir dualığın huzurunu hissederiz.
Atın gölgesi bile bize yeter bazen, çünkü o gölge; geçmişimizin, geleceğimizin, varoluşumuzun sembolüdür.
Bizim toprağımız serttir, rüzgârı keskindir ama insanı merhametlidir.
Dağların göğsünde yankılanan her ozan sesi, bir milletin vicdanıdır.
Ozanlar bizde tarih yazmaz, tarih olur.
Sazlarının tellerinde sadece aşk değil, yurt sevgisi, inanç, direnç vardır.
Her sözü, bir kervanın taşlarını dizer gibi dizerler; her dizesi, bir annenin sabrı gibidir.
Ozan, sadece anlatan değildir; o, yaşayan bir hatıradır.
Gözleriyle görür, gönlüyle dokur, sesiyle ebedileştirir.
Terekeme kültüründe söz, kutsaldır.
Bir erkek bir söz verdiyse, onun yerine getirilmemesi,
bir atın dizginsiz koşması kadar ayıplanır.
Kadın ise sadece evin direği değil, kültürün taşıyıcısıdır.
Sözün, türkünün, geleneğin kökünü kadın yaşatır.
Onun sabrı, bir dağın sessizliğini andırır; onun sevgisi, bozkırın bereketi gibidir.
Ve her köyde, her köy odasında, bir ozanın sesi yükselir akşamları.
Gecenin karanlığına değil, insanın içine söylerler.
Bir yandan sazın sesi ağlar, öte yandan çocuklar uyur, yaşlılar dua eder.
O anda anlarız ki bu kültür, yalnızca bir yaşam biçimi değil, bir ruh mirasıdır.
Bizim ruhumuz, nallarla yoğrulmuş, türkülerle yıkanmış, dualarla beslenmiştir.
Terekeme olmak, sadece bir kimlik değildir; bir vicdan, bir edep, bir asalet meselesidir.
Atın gölgesinde doğan her çocuk bilir ki, insanın gölgesi atına,
sözü ozanına, duası anasına emanet olursa;
o halk, hiçbir zaman yok olmaz.




