Bazı bilimsel verilere aklımız ermeyebilir, mantığımız almayabilir, yaşam felsefemize ters gelebilir. Bu, gayet normal bir durumdur. Çünkü her insanın kendisine özgü bilgi kapasitesi, düşüncesi, değer yargıları, idealleri, felsefesi vardır. Yanlış veya doğru her ne kadar kendimiz için bir yol çizmiş olsak da, doğru olan düşünceye saygı gösterebilmek, düşünceyi özgür kılabilmek, düşünceyi ifade etme hakkını sonuna kadar savunabilmektir. Özellikle de bilimsel konularda kesinlikle önyargılardan kurtulmak, kaçınmak gerek.
Bilim dünyasının ortaya koyduğu bazı veriler ve düşünceler her ne kadar düşüncemize, ilkelerimize, felsefemize ters düşmüş olsa da kulak kabartmalı, anlamaya çalışmalı, bu bağlamda varsa bir eksiğimiz veya yanlışımız, doğru durma adına giderme çabasına girmeliyiz. Çünkü insanı özgür, değerli ve doğru kılan şey budur. Bu anlayışı içselleştirmek ise doğru insan olmanın en temel kuralıdır. Şayet böyle bir mantığa sahip değilsek; düşüncelerimizde, felsefemizde bir eksiklik var demektir.
Bilim insanlarının özellikle bilim alanında yaptığı çalışmalardan ve bunun sonucunun ortaya çıkmasından rahatsızlık duyan anlayışların olduğunu duyuyoruz. Hatta rahatsızlığın da ötesine taşarak bilim insanlarının ve düşünürlerin sürgün edildiğini, hapislerde çürütüldüğünü, diri diri yakıldığını da okuyoruz. Tarih, bu tür kıyım örnekleriyle doludur maalesef.
Bu kıyımları yapan anlayışların, ortaya konulan verinin veya düşüncenin kritiğini yapmak yerine, acaba doğru olabilir mi diye değerlendirmek yerine, fikir sahibine veya ortaya konulan verilere saldırmaları anlaşılır değildir. Enteresan olan şey ise bu saldırgan anlayışların bilim hakkında hiçbir şey bilmedikleri, hayatları boyunca hiçbir bilimsel makale veya kitap okumuş olmamalarıdır. Ve bu anlayışlar; bilim üzerine yıllarca eğitim alan, kitaplar-makaleler okuyan ve yazan, gece gündüz demeden çalışmalar, araştırmalar, deneyler, gözlemler yapan insanları sıradanmış gibi değerlendirmesi de oldukça gariptir.
Şunu bilmeliyiz ki özellikle bilimsel alanda bir fikrin ortaya çıkması yıllar almaktadır. Ortaya çıkan fikirler veya bilimsel veriler için araştırmalar yapılır, deneyler yapılır, testlerden geçirilir, veriler toplanır ve bir sonuç çıkar ortaya. Yani bilimsel anlamda bir fikir ortaya koymak o kadar da sıradan değildir ve bunun iyi anlaşılması gerekmektedir.
Peki, daha sonra neler olur? Ortaya çıkan bilgi, düşünce veya teoriler diğer bilim insanlarınca da değerlendirilir, test edilir? Şayet ortaya konan bilgi doğru ise bilim dünyasınca kabul görür; bilim dünyasının en saygın bilim dergilerinde yayınlanır, kitaplaştırılır vs. Fakat aksi bir durum var ise (çünkü sahte bilim insanları da bulunmaktadır) ileri sürülen fikir değer bulmaz, saygın bilim dergilerinde yayımlanmaz, sahiplenilmeyerek çöpe atılır ve çürümeye terk edilir. O nedenle, yüz binlerce bilim insanının kabul ettiği bilimsel verileri cahil aklımızla reddetmek yerine onu anlamaya çalışmak; bilimi, bizleri ve dolayısıyla insanlığı yüceltecektir.
´´ Bilim iyi zamanlarda servet, kötü zamanlarda bir sığınak ve iyi bir yol göstericidir.´´ ARİSTOTELES
Sağlıcakla ve bilimle kalınız.
İsa Orhan / Çıldır Manşet