Dersu Uzal´a karakteri için ´´Hakiki insan´´ demek beni son derece mutlu ediyor.
?´Dersu´nun utangaç bakışında dallar çığlık çığlığa/ Kokular ışıklar ve esintilerle/ Ağaçta kuşlar cıvıldaşır, kanatlar uçmak ister.´´ işte böyle bir şey doğayı ruhunda hissetmek..
Akira Kurosawa´nın 1975 yılında yönettiği Dersu Uzala filmi, bir Rus seyyahı olan Vladimir Arseniev´in Doğu Sibirya´ya yaptığı geziler sonucunda kaleme almış olduğu aynı adlı kitaptan yola çıkılarak perdeye aktarılmıştır.
Görevi nedeniyle topografik araştırmalar yapmak üzere bir grup askerle bölgeye gelen ve buranın haritasını çıkarmaya çalışan yüzbaşı ormanda çalışma yaparken Dersu´ya rastlar.
´´Çinli mi koreli misin,´´ diye sorar.
Dersu Uzala: ´´Gezginim´´ der.
O´ sularda iz aramak için yola koyulan bir avcıdır aynı zamanda.
İyi bir gezgin ve avcı olan Dersu ´´İnsanlara tehdit oluşturan bazı şeyler sessizlikte yatar,´´ derken doğanın iç sesini nasıl içselleştirdiğini anlatır.
Arseniev´in Dersu´ya ´´bize katılıp rehberlik yapar mısın´´ demesinden sonra ekibe katılan Dersu, ormanda var olan her şeyi canlı olarak görmekte ve her şeyin bir ruhu olduğuna inanmaktadır.
Şafakla birlikte doğan güneşe´´Güneş en önemli adam´´ derken, ´´Ateş, su, rüzgar´´da üç önemli adamdır seslenişini yapar.
Özellikle Dersu´nun terk edilmiş bir kulübeye belki de hiç göremeyeceği insanların hayatta kalabilmeleri için ´´Kibrit, pirinç, tuz ve odun,´´ koymak istemesi Arseniev´i ve arkadaşlarını çok etkiler. Hayranlıkla bakarlar Dersu´ya. Aralarında çok güçlü bir bağ oluşur.
Zaman ilerledikçe bir gün gelir yolları ayrılır ve uzun zaman birbirlerinden haber alamazlar.
Uzun bir aradan sonra buluşmaları ise tam bir şölendir. Nasıl bir hissiyatla beni doldurdu, içim resmen coştu.Bu sahneyi bütün iliklerime kadar hissettim o nasıl bir sarılış ve bunu izleyiciye hissettirme.
İlerleyen zamanlar da Dersu´nun görme yeteneğinde azalma olması doğadaki yaşama şansını azaltacağı için yüzbaşı kendiyle şehre gelmesini ister. Bu onun için çok zor bir karardır. Tamamen hakiki ve doğal yaşamış bir insanın şehir hayatını kabullenmesi kolay olmayacaktır.
Yüzbaşı ´´Şehri´´ sembolize ederken Dersu´´Tabiatın kalbi´´ni sembolize eder.
İlerleyen zaman içinde, tabiatın gün yüzlü Dersu´su mutsuzdur.
Yüzbaşısına ´´İnsanlar kutular da yaşıyor. Ben nefes alamamak´´ der...
Buralarda yaşayamam. İnsanlar suyu parayla alıyor oysa su nehirlerde akar. Ya odun, odun satılmaz, herkes ihtiyacı kadarını alır.´´
Etrafına eşsiz bir gözle bakan Dersu mutsuzdur. Gerçek bir etkileşim istemektedir.
Özellikle yüzbaşının oğlundan ayrılmak onu ne kadar üzsede gitmek ister, gerçek vatanı bildiği doğaya.
Yüzbaşıdan kendini Azad etmesini ister, yüzünü doğaya çevirir ve gider...
Bu gidiş, bu dünyadan da gidişin son perdesidir.
Hiç görmediğim bir karakteri hayal gücünün yarattığı hayalle inanılmaz bir şekilde sevdim.
Kutluyorum sinemaya ruh veren, onu hayatla ilişkilendiren bütün sanat yapıcıları.
Olcay Kasımoğlu / İstanbul