www.cildirgoyce.com

FERDİ GÜNGÖR


TELEFONLAR AKILLANDIKCA, BİZLER APTALLAŞIYORUZ

Son günlerin, son ayların...


  Son günlerin, son ayların, son yılların tek gündem maddesi: Siyaset? Açın, bakın sosyal medya hesaplarına, herkesin tek yazdığı ?Anayasaya EVET´ ya da ?Anayasaya HAYIR´? Nisan ayında gerçekleştirilecek olan referandumu, A Milli Takım´ın Dünya Kupası elemeleri final maçıymış gibi bekliyoruz. Kimilerine göre EVET çıkarsa, kimine göre de HAYIR çıkarsa yandık-gitti? Uyanık bir kişi de kalkıp, EVET ve HAYIR için bir bahis açar mı dersiniz? Şahsen ben hiç şaşırmam! Bu memlekette telefonlar akıllandıkça bizler aptallaşıyoruz çünkü?

   Takıntılı insanlar olduk? Düşünülmesi gereken milyonlarca konu varken, tüm enerjimizi tek bir yöne saplamayı her nasılsa başarıveriyoruz. Günlük yaşıyoruz. Günlük? Ölümler de bizi pek etkilemiyor mesela? Bir-iki gün lafını ediyor, sonra unutuyoruz. Hatırladığımızda ise mutlaka bir şekilde ?kendimize´ uyduruveriyoruz. Atatürk ölmüş mesela, Anayasa referandumu sürecinde onu Evet ya da Hayır diyecek diye, uyandırıyoruz. Sorsan, kimse bilmez Nutuk kitabını? Atatürk hakkında bir şeyler anlat desen, bakar yüzüne? Onun 6 okuna aradan geçen yaklaşık 100 yılda 6 tane daha eklemesi gereken bizler, ne yazık ki daha 6´sının anlamını kavrayamamışız. Bir ülke kurtulmuş; üzerine bir Devlet inşa edilmiş; bizim umurumuzda bile değil? Çanakkale?deki şehitlerin kemikleri sızlıyor? Bu arada biz şehitleri bile siyasetimize alet etmeyi başarmışız? ?O senin şehidin, bu benim şehidim´ diye ayrıştıran, ayrıştırana? Üzerine çamur değmesin diye, yolda sekerek yürüyen Hanımefendilerimiz-Beyefendilerimiz; memleket için can veren insanları küçümsemiş-gitmiş? Hak: Sıfır? Hukuk: Sıfır? Kadir?kıymet: Sıfır? Vefa: Sıfırın da altında eksi bir?

Mesleği, Günah İşlemek olan insanlar: ?Ya varsa???

   Beykoz?u konuştuk dün bir-iki siyasiyle? İnsanların beni aradıklarında, ?Ferdi son dedikodular ne?? demesinden sıkıldım artık? Gazeteci dediğin dedikoducu değildir ki? Banane kim ne derse desin? Kahve köşelerinde konuşulan muhabbetlerin tellalı olmak bana yakışmaz ki? Ha, sıkılıyor muyum bazı konuşulan konulardan, rahatsız oluyor muyum? Evet, oluyorum. Toplum içerisinde bir yerlere gelmiş insanlar var çünkü? Öyle her istifa edenin ardından, ağza gelen söylenmez! Öyle kişiler-kurumlar yaftalarla-etiketlerle, itibarsızlaştırılmaya çalışılmaz. Ayıptır, günahtır. Yahu ben bu ?günah´ kısmına da iyiden iyiye takıntılıyım? Hayır, kimsenin Kur´an-ı Kerîm falan okumadığını; okusa da anlamadan okuduğunu biliyorum da ?günah´ kavramının bu kadar yanlış anlaşıldığını ilk kez Beykoz´da görüyorum. Arkadaş? Küfretmek günahtır? Gıybet etmek günahtır? İftira atmak günahtır? Yalan söylemek günahtır? İnsanları aldatmak günahtır? Karını-kocanı, eşini-dostunu, çoluğunu-çocuğunu aldatmak; onların rızkını başkalarına yedirmek günahtır? Hırsızlık yapmak günahtır? Rüşvet almak günahtır? Faiz almak günahtır? Kul hakkı yemek günahtır?

   Yani tüm bu saydıklarım ?sevap´ gibi davrananlar var. Bu saydıklarım yalnızca günah da değil, toplumda da karşılığı olmaması gereken, ?ayıplanması´ gereken işlerdir. Ancak bakıyorum, Beykoz?da bunları yapmak hiç günah değilmiş gibi? Eh, ben de o zaman çoğu kişinin Hazreti Muhammed diye yanlış bir şekilde bildiği bir hâdisi yeri gelmişken düzelterek, Hazreti Ali?ye ait olduğunu vurgulayarak, onun şu sözünü hatırlatayım: ?Peki, ya varsa??? Yani Allah gerçekten varsa ve öldükten sonra da bu dünyada hoyratça yaşadığımız hayatın bir bedelini ödeyeceksek, ne olacak? Kuldan utanmazsın, pişkinliğin âlâsını yaparsın; öte yanda ne yapacaksın? Azabının miktarını hayal edebiliyor musun? Hep dedikodu? O şunu demiş, bu bunu demiş? Falanca şu kadar para almış, filanca bilmem kimin evine girerken görülmüş? ?Peki, Hacı, sen ne yapıyorsun? Sen? Çoluğun-çocuğun ne yapıyor? Farkında mısın bataklığın?? diyorsun, ses yok? Kimse KENDİ?nden bahsetmiyor-bahsedemiyor. Öyle büyük bataklıklara batmışlar ki, çıkmak için tek çare dikkatleri başka yöne çevirmek? Yatıp kalkıp dua ediyor millet, ?Yahu bir şeyler olsa da herkes oraya baksa? diye? Acınacak hallerdeyiz?

Başörtülüye ?Açsana´ ve mini etekliye de ?Örtsene´ denildi!

   Hafızamız da geçti-gitti bizden? Memlekette yaşadığımız son 20-25 yılı kurulduğu günden bu yana Amerika Birleşik Devletleri yaşamamıştır! Net konuşuyorum yani? Acılarımız öyle çok ve derindi ki, bu geçen 25 yılda, toplasan Ortaçağ?dan bu yana hiçbir Devlet ve hiçbir millet yaşamamıştır. Schindler´in Listesi ya da Piyanist var ya hani? Hayat Güzeldir filmi? Gelmiş geçmiş en iyi Yahudi filmleridir. Müslüman olsan bile farketmez; oturur ağlarsın? İşte bizim de son 25 yılımızı Spielberg?e falan oturup hakkıyla anlatsak, eminim mağduriyeti ekrana yansıttığında tüm dünya bu ülke için gözyaşı dökerdi. Darbeler bizde, işkenceler bizde, tecavüzler bizde, katliamlar bizde; benzin döküp üzerine yakmak bizde? Depremler bizde, sel felaketleri bizde, orman yangınları bizde? Şehitler bizde, gaziler bizde; acıların izleri bizde? Ne Kürt?ü kalmış, ne Türk?ü kalmış, ne Alevisi ne Sünnisi, ne sağcısı-ne solcusu? Ne başörtülüsü kalmış, ne mini eteklisi? Başörtülüyü ?Yazılı Kanun´ demişler, okuldan-cemiyetten içeriye kabul etmemişler; mini etekliyi de ?Yazısız Kanun´ diyerek, tenha yerlere zorla sürükleyip; tecavüz etmişler? Her iki durumda da gözyaşları sel olmuş? Başörtüsü takmayan kişiler bile başörtüsü zulmüne isyan etmiş; öte yandan mini etek giymese bile mini eteklinin tecavüz zulmüne isyan edilmiş; ancak yukarıdakilere dinletememiş? Halk el ele-kol kola ve can-cana iken, yukarıda birileri; kendisine MAKAM tahsis edilmiş olan birileri, kimi zaman başörtülüyü suçlamış ?Açsan ne olur?´ diye; kimi zaman mini etekliyi suçlamış ?Örtsen ne olurdu?´ diye? Tabi onlar da haklıymış çünkü yavşaklık da parayla değilmiş; bedavaymış?

   Bazen gerçekten de ?Yahu bir ben miyim?´ diye etrafıma bakınıyorum; Doğru-Düzgün-Akıllı-İnançlı insanları görünce rahatlıyorum. Yalnız değilim; biliyorum. Sayılarımız belki milyonlar değil ancak ben inanıyorum: Hislerini paylaştığım ya da paylaşan insanlar var? ?Her şey de siyaset değil be kardeşim!? diyenler var. ?Aman aman? Ben aynada kendi suratıma nasıl bakarım?? diyerek, yanlış yapmaktan-demekten imtina eden insanlar var? Var yani? Belki Beykoz?un ancak 3?te 1?i? Belki tüm ülkenin ancak 100?de 1?i? Ama var yani? Şimdilik azınlıktayız? Umarım ileride bizler de çoğunluk olacak ve memlekette ?mutlu´ ve ?huzurlu´ yaşayacağız? O gün geldiğinde, hangi partinin iktidar olduğu önemsenmeyecek? İnsanlar, siyasetten uzaklaşarak, doğaya dönecek? Sokaklara çıkıp, dans edeceğiz ve camiden çıkıp eve giden Hacı Amcamız da gülümseyerek, ortaya geçip bizimle birlikte bir-iki gülümseyerek dönecek? Konser salonlarında kimin başörtülü-kimin başörtüsüz olduğu fark edilmeyecek bile? Sanat eserlerini meydana getiren sanatçıların ya da biliminsanlarının düşünceleri/inançları önemli olmayacak? Tecavüz diye bir şey olmayacak mesela; kimse kimsenin ?ırzına´ geçmeyecek? Ne fiziksel ne de zihinsel tecavüzü yaşamadığımız bir dünya inşa edeceğiz? Kırmızı ışıkta herkes duracak? Ehliyeti bakkaldan-manavdan değil; işin uzmanından ve öğrenerek alacağız. İçki içen ?ağzıyla´ içecek? Gönüllerde öfke-kin ve nefret değil; sevgi ve muhabbet belirecek. Çocuklar çocukluğunu, gençler gençliğini; ihtiyarlar da yaşamın en güzel günlerini yaşayacaklar. Kötüler katledilmeyecek; tedavi edilecek. İyi insanların iyilikleri suistimal edilmeyecek.

O gün geldiğinde memleketimdeki insanlar, en az telefonları kadar AKILLI olacaklar?

İnanıyorum?

Ferdi Güngör / İstanbul - Yeşil Beykoz