CEMAL ŞAFAK


TÜRK İSTİKBALİNİN EVLADI

İLMİN KAYNAĞI


                                                 “TÜRK İSTİKBALİNİN EVLADI”

                                                                                                                                       “İlmin kaynağı zekâ, amelinki ise, iradedir.”

                                                                                                                                                          Ali Fuat Başgil

       Geçenlerde Amerika’ya gidiş izini verilen gencimizin televizyondaki kendini kaybedercesine sevinç çığlıklarını izleyince kendi kendime sordum: “Bizim ne hatamız oldu ki, yurdunu terk etmekten bu kadar mutlu olan bir genç nesil ortaya çıkardık. Bize yazıklar olsun. Ülkesinden ayrıldığı için gözyaşlarına boğulup tir tir titreyen bir nesilden çok tezat bir yapıya kavuşturduğumuz bu gençler için neyi eksik yaptık. Bu acı içinde kıvranırken imdadıma yetişen rahmetli Bahtiyar Vahapzade’nin aşağıdaki mısraları oldu.

“İnsan tanıyorum, uykularında

Yüzer balık gibi el sularında.

Uçar New York’a, uçar London’a,

Manevî muhacir diyerdim ona.

O, elin içinde eline özge,

Toprağına özge, diline özge,

Havasına özge, suyuna özge,

Ecdattan baş alan soyuna özge,

Doğma ocağına, közüne özge,

Özü de bilmeden özüne özge

Özgeye doğma

Vatanından başka, her şeye doğma”

         Bizim “Beyin göçü” diye nitelendirdiğimiz bu olumsuz tabloyu o “Manevi muhacir” olarak adlandırıyor. Adını ne koyarsak koyalım giden bizim öz değerimiz, bizim geleceğimiz ve bizim emeğimiz. Başımızı ellerimiz arasına alıp düşünmemiz ve bir acı gerçeği kabul etmemiz gerek. O da bu genç beyinlerden fersah fersah uzakta olmamız. Onlara suyun, havanın ve toprağın değerini sezdirmeden bir şey elde edemeyiz. Şu anlayışı istikbalimiz olan bu beyinlere yerleştirmemiz gerek: Bir vatanda yaşamak o vatanın vatandaşı olmaya yeterli değildir. Bizlerin vatana dair bir kaygımızın da kendi toplumumuza yabancı, dil ve tarih bilinci olmayan insanları yetiştirmemizdir. Eğer bir insan “vatan mı ekmek mi?”  ikilemi içinde bocalıyorsa bundaki aksaklığın bizler tarafından oluşturulduğu gerçeğini kabul etmemiz gerek. Aynı Vahapzade “Çörek-Vatan” adlı şiirde Almanya’daki bir Türk gencine konuşurken suratımıza öyle bir tokat savurur ki ister istemez bizlerin yanlışlığının feryadı duyulur adeta beynimizde.

 

“Ne zaman döneceksen vetene”

Harda karnım tok ise, ora vetendir” dedin

Sen veteni çöreğe nece kurban eledin

Burada çörek kazanıp özünü de yitirdin.

Çörek saadet değil, unuttun mu bunu sen

Saadet veten demek!

O vetene bağlıdır

(...)

Gurbette çöreğin var

Üreğin yoktur senin

Anasız bir uşaksan kıvrıl yat

Dinme galbin

Oyuk oyuktur senin çöreğin var

Bes hanı saçına sigal çeken

Vetenin külekleri”

 

        Bu mısralarda, anasından ve vatanından uzak kalan bir çocuk anasını ve vatanını özler. Bu oldukça tabi bir hadisedir. Tabi olmayan insan duygularının ve ruhunun kendi iklimine ve kendi kültür zeminine aykırı bir gelişme seyri takip etmesidir. Vatandan ayrı olmak, annesiz bir çocuk kadar savunmasız, umutsuz ve çaresiz olmaktır. İster zengin olsun, ister fakir, ister eğitimli olsun ister eğitimsiz, ister genç olsun ister yaşlı bunların hepsinde gurbet duygusu, bireyin boşlukta kalmasına ve hayata tutunamayarak tükenişe sürüklenmesine sebep olur.

        Bütün bu olumsuz düşüncelerin aksine gençlerimizin uygulamakta büyük yarar göreceği bazı kuralları sıralamak istiyorum. Yarınlarımızın sahibi genç beyinlere bir eğitimci olarak büyük düşünür Ali Fuat Başkil’den şu çok önemli tavsiyeleri derledim. Hayatta başarı için uygulayabileceğiniz bu tavsiyeleri umarım kulaklarınıza küpe olarak asarsınız. Bunları uygularsanız ülkemizde de mutlu olacağınız, huzur bulacağınız bir ortama kavuşursunuz umarım. Geleceği uzak diyarlarda, uzak şahsiyetlerin arasında aramaya çalışan bizim canlarımızın  ne için ve kim için başka kapılarda ekmek, bilim ve istikbal aradıklarını yeniden düşünüp değerlendirmelerini dilerim. “Ben babamdan ileri, oğlumdan geriyim.” Diye kendini ikilem içinde bırakanlar bu tavsiyeleri okuduklarında babalarından ileride olmadıklarını daha iyi anlayacaklardır.

 

1. Bir günün işini (dersini, görevini) bitirdikten sonra ertesi gün ne iş yapacağına karar ver. Yahut hiç olmazsa çalışmaya başlamadan önce, hangi iş (ders, kitap) üzerinde çalışacağını düşünüp kararlaştır ve çalışmaya bu kararla otur.

2. Bir iş üzerinde yorulursan dinlenmek için işini değiştir ve çalışma hızını yavaşlat. Fakat dinlenme bahanesiyle asla boş oturma. Boş oturanın içi, işlemeyen demir gibi pas tutar.

3. Zihin çalışmaları için; aynı saatlerde, devamlı ve düzenli bir biçimde, günde iki üç saat bile yeterlidir. Büyük İslâm filozofu İbn Sina, dünyaca ünlü “Kitabü’ş-Şifa”sını her gün sabah namazından sonra, Bağdat’taki büyük bir caminin altındaki kandilde oturarak, kuşluk vaktine kadar, yani yaklaşık iki saat çalışarak meydana getirmiştir. (Gece saat 3.00 den ertesi gün saat 15.00 e kadar  uyuyan gençlerimize hitaben bu tavsiye…!)

4. İşinde ve dersinde herhangi bir fikri ve noktayı küçümseyip, ihmal edip geçme. Küçük ihmallerden bazen büyük zararlar doğduğunu unutma.

5. Çok düşün. Ve bil ki çalışmak, mutlaka hareket etmek veya okumak, yazmak değildir. Düşünen bir insan, maden kuyularında kazma sallayan bir insandan daha fazla çalışıyordur.

6. Bir işe başlamadan önce o işi (dersi, kitabı, görevi) en kısa zamanda, en kolay ve en temiz bir biçimde nasıl yapacağını, nasıl öğreneceğini iyice düşünüp hesapla.

7. Bir dersten öğrendiğin, bir kitaptan okuduğun bölüm ve konuları arkadaşlarınla ezberden görüş ve tartış. Bu şekilde hem zekân işler ve öğrendiğin hazmedilir hem hafızan kuvvetlenir hem de düzgün konuşma ve fikirlerini açıkça ifade etme becerisi kazanırsın.

8. Zihin çalışmasının herkesin yaradılışına göre değişen verimli ve değerli saatleri vardır. Bunlar bazı kimseler için sabahın erken saatleri, bazıları için de öğleye doğru, öğleden sonra, gece saatleridir. Kendini yokla ve senin saatlerin hangileri ise, bunları hiçbir eğlenceye feda edip kaçırma.

9. Gece yatağına uzandığın zaman, o gün ne yaptığını ve yarın ne yapacağını kendine sormadan uyuma.

10. Her şeyden önce ana dilini iyi konuşmayı ve yazmayı öğren. İnsan için en faydalı olanı kendi ana dilidir.

       Güzel ülkemin güzel yüzünü yansıtan güzel kalpli gençlerine sevgiler…!