www.cildirgoyce.com

FERDİ GÜNGÖR


ÖLDÜRMEYİ İYİ BİLİRSİNİZ...

Türkiye Cumhuriyeti´nin...


   Türkiye Cumhuriyeti´nin Suriye´ye yönelik Afrin Operasyonu, yalnız ülkemizde değil tüm dünyada büyük bir ses getirdi. Savaşa karşı olan sivil insanlar, genel olarak bölge ile ilgili bir bilgisi olmayan kişiler, haklı olarak buna tepki gösterdi. Bölge ile ilgili bilgisi olduğunda, harekatın asıl amacının ´barış´ için olduğunu anlayacak olan bu insanları yazımızda ayrı bir yerde tutacağız. Ancak ABD gibi harekata ´lütfen´ destek veren ve Fransa, Suriye, Mısır gibi tamamen karşı çıkan ülkeler için bir-iki laf etmek isteriz:

    Bilimsel araştırmalar, dünyada, geçen son 5 bin 600 yılda, 15 binin üzerinde bölgesel ve ulusal savaş yaşandığını ortaya koyuyor. Bu sırada ise yaklaşık 4 milyar insanın hayatını kaybettiği belirtiliyor. Asker-sivil oranlarına bakıldığında ise 1. Dünya Savaşı´nda her 100 kişiden 15´inin ve yine gelmiş geömiş en kanlı savaş olan 2. Dünya Savaşı´nda ise ölen her 100 kişiden 70´inin ´sivil´ olduğu kaydediliyor. 1990´lı yıllardaki savaşlarda ise ölen 100 kişiden 90´ının sivil olduğu vurgulanıyor.

   Tüm bu savaşlara bakıldığında, bizim yani Türkiye Cumhuriyeti Devleti´nin ölümlerin ´neresinde´ olduğu söyleniyor? Örneğin 1. Dünya Savaşı´nda bizler, hangi sivile kıymışız? 2. Dünya Savaşı´nda kiminle savaşmışız? Kaç kişiyi öldürmüşüz? 1. Dünya Savaşı´nı başlatan ve Avusturya-Macaristan Veliahtı Franz Ferdinand´ı öldüren bir Türk müydü? Avusturya-Macaristan İmparatoru´nun bir Sırp tarafından öldürülmesi sonrası Sırbistan´a savaş ilan eden Osmanlı mıydı? Rusya ve Fransa´ya savaş ilan eden Almanya değil miydi? Biz mi gidip Paris´e Londra´ya Roma´ya saldırdık; yoksa onlar mı gelip bizim Maraş´a Antep´e göz diktiler? Biz mi Moskova´ya kadar ilerledik; yoksa Ruslar mı gelip Erzurum´u Muş´u Trabzon´u ilhak etmeye çalıştı?

    Peki ya, tarihin en kanlı savaşı olan 2. Dünya Savaşı? Ölen 50 milyona yakın sivilden kaçında Türkiye Cumhuriyeti´nin parmağı var? Toplamda 54 ülkenin içinde yer aldığı savaşta Türkiye Cumhuriyeti´nin adı var mı? Rusya´dan ABD´ye Avustralya´dan Kanada´ya Japonya´ya kadar dünya haritasının neredeyse tamamının içinde yer aldığı savaşta Türkiye nerede durmuş? Hiroşima ve Nagasaki´ye atılan ´Küçük Oğlan´ ve ´Şişman Adam´ bombaları, hangi ülke tarafından atılmış? Yanan çocuk bedenlerinin vebali hangi Türk Komutanın boynunda asılı? Biz kime ne yapmışız yahu? Hangi Yahudi´nin yüzüne tükürüp, hangi Yahudi topluluğunu aşağılayarak memleketimizden başka diyarlara sürmüşüz? ASALA´nın katlettiği masum ve sivil Türk Sivil Devlet Memurları gibi kimin dünyadaki temsilcisini incitmişiz? Bizim hep öfkemiz, kendi içimizde vuku bulmuşuz. Ondan da hep ´huzuru sağlamak´ adına hareket etmiş ancak birilerinin ´nifakları´ sonucu hep birbirimize düşürülmüşüz. Yoksa, ne Maraş Katliamı´na katılıp Alevi vatandaşları katledenler ne Sivas´ta otele sığınmış masum insanları canlı canlı yakanlar; bizden olamazlar. Bizim tarihimizde böyle şeyler olmaz çünkü... Biz bağırır-çağırırız; bazen dozunu kaçırırız ancak asla ´katletmek´ ya da ´yağmalamak´ bize göre değildir. İşte bu nedenle de Ermeni Soykırımını ´sert´ bir dille reddederiz! Tarihçilerin araştırmasına bile bakmadan direkt olarak reddederiz! Biz, tarih boyu Ermeni olsun Yahudi olsun asla bir ayrımcılık gözetmeden, Devlet yönetiminin en tepesine rahatlıkla getirmiş bir ecdadın torunlarıyız. Nasıl böyle bir şey yaparız? Kesinlikle bu olmamış ancak ´tehcir´ sırasında belki yakın tarihteki Sivas Katliamı gibi 6-7 Eylül olayları gibi birilerinin nifakıyla galeyana gelmiş insanlar sözkonusu olmuştur. Yoksa öyle ´resmi devlet politikamız´ asla katletmek ve yok etmek üzerine kurgulu olamaz! Bizim sinirlerimiz öyle ´yıllarca´ sürmez ki? Biz bugün bile toplum olarak, ´balık hafızalı´ yaşamaya alışmışız. Daha dün canımızı acıtan karşı komşumuzun-akrabamızın bile bayram geldiğinde yaptıklarını unutup, elini öpmüş insanlarız. Nasıl böyle işler yaparız?

    Hep söylediğim bir şey var: Bizim, bu yaşadıklarımızı iyi ve hakkıyla dışarıya anlatabilmemiz gereklidir. Bu nedenle de özellikle Cumhurbaşkanı Erdoğan´a yakın olan isimlerin; Cumhurbaşkanı ve Başbakan´ın Sözcü´lerinin yumuşak ama kararlı bir dille bunları anlatması gerekmektedir. Doğrudur; belki ´içeride´ gayet sempatik gelen Erdoğan duruşu; dışarıda pek de ´sevimli´ gelmemektedir. Yalnızca Ortadoğu ülkeleri ve kamuoylarında ´sempatik´ karşılanan bu söylemin ise kendi etrafında olan kişilerce ve medyadaki meslektaşlarımızın yurt dışı temsilcilikleri eliyle bir şekilde ´uygun biçimde´ anlatılması gerekmektedir. Özellikle yabancı basın ve dışarıdaki kamuoyu tarafından ´Hitler´ benzetmeleriyle ´Diktatör´ benzetmeleriyle anılmak; bu tür ´meşru müdafaa´ sayılabilecek harekatlarda Türkiye Cumhuriyeti´nin elini-kolunu bağlamaktadır. Bu anlamda ´profesyonel´ çalışmalar, son derece isabetli olacaktır. Resmi Devlet Kanalı olan TRT´nin Arapça ya da İngilizce olarak yayın yapan kısımlarında, bu anlattığım tarzda bir iş yapılabilir: Devamında ise resmi olmayan ancak milli çıkarlarımızı da temsil etme zorunluluğu bulunan medyamızın yabancı ülke temsilcilikleri; bu konuyu Devlet Politikası´ndan her ne olursa olsun çıkmadan elbette gerçekleştirebilir.

   Bu noktada ise Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan´ın Davos zirvesinde İsrail Devlet Başkanı Şimon Peres´e hitaben söylediği "Siz öldürmeyi iyi bilirsiniz" sözü ise asla yumuşatılması gerekmeyen bir sözdür ve Peres dışında pek çok Devletin Başkanına da aynen söylenecek bir ifadedir: Çünkü Dünyada ne yazık ki, öldürmeyi iyi bilen çok sayıda ülke vardır. Bizim Türkiye Cumhuriyeti olarak ise ´öldürenleri cezalandırma´ ya da ´öldürme hazırlığında olanları bu amacından vazgeçirme´ çabalarımız vardır.
     Tarih boyu da böyle olmuştur.
 
 
Bir mesaj yaz...