?Akıllı insan, düşündüğünü söyleyen değil, söylediğinin sorumluluğunu ve getirdiği sonuçları da bilerek üzerine alıp konuşan insandır.?
Yaşam içerisinde dış görüntümüze, görüntülere çok fazla önem veriyoruz, büyük anlamlar yüklüyoruz. Düşünce ve algılarımızı geliştirmek için kendimize emek vermiyoruz, hayatı ve içindekileri sorgulamıyoruz.
İnsan: düşünmeyi, düşündüğünü ifade etmeyi, farklı düşünceleri dinlemeyi , gerektiğinde uygun bir biçimde itiraz etmeyi, sorgulamayı olanaklı hale getirerek, özgür bir birey olmanın yollarını açarak, yaşamı ve içindekileri kucaklayabilmeli.
Bunun içinde;
Egolarından arınmış, kendine emek vermiş ve ruhsal bir olgunluğa ulaşmış olmalı. Bu olgunluğa ulaşan insan, insanlığın doğuştan yaşam hakkı olan değerleri sonuna kadar savunabilen, evrensel değerleri içselleştirebilendir.
Aklın ve bilimin ötelenmesine, doğanın talan edilmesine, özgürlüğün önündeki engellere, şiddete, haksızlıklara, eşitliksizliklere, hukuksuzluğa, adaletsizliğe, egemen olana, cinsiyet ayrımcılığına sonuna kadar hayır diyebilme cesaretini ve yürekliliğini göstere-bilendir?
Kazım Koyun´cunun ?Herşeye rağmen? seslenişinde olduğu gibi;
?Kötü şeyler gördük.
. Savaşlar, katliamlar,
ölen-öldürülen çocuklar gördük.
..Kendi dilini, kendi kültürünü, kendisini kaybeden insanlar, topluluklar gördük. Yanan köyler, kentler, ormanlar, hayvanlar gördük.
Yoksul insanlar, ağlayan anneler, babalar,
her gün bile bile sokaklarda ölüme koşan tinerci çocuklar gördük.
?. Biz de öldük.
Ama her şeye rağmen bu yeryüzünde şarkılar söyledik.?
İnsanlar, doğuştan getirdikleri ırk, cinsiyet vb. bireysel biyolojik farklılıkların yanında, toplum olarak tarihsel gelişim sürecinde kazandıkları
pek çok kültürel farklılıklara da sahip bulunmaktadırlar. Kaldı ki söz konusu farklılıklar, tarih boyunca insanlar arasında eşitsizlik ve toplumlar arasında
çatışma sebebi olarak devam etmiş, tarihte bir çok savaşın tetikleyicisi olmuştur.
Ve uygarlık düzeyi çerçevesinden olaylara baktığımız zaman, bütün bu farklılıkların birer ayrılık, çatışma sebebi değil aksine, zenginlik, paylaşma ve bütünleşme vesilesi olabileceklerini görebiliriz. Görebilmek içinde insanda sağlam bir kişilik ve sağlam bir benlik olması gerekiyor.
Tüm acılar bilgisizlikten kaynaklanır. Bilgi, insanın ufkunu aydınlatan, sevgi ile biçimlenen bir ögedir. İnsan özellikle karşındakini anlamak için, onda olanı anlamaya niyetli olmalı. Buda kuru bilgiden uzak, açık bir zihin ve sevgi ile biçimlenen bir anlayışla mümkündür. Çünkü, ancak o zaman doğru bilgiye, sağlıklı bir bakış açısıyla ulaşabiliriz.
?Zaten, çağdaş toplumların ve aydınlanmış bireylerin yapması gereken; kendi farklılıklarını ötekine dayatmak değil, farklılıklarının farkında olmak, olduğu gibi kabul etmek ve uzlaşılabilecek ortak değerler zemininde buluşarak iletişim kurmak ve kendini ifade etmek olmalı. Böyle bir atmosferde kendi zenginliklerini karşı tarafa göstermek daha kolay olabileceği gibi, evrensel barış ve huzur ortamının tesisine daha fazla katkı sağlama imkanı da
yakalanmış olacaktır?
Şiddetin, egemen olanın bildiğini okuma ve okutma trajedisi o kadar uzun zamandır devam etmekteki, bunca telaşın, şaşkınlığın dip yaptığı insan coğrafyasında; düşünen, sorgulayan her insan, hangi şartlar altında olursa olsun, ?insanı ve yaşamı´ değeri ve değerleriyle değerlendirir.
Rabindranath Tagore´nin seslenişi de oldukça anlamlıdır!
?Biliyorum, bu yaşam sevgi olgunluğundan yoksun, bütün bütüne yok olmadı.
Biliyorum, gün doğarken solan çiçekler, çölde kuruyan dereler bütün bütüne yok-olmadılar.
Biliyorum, ne varsa geride kalan, ağır ağır ilerleyen bu yaşamda, bütün bütüne yok olmadılar.
Biliyorum, daha gerçekleşmedi düşlerim, şarkılarım söylenmedi, ama senin çalgının tellerinde geziniyor hepsi, bütün bütüne yok olmadılar.?
İnsan öz farkındalıktan yoksunsa, farklı olanı anlaması neredeyse imkansızdır. Ve insan kendine kısır olunca; hayatla, insanlarla kırık ve bağlantısız oluyor? Bu yüzden özümsemek, her zaman her yerde her şeyi özümsemek farklı olanı anlamak açısından çok önemlidir.