www.cildirgoyce.com

FERDİ GÜNGÖR


YEREL BASIN SINAVI GEÇECEK Mİ?

Sanırım Cuma günüydü.


   Sanırım Cuma günüydü. Uzun zaman sonra Fehmi Koru yazı yazdı. Okudum. Genel olarak önemli konulara değinmiş ve siyasiler kadar 31 Mart seçimlerinin basın için de bir sınav olacağından bahsetmiş.

     Ben de bir mesaj yazdım: "Hepsi iyi güzel de keşke biraz da yerel basından bahsetseysin" dedim. Neden mi? Anlatayım...

    İlk olarak 1999 yılında Gaziantep´te tanıştım yerel basınla... Konrad Adenauer Vakfı´nın Yerel Gazetecilik semineri vardı. Gaziantep Üniversitesi olarak biz de gitmiştik. Yıllar sonra Konrad Adenauer Vakfı hakkında bir sürü dedikodu dinleyecektim: Vay efendim Alman Gizli Servisi´yle bağlantılıymış, yabancı ve dikkat edilmesi gereken örgütmüş. Yani bizim memleketin yöneticilerinin, işadamlarının, koca koca Derneklerinin, Vakıflarının asla umursamadığı bir konuda birileri üzerine vazife gibi bir şeyler yapıyor, bizim insanımız da hemen ´kolayını´ seçiyor. İtibarsızlaştırıp, dönüyor arkasını...

    Bu kolaycılık konusu yalnızca yerel gazetelere ve sorunlarına eğilmemekle sınırlı değil. Hayatın her alanında var. O kadar ciddi boyutlarda ki, bugün etrafınıza biraz dikkatle baksanız, işin kolayına kaçan ya da kaçmaya çalışan çok sayıda insan görebilirsiniz. Bizler, işi yapmaktan daha çok yapmamak ama yapmadığımızı da etraftan saklamak üzerine bir hayatı yaşarız. Artık o bizimle özdeşleşen "Türk Milleti Çalışkandır" sözü de bu nedenle yön değiştirmiş haldedir. Bizim çalışkanlığımız, bahane üretmek, linç etmek ve itibarsızlaştırmak üzerine inşa edilir haldedir. Ne acı değil mi? Şu dünyada belki de gerek bağımsızlık savaşları ve gerekse farklı milletten-inançtan insanlarla yüzyıllarca aynı memleketi paylaşmış, aynı lokmayı bölüşmüş bir millet olarak, bugünlerdeki görüntümüz ne kadar da üzüntü verici...

    Önümüzdeki yerel seçimler, tıpkı Fehmi Koru´nun da yazısında işaret ettiği gibi çok önemli bir sınav olacak hepimiz için... Siyasi partilere yönelik eşitlikçi yaklaşımlarımız, faaliyetlerine yönelik tutumumuz da sınanacak. Yaptığımız haberler, yazdığımız köşeler hep mercek altında tutulacak. Peki, biz bu sınavı verebilecek miyiz? Bu konuda her zamanki gibi yine iddialı konuşacağım: Yerel Basın, bu sınavı ulusal basından daha iyi bir sonuçla tamamlayacaktır. Her zaman öyle olmuştur çünkü...

    Gözlemlediğim kadarıyla, yaklaşık 20 yıldır Türkiye´deki yerel basın temsilcileri, ulusal basındaki arkadaşlarımıza oranla daha cesur olmuştur. Üstelik onlardan daha fazla da risk almıştır her seferinde...

    Çünkü özellikle art niyetli ve nüfuzlu kişiler tarafından, kolay ulaşılan, savunmasız ve çaresizdir. Yazarsın bir kavga haberini, eklersin bir video ve altına da atarsın kurumsal imzanı: Tamam... Ulusal basına kimse ´gık´ diyemez. Oysa bizde öyle değildir. Önce suçlu olanın ailesi arar, sonra ilçede ya da ilde nüfuzu olan yerel yöneticileri, dernekler, kamu görevlileri...

    Yani yukarıda yazdığım gibi eğer ´kolayını´ seçecek olsan, zaten baştan hiç yazmazsın o haberi...

    Beklersin ki, ulusal basında çıksın da oradan da ´kaynak´ gösterip yayımlayasın. Üstelik çoğu zaman bu bile yeterli olmaz! Ulusal basındaki yazıyı kaldırmayı başaramayan muhatap, tutar gariban yerel gazeteyi arar. Sonra da başlar tehditler savurmaya...

    Haberi kaldırsan bir dert, kaldırmasan başka dert...

   Bu zorluklarına rağmen iktidara yönelik muhalefet, her zaman yerel gazetelerde daha rahat yapılır. Çünkü reklâm derdi, para derdi pek yoktur yerel gazetelerde... 

     Öyle ulusal gazeteler gibi banka kuracak, Devlet ihalelerine girecek kadar parayı asla bir arada göremez. Zaten yerel gazetecilik işine giren bir kişi de bu işi çoğunlukla zengin olmak için değil, toplumsal bir fayda sağlamak için yapar. Hani haber atlatmak vardır ya, bir haberi diğerinden önce vermek, yerel gazeteye gönül vermiş bir kişiyi ziyadesiyle tatmin eder.

     Bu sırada ise gözlemleri ve yorumlarıyla da öncü ve objektif olması, bu konuda da toplumdan takdir toplaması, bir yerel gazeteciyi ´daha cesur´ olmaya zorlar. Hâl böyle olunca da iktidara yönelik en ciddi eleştiriler daima yerel gazetelerden gelir. Ulusal gazetelerde gördükleriniz genel olarak ´çıkar ilişkisi´ nedeniyledir. Çünkü ulusal gazetelerde iktidardan yana olmak da karşısında durmak da ´yüksek gelir kaynağı´ demektir. Oysa yerel gazeteler hem iktidardan yana hem de karşısında rahatlıkla durabilir. Açın bakın, iktidara en yakın gördüğünüz yerel gazetelerde, benzeri ulusal gazetelerde asla göremeyeceğiniz eleştirel makalelere yer verilmektedir.

    Tersi, iktidar karşıtı gibi görünen yerel gazetelerde de zaman zaman iktidarın doğru işlerini öven yazılar yer alabilmektedir. Dolayısıyla ve kısacası yerel gazeteler genel olarak rengârenktir. Oysa ulusal basın, savunduğu ideoloji açısından katıdır ve genellikle tek renktir. Ben bu seçimlerin genel olarak yerel gazetelerde sınavı verecek şekilde yayın yapacağından eminim. Ancak başta söylediklerimden de yola çıkarak, yerel gazeteleri ´kolaya kaçmamak´ konusunda uyarmak isterim:

    Lütfen ulusal basının yanlışlarını örnek almayalım ve paraya yenilmeyelim.