Sene-i Devriyesinde özlemle….
Hainlerin ülkeme saldığı kan ve barut kokusu içinde senin parmağını izlemek ne anlamlıydı Başbuğum…Elbaşım…!
TÜRKEŞİM’E…
BAŞBUĞUM’A…
ELBAŞIM’A…
Bir dört Nisan sabahı…
Bir susan bendim bozkırda,
Bir de bozkırdı sabaha…
Heyyy!
Türkistaaan… Türkistaaan…
Sen şahitsin yakından.
Baharıma kar yağdı,
Türküme eş Türkeş'im
Uçmağa vardı diye,
Gözlerim sürgülendi.
Ayazda kalakaldım.
Bir dört Nisan sabahı
Başbuğum göçtü diye…
Bir dört Nisan sabahı
Bir yanan bendim bozkırda
Bir de bozkırdı aleve.
Heyyy!
Karadaaağ… Karadaaağ…
Sen şahitsin yakından
Yüreğime har düştü.
Elbaşım düştü diye,
Acılara sarındım
Şafağımla birlikte
Bir dört Nisan sabahı
Elbaşım göçtü diye.
Bir dört Nisan sabahı,
Türkistan’da bir cami,
Kenan,Nusret[1] ve bendik.
Biz o gün üç karalı,
Gönülleri yaralı,
Can evinden vurulmuş,
Giryeli canbirdik biz.
Bir dört Nisan sabahı,
Kapkara bir baharda,
Morarmış ufuklarda,
Üşüyen Turandık biz.
Cemal Şafak
1997-Türkistan
[1] Kenan Yavan ve Prof. Dr. Nusret Çam