Yaşlı bir Kazak Türküyle sohbet ederken, “Kazakta söz var.” Diyecek oldum. Aynen şu karşılığı verdi: “Kazakta söz çok. Vazgeç…”
Uzun zamandır “kelimeler” le ilgili düşüncelerimi yazmak istiyordum. Öylesine derin bir konuya adım atmışım ki, bir türlü toparlayamıyorum duygu ve düşüncelerimi. Şöyle ki,
Kelimeler var, dünyanın en sahte yalanlarını örten bir yorgan olarak karşımıza çıkar. Yolsuzluğu, hırsızlığı ve de soysuzluğu perdelemek için yine kelimelere baş vurulur. Kelime vardır, zehir saçıp insanın kanına girerek nefes almamıza fırsat vermez. Kelime vardır, insanı bulunmaz rüyalara sevk edip pembe dünyalar içinde yaşatır. Kelime vardır, kırk elli yıl sonra ansızın karşımıza çıkar da hayatımızı alt üst eder ya da mutluluk kanatları takar.
Günümüz siyasetçilerinin üzerine atfetmediğim aşağıdaki diyalogda kelimenin seyrine bakınız.
Muhalif vekil, tasmasından tuttuğu köpeği ile kendisine doğru yürüyen iktidar partili vekilin yanından geçerken:
“Bu eşekle nereye gidiyorsun?..” diye sordu.
Sorunun kendisine geldiğini düşünen iktidar partili vekil:
“Yahu köpek bu be” dedi azarlar gibi… “Köpekle eşeği bile birbirinden ayıramıyorsun?..”.
Muhalif vekil cevap verdi:
“Yahu ben köpekle konuşuyorum, sen ne diye lafa karışıyorsun?..”.
Bir de Yunus’un derin mi derin kelamı var ki sözün zirvesi desek daha doğru olur…
“Söz ola kese savaşı,
Söz ola kestire başı,
Söz ola ağulu aşı,
Yağ ile bal ede bir söz.”
Kelimelerin insan hayatına katkısı elbette kitap okumakla doruk noktasına çıkar. Aşağıda Feyzullah Budak beyin kitap okuma ve kelime hazinesini zenginleştirme hakkındaki kısa bir paylaşımı buna en güzel örnek olsa gerek.
“Bir kısmı kelime dağarcığını zenginleştiriyor. Bir kısmı bilgi ve irfanını artırıyor, bir kısmı ahlakını güzelleştiriyor, bir kısmı yazı ve konuşmada üslubuna incelik katıyor, bir kısmı hayata farklı bakmanı sağlıyor, bir kısmı içindeki sevgi-merhameti arttırıyor, bir kısmı özgüvenini artırıyor, düşünmeni, sorgulamanı tetikliyor, olaylar karşısında nasıl davranman gerektiğini öğretiyor… her ne kadar sen bunların farkında olmasan da…”
Şair Hamit Korken’in aşağıdaki mısralarından kalem ve kelamın birbirlerini tamamlayan ve insan kalbini kıyamda tutan iki müstesna varlık olduklarını anlıyoruz.
“Kalem var!
Hokkabaz maharetiyle
Sihirli değnek olup
Kelimelerden efsunlu yılan yapar
Kalem var!
Musa’nın asası gibi, kerametiyle!
Ejderha misali
Bütün hokkabazlıkları yutar.
Kalem var!
Söz sultanın elinde
Mücize kelam olup
Kalbleri kıyamda tutar.”
Biz de sonuç olarak diyoruz ki, kelimeler bir hayat, bir dünya, bir madde, bir mana ki ucu bucağı görünmeyen sonsuz bir gök yüzüdür. Dilimizden dökülen bir akarsu, ulaşmak isteyip de bir türlü sırrına eremediğimiz gizem, hem yanı başımızda var olan bir dost, hem çok derinlerde ulaşamadığımız, tutmak isteyip de tutamadığımız sihirli bir küre.
İşlediği bir suçu, yaptığı bir yolsuzluğu, aldığı bir rüşveti bile “insanın günah işleme özgürlüğü vardır.” Diyecek kadar uçuk kelimelerle savunma yapan birine başka ne diyeyim ki?
Kalpleri kıyamda tutan mucize kelamlarla yaşamanız dilerim…!