Nihat AĞDEMİR


RUSYA İKİNCİ KEZ PARÇALANACAK

Uluslararası her birlik, aslında...


    Uluslararası her birlik, aslında bir güç merkezidir. Güç merkezleri ise bölgesel veya siyasal bir amaca matuf olarak kurulurlar. Avrupa, Rusya, Atlantik, Arabistan ve Doğu birer güç merkezleridir ve bu merkezlerin liderleri vardır. Yani ?Dünya sahnesi, büyük başkentlerin satranç tahtasıdır? dersek doğru bir ifade kullanmış oluruz. 

   Uluslararası arenada Türkiye´nin sürdürdüğü diplomasi, ülkemizin bir güç merkezi olmasının önünü açmıştır. Türkiye bu anlamda görülemeyeni görmüş, boşluğu hissetmiş ve bu alana diplomatik yatırım yapmıştır. 

    Güç merkezlerinin sürekli değiştiği ve dengelerin her an bozulduğu bu dönemde; güçlü olmak, güç merkezi olmak için çok önemli bir ön şart haline gelmiştir. 

    Dünya siyasetinde bu yeni dönemle birlikte kalıcı ittifaklar dönemi de bitmiştir. Terörün aktör haline geldiği denklemde bundan böyle çıkarlar daha da öne çıkacaktır. 

TÜRKİYE´NİN DEĞİŞEN YAKLAŞIMI 

    Erdoğan´ın son siyasi manevraları, uluslar arası siyasetimizin rotasında ezberleri bozdu. Erdoğan; bir araya gelinemez denilenlerle bir araya gelineceğini ve çıkara dayalı anlaşmalar yapılabileceğini Türk Dış Siyaseti´ne gösterdi. Bu girişten sonra şimdi soru ve cevaplarla ilerleyelim. 

   Peki Erdoğan bunları neden yapıyor? Dengeler değişiyor, denklemler değişiyor da ondan. 

    Daha açık bir ifade ile ?yeni bir denklem kurmak istiyor?. Türkiye´yi başka ülkelerin gündemi peşine takılmaktan kurtaran Cumhurbaşkanı Erdoğan; gündem belirleyen ve rota çizen bir ülke olabileceğimizi bize 100 yıl sonra tekrar hatırlattı. 

    Erdoğan; okyanus ötesinin gündemleri doğrultusunda başkalarının belirlediği kaoslarla; Rusya, İran ve İsrail ile ters düşmenin/düşürülmenin anlamsızlığına resti çekti. Yakın dönemde hedef tahtasına Türkiye´nin konacağını hesapladı ve onlar kılıçları çekmeden zülfikarı boğazlarına dayadı. Terslerine gelen de bu zaten. Hesaplayamadıkları bu.

    Hesapladıkları ise; yeni bir Türkiye Haritası, yeni bir Ak Parti ve yeni bir Türkiye Siyaseti idi. Yani pasifleştirilmiş bir ülke, pasif yönetim ve pasif siyaset? Ama tutmadı. 

     İçeride ayrılıkçı bir iç savaş, dışarıda aciz bırakılmış bir ülke ve halk bağlamında krizlerle çözülmeye yüz tutmuş bir yapı? Herşeyi bunun üzerine kurguladılar. Ama hamle tersten geldi. Hesaplayamadıkları yerden. 

    İçeride Türkiye´yi İsrail yanlısı ve Rus sevdalısı olarak lanse etmeye kalkanlara aldanmayın. Daha düne kadar; uçaklarını düşürdüğümüzde ?Rusya´dan Özür Dilemeliyiz, Rusya´dan vazgeçemeyiz? diyen içimizdeki kof muhalefet değil miydi? Peki Rusya ile yakınlaşmamızdan, bu zevat bu aşamada neden rahatsızlık duyuyor ola ki? Rahatsızlıkları uluslar arası çarkın dümen suyu dışına çıkmamız, başka da bir şey değil. 

    Bu arada Rusya´ya da aynı oyunu oynadılar. Şükür ki Putin erken ayıldı. 

    Ve bir hakkı teslim etti. Cumhurbaşkanımız için "Çok sağlam bir adam" ifadesini boşuna kullanmadı. 

     Büyük bir kriz ve kaos ile Rusya da aynı oyunun içine çekilecekti. Ama Erdoğan´ın manevrası hepsini şaşırttı. Erdoğan: ?Barış yapacaksak, kendimiz kendi aramızda yaparız? diyerek denklemi bozdu. 

    Bu arada hatırlatalım. Ülkeler kaos içine neden sürüklenir? Kaynakları sömürülmek için tabii ki. 

Sömürmek için ne lazım? Zaafa düşürmek, kaosa sürüklemek ve aciz bırakmak lazım. 

Sömürülecek yeni kaynaklar nerede? Tabii ki Sibirya´da. Sibirya nerede? Rusya´da. 

Bu nasıl gerçekleşmeli? Rusya ikinci kez parçalanarak tabii ki. 

Bunu kim yapmak istiyor? Dost diye bildiği ABD, İngiltere ve Avrupa. 

Putin anladı mı? Anladı tabi. 

Hem dostunu hem düşmanını.