Önemli Not: Burada anlatılan, evrenin "tek boyutlu düz" değil; 3 boyutlu olarak, açık uçlu, dümdüz bir yol gibi olmasıdır.
Eğer evrende her metreküpte 10 üzeri eksi 23 gram madde ya da enerji -5 hidrojen atomu- varsa; evren düz olacaktır. Bu değerden fazla ise evren kendine kapanmış bir biçimde küre olacaktır. Bu değerden az ise; açılarak atın sırtına takılan eyer gibi bir şekil alacaktır. Kürede pozitif eğrilik söz konusu iken, eyerde negatif eğrilik söz konusudur. Burada düzlükten kasıt dünyanın düz olması değildir. Elbette evrendeki yıldızlar, gezegenler vb. 3 boyutlu olduğu için yuvarlaktır. Bahsi geçen konu evrenin şeklidir. Yani evrenin ucuna gelirsek ne olur sorusudur? Bunun cevabı arkadan geri çıkarız olur.
Yapılan hesaplamalar evrenin şeklinin "düz" ve "sonlu" olduğunu göstermiştir. Büyük bir küp düşünün, içinde de bir insan olsun. O insan, küpün ucuna geldiğinde, diğer uçtan çıkar. Küpün sınırı da kenarı da yoktur. Buradaki küp, evrenin şeklini ve yapısını anlayabilmek için verilmiş bir örnektir, evren elbette ki tam olarak bir küpe benzemez, hatta içine zamanı da yerleştirdiğimizde grafikle çizilemeyecek kadar zor bir şekil oluşur; burada anlatılmak istenen evrenin eğri olmadığıdır. Bu küpteki örneğe benzer bir şekilde düz ve açık uçlu olarak genişlemesidir.
Evren şu an yaklaşık 14 milyar yıl yaşındadır. Evren küçük ve sıcak bir noktadan patlayarak oluştu. Patlama şiddetiyle oluşan itim gücü evreni genişletti. Fakat evrendeki parçacıkların oluşturduğu kütleçekimi kuvveti bu genişlemeyi giderek yavaşlattı. İlk başlarda hızlı olan kütleitimi, kütleçekimi sayesinde; ilk 7 milyar yıl içinde giderek zayıfladı. Yani evrenin genişleme hızı ilk 7 milyar yılda giderek yavaşlamıştır. Ama bundan sonraki 7 milyar yıl içinde giderek artan bir hıza ulaştı. Çünkü evren ilk yarıda o kadar çok genişlemişti ki, galaksiler arası uzaklık çok fazla olduğundan kütleçekimi azalmıştı. Bu da kütleitimini savaştan galip çıkarmıştı. İkinci yarıdan bu yana evrenimiz giderek artan bir hızla genişlemeye devam ediyor.
Evrendeki bildiğimiz madde yani proton, nötron ve elektrondan oluşan gördüğümüz her şey, evrenin şu an için %5´ini kaplar. Yine şu an için; evrenin %25´i Karanlık Madde, %70´i ise Karanlık Enerjiden oluşur. Karanlık Madde; galaksileri ve galaksilerdeki yıldızları bir arada tutan enerjidir. Karanlık Enerji ise; kütleitimi yani evrenin genişlemesini sağlayan enerjidir. Evrenin oluşumunun ilk zamanlarında bilindik madde daha fazla yer kaplıyor iken diğer ikisi daha az yer kaplamaktaydı. Evrenin genişlemesi ile birlikte Karanlık Madde ve Enerjinin kapladığı alan giderek artarken, bilindik maddenin kapladığı alan (hacim) giderek azaldı ve azalmaya devam ediyor. Bunun sonucunda evrendeki bütün galaksiler hatta bütün atomların protonları, nötronları ve elektronları birbirinden ayrılacak gibi duruyor. En sonunda ıssız ve boş bir evrene sahip olacağız gibi gözüküyor.
Evrenin düz olmasının sebebine gelince; her metreküpte 10 üzeri eksi 23 gram madde veya enerji bulunması ile açıklanmaktadır. Bu kritik yoğunluktur. Evreni oluşturan %5´lik bilindik madde bu kritik yoğunluğun %5´ini karşılar, %25´lik karanlık madde de yine bu kritik yoğunluğun %25´ini karşılar, %70´lik karanlık enerji de %70´lik kısmını karşılar. Bu sayede %5 + %25 + %70 = %100 olur ki, bu da bize kritik yoğunluğu verir, yani her metreküpte 10 üzeri eksi 23 gram enerji veya madde bulunur. Bu da evrenin ne küre, ne eyer, ne de başka bir şekilde olduğunu gösterir, gösterdiği şekil evrenin açık uçlu, düz, sınırsız ve kenarsız olduğunu söyler.
´´ Unutmayınız, bilim sizi kanatlandırıp uçuran bir değerdir.´´
.
İsa Orhan/ Çıldır Manşet