CEMAL ŞAFAK

Tarih: 23.04.2022 11:01

SİZ GÖÇERSENİZ BİR YERLERE...

Facebook Twitter Linked-in

                         SİZ GÖÇERSENİZ BİR YERLERE,

                         BİRİLERİ DE ÇÖKER BU YERLERE!

Yıllardır başka ülkelere, başka yerlere göçmek, hayatımızı orada devam ettirmek için uğraşıp duruyoruz. Bu galiba genlerimizde var olan bir göçme duygusu. Hani büyüklerimiz söyler ya “Bir giden pişman, bir de gitmeyen…” bu gitmek fiili yerine “yemek, içmek, görmek, almak” sözleri de kullanılır ama ben şimdi “gitmek” anlamında kullanayım. Son yıllarda bu istek gençlerimizin gönlünde yatan büyük bir amaç olarak izleniyor. İşte bu durum geleceğimiz açısından çok önem taşıyor. Toplum olarak, devlet olarak başımızı iki elimizin arasına alıp düşünmemiz gereken hayati bir durum. Kimi gelecek için, kimi idealleri için, kimi ekmek için, kimi daha çok mal mülk edinmek için koşturur durur. Sebebi ne olursa olsun herkesin kendine göre bir düşüncesi, geleceği ile ilgili bir kaygısı vardır elbette. Üzerinde çok etraflıca düşünmemiz gereken gençlerimizin bu istekleri son yıllarda hat safhaya ulaştı ki, bu ülkemiz, ülkemizin geleceği açısından çok tehlikeli bir gelişme. Ne kadar haklı sebeplere dayanırsa dayansın gençlerimizin en verimli veya üretken çağlarında yabancı ellerde, yabancı insanlarla birlikte yaşamak zorunda kalması onlar açısından da ülkemizin geleceği açısından da oldukça düşündürücü bir durumdur. Hele anne babaların içi kan ağlayarak evlatlarını uzak coğrafyalara yolcu etmek zorunda kalmaları acıların en dayanılmazıdır. Neden bu acıya katlanmak zorunda olduklarını elbette anlıyoruz ama bir işin farklı yönleri var ki, hiç kimse bu gerçekleri aklının ucuna bile getirmiyor. Hani şair F. Nafiz demiş ya:

      “İki zıt cevheri var nabzımda vuran kanın,

        Biri el pençe duran, öteki durduranın…”

Tıpkı buradaki duygu gibi bizler de bu konuda ikilem içindeyiz. “Gitsinler mi yoksa gitmesinler mi?”

Ben “gitsinler” sayfasını kapatarak neden gitmesinler savını izaha çalışacağım izninizle. İsterseniz bu savlarımı sırasıyla dile getireyim:

Gitme.

Hepimiz bir anne babanın sevgisi yolunda büyüyüp hayata tutunduk. Onlarsız bir dünya elbette düşünülemez. Varlıklarını, yaşadıklarını bile bile onlardan uzak iklimlerde soluk almak ne kadar huzur verir ki bu gençlere. Gecenin bir yarısı kalkıp uykudayken üzerinizden açılmış yorganı kapatan, o muhterem elleriyle saçlarınızı okşama hazzını nerede bulabilirsiniz ki?

Gitme,

Oralarda kollarını son noktasına kadar açıp sıcak duygularla sizi kucaklayan bir aile mensubu, bir arkadaş, bir akraba bulamayacaksın.

Gitme,

Düğünlerde coşku ile oynadığın halayı, omuz omuza verip zorlukların üstesinden geldiğin bir dostunu bulamayacaksın.

Gitme,

Kokusu size de ulaşmıştır diye tam yemek vaktinde sıcacık çorbasını, fırından yeni çıkmış pastasını, böreğini ve ekmeğini bölüşen, yaslı günlerinde acını paylaşan, günlerce derdine ortak olmaya çalışan yakınlarını, komşularını terk edeceksin ve yediğini içtiğini sosyal medyada paylaşıp beğeni almak isteyen bir anlayışa gideceksin.

Gitme,

Lapa lapa yağan kar altında kar topu oynayamayacak, çisil çisil yağan yağmurlarda sevgilinin penceresi önünde sırılsıklam olamayacaksın.

Gitme,

Sırrını mezara kadar saklayan, arkanda dağ gibi sapasağlam duran, “gel” deyince sana koşan, sana veya bir yakınına kan vermek için sıraya giren, katıksız sevgisini tepeden tırnağa yansıtan arkadaşını bulamayacaksın.

Gitme,

Sana çok pahalı gelse bile dünyanın belki de en leziz tadı olan ekmek arası kokoreç ya da ekmek arası balık ve köfteyi, saatlerce emek verilerek sunulan dondurmamızı, baklavamızı tadamayacaksın. Halalarımız ya da teyzelerimizin bin bir zahmetle hazırladıkları tarhanaları, turşuları, salçaları çok ama çok özleyecek ama bulamayacaksın.

Gitme.

“Ağaç öz kökü üzerinde büyür.” Sözü boşuna söylenmiş bir söz değildir. İnsanımız da kendi ailesi bildiği kişiler arasında yaşarken gelişir ve büyür. Ülkesinin hangi köşesi olursa olsun değer verdiği, mutlu olduğu yöreler mutlaka vardır. İşte bu yöreler onun aynı zamanda soluklandığı yerlerdir. Bunu unutma ve…

Gitme.

Sen zaten çağı yakalamış refah içinde yaşayan bir ülkeye kaçmak istiyorsun. Hele dön bir de ülkemize ve ülkemizin çağı yeni yeni yakalamaya çalışan insanına bir bak. Hangi zor şartlarda bulunursan bulun bizim elimizden tutacak, bizi müreffeh ülke seviyesine çıkaracak senin gibi değerlere ihtiyacımız var. Bizi yavru balaban gibi çaresiz bırakma.

Gitme.

“Öz yurdunda garipsin,

Öz vatanında parya”

duygusunda olsan bile,

Gitme.

“Bülbülü altın kafese koymuşlar. İlle ki vatanım demiş” sözünün derin manasını idrak et ve,

Gitme.

Ne güzel demiş Bahtiyar Vahapzade:

“Ey kökünden ayrılıp kendisinden kaçaklar,

Emin olun, sizi de bir zaman danacaklar[1].”

Gitme.

Hani ata babamız. “El içinde, öl içinde.” Demiş ya… Bu duyguyu ancak el içinde son nefesini verenler ve buna şahitlik eden bilebilir.

Gitme.

Gitmeden önce aşağıdaki resme dikkatli bak. Geleceğimizi kimlere teslim edeceksin. Senin ülkeni senin olmayan cahiller yönetecek. Onların dünyadaki gelişmelerden çok uzakta körelmiş zihniyetli yöneticileri yüzünden düştükleri bu acınası hayatın acımasız rüzgarına nasıl kapıldıklarını düşün. Bizim toprağımızı işgal eden hallerine bakarak bu kekik kokulu dağlarında, deniz kokan sahillerinde, bu ekmek kokan ovalarında kimler dolaşacak gör ve karar ver.

 

Gitme,

Canı ve kanı pahasına bu toprakları vatan yapıp üzerinde senin yaşayacağın bir vatan, gölgesinde gururla hizmet edeceğin bir hilal bırakanları, nice yokluk içinde bu ülkeyi sana emanet eden atalarını unutma. Onlar bu canım ülkeyi sen başkalarına terk edesin diye sana teslim etmedi.

Gitme,

Son sözü yine şaire bırakalım:

“Sahipsiz bir vatanın batması haktır,

Sen sahip çıkarsan bu vatan batmayacaktır.”

Sana emanet edilen bu cumhuriyeti, bu vatanı terk etme. Ülkene sahip çık.

Yine son söz,

Vatanına sahip çık çünkü “ekmek saadet değil.”

Ve,

GİTME…!

 

 

 

 

[1] Danacaklar: Suçlayacaklar, eleştirecekler.

 


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —