DOST, DOSTLUK

DOST, DOSTLUK

Rengi, günden güne soluyor...

Rengi, günden güne soluyor dostlukların ve fark etmediğimiz bir yalnızlık, gelip yerleşiyor düşüncelerimize.

Günün, gecenin her hangi bir saatinde, kapısını çalabileceği bir dostu olmalı insanın; ne güzel bir tanımlama değil mi; olmalı!
?Nereden çıktın bu vakitte´ dememeli, bir gece yarısı telaşla yataktan fırladığında; gözünün dilini bilmeli; dinlemeli,sormadan, söylemeden anlamalı; kaç insana nasip olur böyle dostluklar ?

Bir ağaç gibi, köklenmeli hayatında; sen her daim onun, orada durduğunu hissetmelisin. İhtiyaç duyduğunda, gövdesine yaslanabilmeli, kovuklarına sığına bilmelisin, gölgesinde serinlemelisin. Yanlış anlaşılma, yargılanma telaşı olmadan, yüreğindekileri paylaşabilmelisin !

Yaşam, sadece kötü günlerin senaryosunu yazmaz. Yaşamda, sadece kötü gün dostları yoktur. Aslında, iyi gün dostu olmak da çok özel bir şeydir. Sadece zor günlerin değil; iyi, hoş günlerinde hakiki dostu olmak, içtenlik ve samimiyet ister. Mutluluklarını, sevinçlerini, samimi ve içten paylaşan bir dostunun olması, insana güç verir, seni özel hissettirir. Karşında ki insanın başarılarıyla, mutluluğuyla sevinç duymak, aslında bu çok önemlidir. Zor günler geçiren insanlara, bazen acıma duygusu eşlik eder, bu her zaman seçicilik katmasada öyledir. Önemli olan acımak değil, yanında olmak, ruhuna eşlik etmek, koluna girmektir asıl olan.

Yaşamın içinde hep duymuşuzdur ?kötü gün dostu? evet bunu bilirizde, gerçekten sadece dostlar, kötü günde mi yanımızda olanlardır, diye, düşünmeden edemedim.
Ya başarılarımız, mutluluklarımız, bunları paylaşacak, bizi sevincimizle göğsüne bastıracak, sevincimizi, gülüşüyle çoğaltacak dostlar varmı, bunu hiç düşündük mü ?

İyi gün dostları; paralı gününde yanında olanlar, sıkıntısız günlerinde senin etrafında olanlar değil, anlatmak istediğim; başarı ve mutluluk da; sahici, içten dostlar isterim yanı başımda.
Bir başarıya imza atmışsındır, aşık olmuşsundur, mutluluktan uçuyorsundur; paylaşmak istersin, anlatırsın. İşte o zaman anlarsın, karşındaki iyi gün dostu mu, değil mi? Seni dinlerken, gözlerinin içi gülmüyorsa, ağzını yüzünü buruşturuyorsa, senin mutluluğunla mutlu olmuyorsa, sevincini paylaşacak bir yüreği yoksa, o iyi gün dostu değildir!
Zordur zaten, iyi gün dostu bulmak. Acıyı paylaşmak, mutluluğu paylaşmaktan daha kolaydır. O yüzden, kötü gün dostu daha kolay bulunur, kim ne derse desin, iyi gün dostu; yaşamın sana verdiklerinde, sevincine, mutluluğuna, gerçekten sevinen ve paylaşandır. Hasetlik etmeden, kıskanmadan, çekememezlik etmeden; seni çoğaltan, sevincini paylaşan bir insanla, kim mutlu olmaz. İnsanın çevresinde, iyi gününü de, kötü gününü de paylaşacak dostları olmalı.

Başarıyı, mutluluğu paylaşacak, içten dostlar bulmak çok zordur, her bünye bunu yapamaz. Egolarından arınmış, kendini bilen ve kendine aydınlanmış insanlar bunu yapabilir.
Ağlayanı teselli eden çok olur, herkes kendi acısını görür, yaşanmışlıklar düşer yadımıza, başkasının acı çektiğini görünce kendimizi buluruz; yalnız ben değilmişim acı çeken, başkaları da çekiyor diye; ne kadar ilginç gelsede maalesef öyle. Başkalarının acıları, kayıpları, bizi kendimize itiraf edemeyeceğimiz bir teselliye de iter.
Ne kadar üzülürsek üzülelim, garip ama gerçek?
Ve hayat, bizi bazen yorganıyla örter, bazen de bu yorganı üstümüzden kaydırır, çeker, atar ortada bırakır. Öyle şeyler yaşarız ki içimiz üşür, çırılçıplak kalırız, her şeye ve her şeyde, bir o kadar üzerimize gelir. Böyle günlerde insanlar güneş olur, yağmur olur yada tipi boran olur, alır seni savurur. Üşürsün, kimsesiz kendi acılarınla baş başa kalırsın, sızlanır isyan edersin, yada dediğimiz gibi, güneş olurlar ısıtırlar, seni yalnızlık duygusundan alıp; sulu sepken yağarlar, dökülür gider acılar. Bu yüzden unutmayız, kötü gün dostlarımızı, bu nedenle unutmayız, iyi gün dostlarını, onlar ki, bizi bize gönüllü kılan. ?En koyu yalnızlık bile, bir tanığa ihtiyaç duyar? demiş Cemal Süreyya. Peki yıllarca beklemiş bir kahkahanın, nice dertlerden sonra ferahlamış bir kalbin, çalışa çalışa nasır tutmuş sevinçli parmaklarında, birer tanığa ihtiyacı yok mu?

İnsanların acılarına tanıklık etmek kadar, mutluluğa eşlik etmek, bize zor mu geliyor? Sadece ve sadece ?kötü gün dostu´ olmanın tanığı olmayalım, acılar paylaştıkça nasıl hafifler, azalırsa; sevinçlerde paylaşıldıkça çoğalır, o zaman; aklımız ve yüreğimiz, bu iki duyguya da dost olsun, yoksa bir yanımız, hep eksik kalacak.

Bazı insanlar ise, hayatımızdan çıkıp giderler, aslında bu onların kötü olduğu anlamına gelmez. Sadece hayatımızdaki rollerinin, sona erdiği anlamına gelir.

İnsanlar, verdikleriyle, kattıklarıyla, eksilttikleriyle hatırlanır, hatırlanmaz değildir. Dediğim gibi, herkes kendine laik olan anılar köşesine oturur bir şeklide. Kalanlara sevgiyle sarılalım, yaşam biriciktir, hiçbir bedelle ödenmez.