www.cildirgoyce.com

YAŞAR GELER


SEVGİ YUMAĞI ÇOCUKLAR VE ÖĞRETMEN

Bu yazım öğretmen-öğrenci ilişkisi üzerine olacaktır...


      Bu yazım öğretmen-öğrenci ilişkisi üzerine olacaktır. Ne de olsa yakında bir 24 Kasım Öğretmenler Günü var. Böylece bu yazıyla öğretmenlerimizin de gününü kutlamış oluruz. Evet 24 Kasım Öğretmenler Günü. Her ne kadar dünyada asıl öğretmenler günü 5 Ekim Dünya Öğretmenler Günü olarak kutlanıyor olsa da ve ben 24 Kasım Öğretmenler Günü’nü 24 Kasım 1928’de Mustafa Kemal Atatürk’ün Millet Mektepleri Başöğretmenliğini kabul ettiği ve yaptığı gün olduğu için önemsiyorum. Önemsediğim için de zevkle ve büyük bir gururla kutluyorum. Bu durumu kısaca şöyle özetleyebiliriz: 29 Ekim 1923’te Ulu Önderimiz Atatürk tarafından kurulan Cumhuriyet’in hemen sonrasında Türk toplumunun gelişebilmesi ve ilerleyebilmesi için birçok yeniliğe de imza atıldı.

     Atatürk’ün birçok farklı alanda gerçekleştirdiği yeniliklerden birisi de harf devrimi olmuştur. 8 Ağustos 1928 tarihinde yeni Türk alfabesinin müjdesini veren Atatürk ve öğretmenler ülke çapında herkese bu yeni alfabeyi tanıtmak ve öğretmek için çalıştı. 1 Kasım 1928 tarihinde, yeni Türk harflerine ilişkin kanun, Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından kabul edildi. Ülke çapında okur-yazar sayısının arttırılması ve cehaletin önüne geçilebilmesi, genç-yaşlı demeden herkese yeni alfabenin öğretilebilmesi için çalışmalar sürüyordu. 24 Kasım 1928 tarihine gelindiğinde ülke genelinde Millet Mektepleri açıldı. Millet Mekteplerinin açılışı ile birlikte tahta başına geçerek ilk dersi veren Büyük Önder Mustafa Kemal Atatürk’e de Başöğretmenlik unvanı verildi. Ülkemizde ilk Geometri Kitabı da Başöğretmen Mustafa Kemal Atatürk tarafından yazılmıştır. Öğretmen, tek başına bir hiçtir. Kutsal bir mesleği icra ediyor olsa da kutsiyetini kazanabilmesi öğrencileriyle mümkündür. Öğrencinin olmadığı bir okul düşünün. O okulda onlarca öğretmen olsun. Neyi ifade eder? Bence hiçbir şeyi ifade etmez. Çünkü, öğretmen vericidir. Ne kadar çok bilgiye sahip olursa olsun vereceği insan yoksa, bilgilerini aktarabileceği bireyler yoksa kendisinde var olan bilginin de bir anlamı olamaz. Öğretmen, öğrencisiyle bir bütündür. Hatta birbirilerini tamlayan unsurlardır. Zincirin halkaları gibidirler. Zincirin halkalarından bir tanesi kopacak olsa o zincirin zincir olma özelliği de kalmıyor. Demek ki öğrenci olmadan öğretmen, öğretmen olmadan da öğrenci olmuyor.

     Olsa da anlam ifade etmiyor. İşte bu iki unsuru etkili kılan da birbirlerini tamlamaları ve birlikte bir anlam oluşturmalarıdır. Sevgi yumağı konusuna gelince; nasıl ki 24 Kasım 1928’de tüm Türk Ulusu, eğitim almak ve yeni Türk alfabesini öğrenmek için Mustafa Kemal Atatürk’ün etrafında kenetlendi ve sevgi yumağı oluşturdu ise, günümüzde de öğrencilerimiz Cumhuriyet öğretmenlerinin etrafında kenetlenerek sevgi yumağı oluşturmaktadırlar. İşte, Cumhuriyet Öğretmenleri de bu sevgi yumağının merkezinde olarak öğrencilerini aydınlık yarınlara hazırlamaktadırlar. Bunu çok çeşitli öğretmen isimleriyle adlandırabilir, örneklendirebiliriz. Şimdi bir öğretmen tanıyalım, yıllardır bu mesleğini icra ediyor. Her aldığı grupta öğrencilerinin en az yüzde doksan ve daha üzerinde bir kısmı tarafından seviliyor. O kadar seviliyor ki, mesleği bırakmak bile aklına gelmiyor. Aslında görev süresi çoktan dolmuş, emekli olması gerekirken bu şekilde bir sevgiye muhatap olduğu için emekli olmayı bile düşünememektedir. Çünkü, sahiplenme ve aidiyet duygusu ön plandadır. Bir öğretmen düşünün her okula gittiği gün, her sınıfın kapısını açtığı gün tüm sınıf ‘’Oleyyyy, öğretmenimiz geldi.’’ diye koşarak adeta bir sevgi yumağı oluşturarak öğretmene sarılmalarından daha mükemmel bir duygu olabilir mi? Bir öğretmen için böyle bir hazzı yaşamaktan daha önemli ne olabilir ki? Bir okul panosuna ‘’Bir öğrencinin hayatında başına gelebilecek en güzel şey, Yaşar öğretmenin öğrencisi olmaktır.’’ yazısının yazılması kadar bir öğretmen için daha önemli ne olabilir ki? Öğretmenlik bir meslektir.

       Ama hiçbir öğretmen okuluna giderken, ‘’ İşe gidiyorum.’’ demez. ‘’Okula gidiyorum.’’ der. Öğretmen, mesleğini bir iş olarak görmez. Öğretmen, mesleğini farklı bir kategoriye koyar ve iş yapmaktan çok, ideal edindiği mesleğini yapmaya çalışır. İşte öğretmenlik böyle bir duygusal meslektir. Şimdi de öğretmenliğin ne olduğunu kısaca özetlemeye çalışalım. Öğretmenlik mesleği; -Öncelikle insanlıktır, insan olmaktır. -Elinde testeresi keseri marangozdur. -Köyde çiftiyle, sabanıyla, orağıyla çiftçidir. -Bağında kazmasıyla küreğiyle bağcıdır, -Arazisinde, evinde yetiştirdiği hayvanlarıyla hayvan üreticisidir, arıcıdır. -Tarlasında tarımla uğraşandır. -Hayvan sağlığını koruyucu ön bilgilere sahip veterinerdir. -Adaleti, hakkı, hukuku gözetecek kadar hakimdir. -İnsanların sağlıklarını önemseyen ve önleyici bilgiler verebilen doktordur. -İyi bir bina yapabilecek kadar akla sahip mimardır. -Yapı denetimleri ve inşaları sevk ve idare edecek kadar mühendistir. -Bir gemiyi yüzdürebilecek kadar kaptandır. -Hemen hemen her türlü işte çalışabilecek işçidir, çöpçüdür. -Çocuklarına ilgi ve şefkat gösterebilen annedir, babadır, kardeştir. -Yazar-çizerdir, gazetecidir, devlet yönetmektir…

        Yani bu sıfatlar uzar gider. Kısacası öğretmenler, her şeydir, her şeyimizdir! Şimdi diyeceksiniz ki, ‘’Madem bunların hepsini bir öğretmen yapıyor, o halde diğer mesleklere ne gerek var?’’ Evet haklısınız. Zaten kastettiğimde bu işlerin hepsini yapan bir insan değildi öğretmen. Tüm bu meslekler için kaliteli iş gücü yetiştiren tüm mesleklerin anası-babasıdır öğretmenlik. Şayet bu mesleklerin herhangi birisinde bir bozulma varsa, bilin ki öğretmeni de bozmuşuz. Yani iyi ve nitelikli bir öğretmen yetiştirememişiz. O halde önce öğretmeni iyi yetiştirmeliyiz ki toplumsal niteliğimiz yükselsin. Öğretmen, yetiştirdiği öğrencilerini gelecek zamanda özel ve güzel yerlerde gördüğünde mutlu olan ve ‘’Bunu ben yetiştirdim.’’ diye gururla anlatabilen özelliğe sahip bir mesleğin mensubu olmaktır. Gerçekten bu hayatta sevgiyi tadacaksanız, hatta doya doya yaşayacaksanız öğretmen olun derim. Öğretmenlik, öyle bir meslek ki, asla ve asla ekonomisiyle ilgilenmeden direkt insan odaklı düşünmeye ve çalışmaya odaklanılan bir meslektir. Kendinde olmasa bile öğrencisinin yokluğunu çözmeye çalışan olağanüstü bir varlık ve bir meslektir öğretmenliktir. Öğretmen için en büyük kazanım öğrenci sevgisidir. Öğrencisinin mutluluğudur. Öğretmen için en büyük haz, ‘’Bugün öğrencilerime yeni bir şey daha öğrettim.’’ diye mutluluk duygusuyla oluşan hazdır.

        Öğretmenlik sarmaş dolaş olmaktır. Çocuklarıyla kucaklaşmaktır. Gerçi günümüzde öyle bir hale geldik ki, artık çocuklarla sarmaş-dolaş olmayı, kucaklaşmayı bırakın, dokunmaya korkar oldu öğretmenler. Ama her şeye rağmen yine de ‘’Meslek olarak neyi seçersiniz? deseler; öğretmen olmak isterim.’’ derim. Sevgi göstermek ve sevgi görmek, saygı duymak ve saygı duyulmak, mutlu etmek ve mutlu olmak ve gurur duymak ve gurur duyulmak istiyorsanız öğretmenlik mesleğini seçin. Öğretmen olun, öğrencinizi sevin, yaşama pozitif bakın, mutlu olun!a