www.cildirgoyce.com

YAŞAR GELER


SEVGİ VE MUTLULUK

Bu konuyu...


   Bu konuyu anlatabilmenin en kolay yolu önce sözcük anlamlarını açıklamaktan geçer. Buna göre Sevgi; muhabbet, insanı bir şeye veya bir kimseye karşı yakın ilgi ve bağlılık göstermeye yönelten duygudur. Mutluluk ise, bütün özlemlere, bütün isteklere eksiksiz bir biçimde ve sürekli olarak erişilmekten duyulan kıvanç durumudur.
    Aslında sevgi ve mutluluk sözcükleri bir birini tamamlayan kavramlar olsa gerek. Nedeni ise, mutlu olabilmenin yolu sevmekten geçer. Sevgi olmayan yerde mutluluktan söz etmek mümkün değildir. Sevginin olmadığı bir aile düşünün mutlu olabilme şansları var mıdır? Elbette ki yok. Mutlu olunabilmesi için öncelikle aile bireylerinin birbirlerini sevmesi olmazsa olmazdır.
    Bu kavramlar(sevgi-mutluluk), bana göre en çok ta okul ortamlarında yaşanır. Yaklaşık kırk yıllık bir okul deneyimi olarak söyleyebiliyorum ki, okul ortamlarında koşulsuz sevgi ve koşulsuz mutluluk vardır. Öğretmen öğrencisine büyük bir korumacı güdüsü ile bağlanır, sahiplenir. Bu sahiplenme çoğunlukla öyle bir hal alır ki, aile bireylerini bile geride bırakır. Bu sahiplenme güdüsü, hem öğretmeni hem öğrencisini öylesine sevgiyle bir birine bağlar ki, bu sevgi ulaşılmaz bir mutluluk yaratır. Öğrenci dediğin saf, temiz, koşulsuz bağlanan, bu bağımlılığı ailesinin önüne geçirebilen bir kavramdır. Öylesine sever ve bağlanır ki öğretmenine, ailesiyle paylaşamadığı her hangi bir konuyu öğretmeniyle paylaşabilir. Hatta ve hatta aile sırlarını bile hiç tereddüt etmeden öğretmenine aktarabilir. Neden bunu yapar derseniz? Öğretmenini bir ana, bir baba, bir arkadaş ya da en yakın bir dost gibi görmesindendir. Öğretmene gelince, o da öğrencilerine öyle bağlanır, öyle alışır ki, sanki öz evlatlarıymış gibi, en yakın arkadaşları ya da sırdaşlarıymış gibi görür öğrencilerini. Onları severken kendinde sevgiyi tadar, onlarla mutluluğu tadar, onlarla hayata bağlanır. Birlikte oldukları süreler içerisinde anne-babadan daha çok bir arada oldukları için öğrenci, öğretmen gözünde işlenmemiş ham bir madde, öğretmen ise, ona şekil verecek bir zanaatkar mantığıyla çalışan bir iş görendir. Bunun nedeni ise, emektir, sevgidir, mutluluktur. .İleride iyi yetişmiş, vatanına, milletine yararlı, geçmişine sadakatle bağlı, geleceğe yön veren bireyler olarak görmektedir öğrencilerini.
    Sevgi ve mutluluğun hazzının zirve yaptığı dönemler genelde okul bitirme zamanlarıdır. Mezuniyet durumlarıdır. İlkokulun birinci sınıfının okumaya geçiş dönemleridir. Sevgiyle şekillendirilen bu bireyleri tam ve doğru olarak yetiştirmiş olduğunuzu düşündüğünüz an, sizin için mutluluğun ortaya çıktığı andır. Bundan dolayıdır ki, sevgi ve mutluluk sözcükleri birbirinden ayrılmaz ikili olarak hep karşımızda dururlar. İnsanlara sevgi göster ki sevilesin, kabul göresin. Sen mutlu ol ki, karşındakiler de etkileşim göstererek mutlu olsunlar. Ancak şunu da üzülerek belirtmek te yarar vardır ki, o masum çocukların gösterdikleri sevgi gibi, yaşadıkları mutluluk gibi büyükler, ne sevgi gösterebiliyorlar ne de mutluluğu tattırabiliyorlar birbirilerine. Çünkü masumiyet kalmamış, saflık dönemi sona ermiş, gerçek yüzler ortaya çıkmış, menfaate dayalı bir takım ilişkiler gelişmiş oluyor. Bunları yazarken tüm insanları, yetişmiş bireyleri kastetmiyorum tabi ki. Her dönemin bir özelliği ve güzelliği vardır. Ancak, çoğunlukla bu olgular çocukluk ilişkilerinde zirvededir.
      Sonuç olarak şunu söylemekte yarar vardır: Sevgi, mutluluk, dostluk, iyi niyet, samimiyet, ciddiyet, saflık, temizlik kavramları öncelikle körpe beyinlere, sonra da yetişmiş beyinlere özgüdür. Kimse sevgiden ve mutluluktan mahrum kalmasın. Tüm insanlık ve tüm bireyler yaşamları boyunca mutlu olsunlar, sevgisiz kalmasınlar. Hayat sevgiye ve mutluluğa dair olsun. Dünya, biri birini kırmayan, biri diğerini satmayan, iyi yetişmiş sevgiyi ve mutluluğu hak eden insanlarla dolu olsun.