YAŞAR GELER


VİCDANLA CÜZDAN ARASINA SIKIŞMAK

Vicdan, kişinin kendi öz denetimi ya da davranışlarını doğruya dönük yargılaması ve ona göre davranışlar sergilemek üzere içindeki gizil güçtür diyebiliriz.


Vicdan, kişinin kendi öz denetimi ya da davranışlarını doğruya dönük yargılaması ve ona göre davranışlar sergilemek üzere içindeki gizil güçtür diyebiliriz. Her insanda olması gereken bir durumdur aslında. Ancak, kişiler çoğu zaman hırslarına ve duygularına yenik düşerek bunu olumlu yönde kontrol altında tutamazlar. Yani kısacası vicdan sapması yaşarlar. Bunun sonucunda da hem yakın çevreleri hem de toplum tarafından yargılanırlar. Hatta bazen bu durum sosyal boyutu aşarak hukuksal bir boyuta geçer ve yasal yargılamayla da karşı karşıya kalınabilir.

     Bana göre vicdan, bir özgürlüktür. Hani özgürlüğü tanımlarken bile sınır koyuyoruz ya, başkasının alanına girdiğimiz an bizim özgürlüğümüz biter diye… İşte vicdani özgürlüğün de bir sınırı olmalıdır. Vicdanlı davranmak hem kendine hem de karşındakine saygıyı gerektirir. Kendine saygın yoksa zaten başkasına da saygılı davranamazsın. İşte tam da bu anda vicdanının özgürlük sınırını aşmış olursun. Bunu aşmamak için çok adil davranmak ve kendinle birlikte herkesin haklarını koruma adına da adil olmak zorundasın.

     Biraz da cüzdandan bahsedelim. Malum, cüzdan insanların varlıklarını içerisine koyup, onu koruyabilmek adına kullandıkları bir araçtır. Cüzdan ne kadar dolu olursa insanlar da o kadar mutlu olurlar. Bazen çok fazla dolu olan hatta cüzdana sığmayan varlıklar insanları mutsuz da edebilirler. Yani onu korumak ve kollamak da güçleşir. Vicdan da olduğu gibi -kontrol edemediğiniz güç güç değildir- mantığıyla düşündüğünüzde işler zorlaşır.  Cüzdanlar, insanların yaşamlarıyla ilgilidir. Kimi zaman boş kimi zaman dolu olabiliyor. Boş olduğu zamanlar insanlar çoğunlukla mutsuz, dolu olduğu zaman ise çoğunlukla mutlu olmaz mıyız? Elbette ki öyledir.

     Ya hiç cüzdanı olmayan hatta cebi bile olmayan insanları düşünürsek, orası daha vahim bir durum oluyor. İşte bu zamanlarda da yukarıda tanımladığımız gibi vicdanlar devreye girer. Varlıklı olanlar cüzdanları hatta cepleri olmayan insanlara yardım ve destek olmaya başlar. İşte bu durum tam da vicdanlı olmanın aslıdır.

     Peki, vicdanla cüzdan arasına nasıl sıkışılır? Şimdi biraz da ona değinelim, bakalım karşımıza neler çıkıyor. Bu grupta bulunan insanlar ne vicdanlarını kontrol edebiliyorlar ne de cüzdanlarını. İşte başlıkta da değindiğimiz gibi ikisi arasında sıkışıp kalıyorlar. Bu nasıl bir duygu yoğunluğu yaşanmasıdır? Kimi insanlar cüzdanları biraz eksikse, vicdanları da esnek ise farklı yol ve yöntemlere başvuruyorlar. Yani gayri meşru ilişkiler içerisinde yasal olmayan yollarla cüzdanlarını doldurmaya çalışırlar. Bir başka insan grubu ise, aslında varlıklıdır. Yani cüzdanı doludur. Ama bunu yeterli görmezler ve vicdanları da eksik ve esnektir. İşte o zaman o dolu olan cüzdanını taşırma gayreti içerisine girerler ki en tehlikeli davranışta bu olsa gerek! Hatta bu durum bazen kamuya da mal olur. Yani kamuda çalışan görevlilerin suiistimalinden söz ediyorum. Kendince kazançlarını yetersiz görenler, yasal olmayan yollardan vicdanı doğru demese de cüzdanının isteğini önceleyerek uygun olmayan yöntemleri seçerler. İşte bu tamda cüzdanla vicdan arasına sıkışmak gibi bir durumu ortaya koyar. Toplumsal olarak iyi bir ahlak eğitimi almamış toplumlarda daha fazla görülen bir durum olsa da nerdeyse dünyanın her köşesinde bu tür olumsuzluklara rastlamak mümkündür.

     İyi bir toplum, ahlaklı bir toplum, cüzdanıyla vicdanı arasına sıkışan bireyler yetiştirmek için mutlak olarak iyi bir eğitim almak gerek. İyi bir eğitim içerisinde de din, vicdan, ahlak, adalet, hak ve hukuk olmalıdır. Bunu başarabilen toplumlarda çürüme olmaz. İnsanlar yozlaşmaz, haksızlıklara direnirler. Ahlaklı ve vicdanlı hatta vicdan ile cüzdan arasına sıkışmayan toplumlar görmek mutlak dileğimizdir.