BEYİNLER UZAK DİYARLARA AKARKEN
Geçenlerde istikbalini dış ülkelerde planlayıp oralarda gelecek peşinde koşan birkaç öğrencimle sosyal medya vasıtasıyla konuşma fırsatım oldu. Kendilerine ilk olarak şu soruyu yönelttim:
-Neden ülkemiz değil de başka ülkede gelecek arıyorsun? Gelsene buraya, kendi ülkende, kendi halkının içinde yaşamak daha anlamlı olmuyor mu?
Soru sorduğum gençlerin ortak cevabı aynı idi. “Her genç bireyin temel olarak istediği en önemli husus hak, hukuk, adalet ve güven duygusunun benliklerimizde sarsılmaması gerek. Ülkemizde bu duygumuzu, düşüncemizi olumlu bir şekle büründürecek bir ortam göremiyoruz. İster istemez biz de hangi zorluk yaşarsak yaşayalım kendimizi bir an önce ülkemiz dışında bir yerlerde konumlandırmak için gayret gösteriyoruz. İçimiz yana yana bu kararı uygulamak için çaba gösteriyoruz. Hiç kimse zannetmesin ki ülkemizi sevmiyoruz. Aksine bizim sevgimiz çoğu kişinin diliyle telaffuz edip yüreğiyle onaylamadığı bir duygu. Biz bu sevgiyi kalbimizin derinliklerinde hissediyoruz. Yollarımızı kapatanlar bir gün bu ülkeden elini ayağını çekip gedeceklerdir. O zaman bu vatanın sahibi olarak yine biz en önde varlığımızı göstereceğiz.”
Bu yürek yakan sözleri duyduktan sonra kendi kendime soru sordum. Neden geri kalmış ülkelerin gençlerinde başka gelişmiş ülkelerin birinden dahi tek bir genç Türkiye’yi tercih edip burada geleceğini inşa etmek istemiyor? Gelenler hep turistik amaçla, tarihi yerlerimizi görüp bilgilenmek için kısa bir süreliğine ülkemize gelip dönüyor. Her gelişmiş ülke genç beyinlerini ülkelerinde tutmak ve geleceklerini sağlam temellere oturtmak için adım atıyor. Biz ise bu genç beyinlerin binlercesi elimizden kayıp başka diyarlara göçerken sadece seyrediyoruz.
Düşünsenize lütfen…Bir genç ailesi yoksulluklar içinde kıvranırken ve ailesinin bin bir güçlükle sağladığı imkanlar sonucu üniversitede okuyup mezun oluyor. İş ararken mutlaka bir partiliye yanaşarak onun aracılığı ile işe başlamak mecburiyetinde kaldığını tasavvur edin. Aklı bizden kat be kat ileride olan bu gencin yaşadığı travmayı düşünebiliyor musunuz? Yazılı sınavdan en yüksek puanı almasına rağmen mülakatta çeşitli basit oyunlarla hakkının helak edildiğini, onun yarıştığı diğer gençlerin arkasına itildiğini bir tasavvur edin. Kariyeri çok yüksek üniversiteden dereceyle mezun olup yıllarca babasından harçlık alan 20 yaşındaki bir gencimizin psikolojisini bizler zaten anlayamayız. Kendileri içine düştükleri karamsarlıktan kurtulmak için garip diyarlarda berberlik yapmak zorunda kalan gençler için ah ki ne ah…!
Başka bir sıkıntı da şu: Akademik sahaya atılmak için gençlerin o çevreden mutlaka bir yakınını bulmak zorunda olduğunu elbette kabul ediyorsunuzdur. Liyakatsizlikle baş edemediği için Meksika sınırından A.B.D geçmek isteyen kaç gencimizin olduğunu acaba ilgili ya da yetkililer biliyor mu? Torpille liyakatin önüne geçmek isteyenlerin köklerini kurutmadan pırıl pırıl genç beyinlerimizin uzak diyarlarda nefes alıp vermelerini daha çok seyredeceğiz.
Biz ne kadar “Türkiye’de hukuk var.” desek de gençlik inanmıyor ki…!