Tarih: 20.10.2022 16:39

ÖZÜMÜZDEN GELİR

Facebook Twitter Linked-in

             Türkiye"nin büyüklüğü salt ordusu, nüfusu ve ekonomisi ile açıklanamaz. Türk halkının vatanseverliği ve büyümeye olan yüksek inancı bütün bunların başındadır ve özümüzden gelir...

             Bizim meseleleri çözme, insanlığa ve milletimize faydalı olma özelliğimiz özümüzden gelir. Bu durum dün de böyleydi bugün de böyle yarın da böyle olacaktır. Türkiye kendi iç meselelerinde çözüm üretme konusunda kararlılığını da bir yandan sürdürmektedir.

          EYT meselesi, Alevi vatandaşlarımızın konuları; ülkemizin enerji eğitim sağlık ulaşım altyapı gibi alanlardaki çözüm odaklı yaklaşımları tüm hızıyla sürmektedir. Tarihin sonu mu geliyor bilemeyiz ancak, Turkiye'nin yüzyılı başlıyor, bunu çok iyi biliyoruz. Ve Türkiye'nin yüzyılına kavuşmak da özümüzden gelir. Batı son asırda, filozoflarının fikirleri üzerinden hayatı yorumladı. Ülkemiz de maalesef kimi müstemleke ruhlu, halkı aşağılayan, ona şalvarlı-köylü diyen sözde aydınları adam diye önüne kattı.

           Zengin kültürümüz, aşıklarımız ve düşünürlerimiz dururken; başka bir kültürü ve başka bir medeniyeti referans almak anlamsızdır. Milli özgüvenimiz ile kendi değerlerimiz, kendi kültürümüz ve kendi tarihimizi merkeze alarak bir dünya tasavvur edebiliriz. Bu tasavvur özümüzden gelir. Toprakları yüzyıl işgale uğramış, bir yüzyıl da kültürel emperyalizme maruz kalmış bir milletiz. Birinci Dünya Savaşı bittiğinde, dünyada var olan imparatorlukların yarıdan fazlasını kuran ve yöneten Osmanlı İmparatorluğu’'nun ve bu milletin; tarih sahnesine yeniden çıkmaması için ne kadar kuşatma, karartma ve ihanet imkânı var ise hepsi denenmiş ve dünyadaki milletlerin sömürgeleştirilmesi için harcanan tüm emeklerin birkaç misli bu milleti baskılamak için harcanmıştır.

        Bu türden faaliyetler devam etmektedir. Gelinen noktada Cumhuriyetimizin yüzüncü yılında jeopolitik dengeler yeniden kurulmaya başlanmıştır. Suriye iç savaşı küresel jeopolitiğin yeniden şekillenmesinin zeminini oluşturdu. Rusya tarih sahnesine geri döndü. İran, ABD’nin kendisini sisteme katma çabasını suiistimal ederek imparatorluk hevesine kapıldı. Türkiye gücünü yeniden keşfetti, ABD’nin güç zaafı belirginleşti ve tek başına jandarmalık devrinin bittiği test edilmiş oldu.

          Son on yıllık süreç Türkiye’nin çok derin analizler yapmasını sağladı. Türkiye öncelikli olarak geleneksel ittifakların işlevsiz kaldığını, müttefiklik sisteminin ulus devletleri korumaktan uzak olduğunu, her ulus devletin kendi gücünü tahkim etmek mecburiyeti ile karşı karşıya kaldığını fark etti. Türkiye bu karara vardığında, Suriye sahasında ABD ile Türkiye’nin yolları ayrılmıştı. Türkiye küresel güçlerle çıkar çatışmasına girince; ses terör örgütlerinden geldi. Devletimiz hemen tavrını belirginleştirdi. İlk önce üç terör örgütüne karşı gücünü gösterdi.

          Erdoğan liderliğindeki Türkiye, DEAŞ’ı Fırat Kalkanı harekâtı, PKK’yı Suriye sahasında Afrin harekatı ve FETÖ’yü 15 Temmuz darbe girişiminden sonra tasfiye etmiş oldu. Suriye sahasından sınırlarımıza dönük tehditleri ortadan kaldırmak için ABD’nin etkin olduğu ve PKK ile ortaklık yaptığı alanda Barış Pınarı harekâtı gerçekleştirilmiş, PKK 30 km sınırımızdan uzağa sürülmüştür. Türk donanma ve doğalgaz arama gemilerinin Akdeniz’e inmesi, Doğu Akdeniz’de oldubittiye fırsat verilmeyeceği anlamına geliyordu. Libya’nın BM nezdindeki meşru hükümetine destek verilmiş, milli hükümet ile Hafter arasında çıkan savaşta Trablus işgalden kurtarılmış, saldırgan taraf çölün ortasına kadar sürülmüştür. Karabağ topraklarının Ermenistan işgalinden kurtarılması, Azerbaycan ordusu ile Türkiye’nin tam bir dayanışması ile gerçekleşti. Bu savaşta kullanılan hibrit yöntemler bütün dünyanın dikkatini çekti ve Türk SİHA’ları savaş paradigmasını değiştirdi.

          Bugün Ülkemizin dış politika etkinliği, BM’den daha fazladır. Ukrayna - Rusya savaşında Batılı devletlerle Rusya arasında esir takası dahil arabuluculuk yapan tek ülke Türkiye olmuştur. Misyon kurumlarımız dünyada hüsnü kabul görmekte, ihraç ürünlerimiz bütün dünyada takdir edilmektedir. THY’nin uçmadığı ülke kalmamış, her bir ülke bizim için, aynı zamanda, bir ihracat kapısı niteliğine bürünmüştür. Ihracatımız son 20 yılda 40 milyar dolarlardan 300 milyar $ eşiğine gelmiştir. Tabii bu minvalde iş gücümüz ve istihdam oranımız artmıştır. Savunma sanayii ile başlayan teknoloji, üretim ve ihracat, dijital ekonominin eklenmesi ile başka boyutlar kazanacaktır. Türkiye’nin içinde bulunduğu iklim kaderimizin çağrısıdır. Türkiye bu çağrıya cevap verecek ve yüzyıla damgasını vuracaktır. İsteselerde istemeselerde...

     Damga vurmak özümüzden gelir.

Nihat Ağdemir




Orjinal Habere Git
— HABER SONU —