YANAN OT DEĞİL AHİRETİMİZDİR

YANAN OT DEĞİL AHİRETİMİZDİR

Her sene mutlaka memleketten birkaç...

     Her sene mutlaka memleketten birkaç ot yangını haberi almak artık geleneksel bir hal almaya başladı. Daha önce çocukluk yıllarımda köyde geçirdiğim zamanlarda daha sık görüp duyduğum bu insanlık dışı olayın üzülerek belirtmek isterim ki sayısı azalmayla beraber yaşım kırk oldu halen devam etmektedir.

      İnsanların bin bir güçlükle ve emekle elde ettiği ve geçim kaynağı olan hayvanlarının uzun ve zorlu kışı geçirecek rızıklarını bir kıvılcımla yok etmeğe çalışmak en hafif deyimle alçaklıktır, ahlaksızlıktır.

       Ateşe verilen ot ile hasmından hınç aldığını düşünen ve kendi hırsına yenik düşen kişilerin unuttukları bir şey var ki; Yaktıkları o ateş aslında mahşerde veremeyecekleri hesaplara kefaret olarak kendileri için kendilerinin tutuşturduğu cehennemlerinin ateşleridir.

       Ateşe verilen ot ilebu otların içerisinde yaşayan börtü böceğin ahı, kara kışta ahırlara kapanan hayvanların vebali ve bu ot için bir yaz boyunca emek veren insanların heder edilen emeklerinin günahı vardır.

         İnsanların yan yana yaşadıkları küçücük bir köyde sürekli yüz yüze geldikleri insanları şu veya bu sebeple yaşanmış sorun ve sıkıntıları nedeni ile sözde cezalandırmak adına yaptıkları bu girişim acizliğin ve günahkârlığın geldiği en son noktadır, hatta zirve noktasıdır.

        Yakılan bu ateşle hasmına zarar verdiğini ve onun otunu yakarak kendi hırslarının ve öfkelerinin soğutulduğunu sananlar bilmelidirler ki; Aslında yaktıkları ateş onların ahretlerinde kendilerini bekleyen ateştir. Yüce yaradan ‘Bana her şey ile gelin ancak Kul hakkı ile gelmeyin’ diye açıkça bizlere Kuran-ı Kerimde bildirmişken bizlerin bile, bile kendimizi bu ateşe atmamız akla ve izana ne kadar sığmaktadır.

        Tüm dünya insanlığının medeniyetten ve insanlıktan daha fazla nasip almak, insanlığın evrensel değerlerine daha sıkı, sıkı sarılmak için mücadele verdiği yıllarda bizim o eskiden kalan rahmet, merhamet ve İslamiyet den ısrarla uzaklaşma çabamızı anlamak ve anlatmak mümkün bir şey değildir.

         Her zaman delikanlılıktan ve mertlikten dem vurmamıza rağmen bize yanlış yaptığına inandığımız insanların karşısına mertçe çıkıp, erkekçe hesap sormak yerine gecenin karanlığında usulca sokulup ot yığınlarına ateş vermek korkaklığın ve çaresizliğin en doruk noktaya varmış halidir.

          Doğduğum topraklarda bu alçakça, merhametsizce ve korkakça olayların yaşanmaya devam etmesi ve birçok dostumun ‘Her yerde bu işler artık bitti ancak sizin köyünüzde halen devam ediyor’ demesi içimi burkmakta ve canımı yakmaktadır.

          Bu acizlik ve korkaklık göstergesi davranış hem Allah katında hem de İnsanlar katında lanetlidir ve bunun izah edilir tarafı yoktur.

                Yakarak ve Yıkarak birilerinden intikam aldığını zannedip kendi öfkesini soğutanlara diyeceğim şudur ki; Yaktığın bu ateş ahirette senin için cehennemde yakılan ateşin bizzat kendisidir. Bilmelisin ki yaktığın ateşte yanan börtü böcek ve rızkını yaktığın hayvanlar ile emeğini çaldığın insanlar senin için hesap gününde şahitlik edecek ve yaratının karşısında senin yakana sarılıp bu yaptığın için senden hesap soracaklardır.

          Yapmayın bir anlık öfke ve hırs ile hareket ederek bu geçici hayatta intikam alacağım diye ebedi hayatta içine düşeceğiniz ateşi kendi ellerinizle yakmayın ve köyümüzün nadide insanlarının adının böyle yakışıksız ve vahim olaylarla anılmasına neden olmayın.

           Edep ve Erkan Sahibi kıymetli hemşerilerim hırsınıza yeni düşüp bu tür aşağılık olaylara tevessül etmeyiniz ve buna tevessül edenleri içinizde barındırmayınız.

         Unutmayalım ki bağrından nice yiğitler çıkaran bu toprakların insanlarının başka şekillerde anılması hepimiz ama hepimizi derinden yaralamaktadır ve Buna derhal son vermek ise bizlere yakışan davranış olacaktır.

 SİNAN KARAÇAY İSTANBUL / ÇILDIRMANŞET