YAŞAR GELER


MEB'DE SINAV SİSTEMİ TARİH OLMALI!

Evet MEB’ de sınav sistemi artık tarih olmalıdır...


Evet MEB’ de sınav sistemi artık tarih olmalıdır...

Evet MEB’ de sınav sistemi artık tarih olmalıdır ve buna olanağımız vardır.

Sınavsız bir hayat gayet mümkündür. Artık çocuklarımıza sınav işkencesi çektirmeyelim.

Kendimi bildim bileli eğitim yaşamım boyunca hep sınavlarla sürdü eğitim düzenimiz. Hatta öyle böyle değil, gerçekten yoğun ve anlamlı sınavlardı diyebilirim. Ancak gelişen çağımızda eğitim sistemlerinde de çok değişiklikler oldu.

İlkokulu bitirmek için, derslerin ne kadar iyi olursa olsun, beşinci sınıf sonunda diploma alabilmek için tüm derslerden bitirme sınavları denen sınavlara girilirdi. O sınavları geçtikten sonra da diploma alınabilirdi. Hatta orta okul diploması, lise diploması alabilmek için de aynı yöntemler kullanılırdı.

Geçmişe dönük düşündüğümüzde belki bilimsel ve mantıksal bir yöntem olarak kabul edilebilir. Ancak, zamanımızın eğitim sisteminde artık bu tür sınavların çok ta anlamı ya da mantığı olmadığını düşünüyorum. Belki eğitim bilimciler veya eğitim sistemi içerisindeki yetkin ağızlar bu tezime anlam veremeyebilirler. Ancak, ben bu durumu sanırım onların anlayabileceği bir dilden anlatabilirim, diye düşünüyorum.

Okul öncesi dönem:

Şimdi anasınıfı düzeyinden başlayarak bu konuyu irdelemek gerekir. Ana sınıfları eğitimin il basamağı olarak kabul edilmekte ve bence eğitimin tam da temel taşı ya da temeli diyebiliriz. Çünkü, Eğitim temelsiz olmaz. Bence ülkemizde eğitime ayrılan ekonomik payın önemli bir bölümü bu okul öncesi dönem için ayrılmalıdır.

İlkokul dönemi:

İkinci aşama ise ilkokullardır. İlkokullar eğitim sisteminde yapılan değişiklikle beş yıldan dört yıla indirilmişti. Bu yaklaşım aslında bizim ülkemiz koşullarına pek te uymadı diyebilirim. Çünkü beşinci sınıf yaş grubundaki öğrencilerin ortaokul öğretmenleri tarafından iyi bir uyum sağlayamadıkları dönütlerini aldık. İlkokuldan mezun olan öğrencilerin nüfus kaydına dayalı bir yöntemle ortaokula geçişleri sağlanmaya başlandı. Bu bir bakıma iyi yöntem oldu. Ancak, bu yönteme pek te uyum sağlandığı söylenemez. Çünkü insanlar çocuklarını istedikleri okula verebilmek için uygun olmayan farklı yöntemlere başvurmaya başladılar ve adrese dayalı kayıt sisteminin pekte anlamı kalmadı. Hatta bu durum okul öncesi ve ilkokul kayıtlarında bile başvurulan gayri yasal bir yöntem olarak kaldı. İlkokullarda haftalık ders saati 25 saati aşmamalı ve temel eğitim-beceri öncelikli olmalıdır.

Ortaokul dönemi:

Gelelim ortaokula! Ortaokul sonunda mezun olan öğrenciler istedikleri liselerde okuyabilmek için sınavlara giriyorlar ve çeşitli okullara kayıt yaptırabiliyorlar. Ancak, burada da bir sorun var ki, çok daha önemli! Önemi şuradan geliyor. İstediği okula yerleşemeyen öğrenciler bu kez istemedikleri ve ikametlerine de çok uzak okullarda okumak zorunda kalıyorlar. Ayrıca bir de sınav stresi ve yoğunluğu çocuklarımızın ve dolayısıyla ailelerinin de ruh sağlığını olumsuz etkiliyor. Sonuçta da istenmedik yasa dışı yollardan kendilerini sisteme uyarlamaya çalışıyorlar. Yani, bir nevi insanları yalan beyana ve yasadışı yöntemleri kullanmaya itiyoruz.

Lise dönemi:

Belki de çocuklarımızın yaşamları boyunca en çok etkilendikleri dönem olarak kabul edilmelidir. Çünkü, bu dönem sonunda yaşamlarına yön vermeye ve meslek edinmek üzere eğitim tercihlerini yapacaklardır. Ancak, okudukları okulun her sınıf döneminde sürekli sınav ve sonunda tekrar bir üniversiteye girebilmek için üç dört saatlik genel bir sınav stresi ile karşı karşıya ve sonunda çok büyük hayal kırıklıkları beraberinde geliyor.

Üniversite dönemi:

Bir şekilde üniversitelere yerleşen öğrencileri ise çok daha farklı stres bölümü bekliyor. Öğrenci okuduğu her dönem için mutlak sınavlarını oluyor. Okulunu bir şekilde bitiriyor. Bitiriyor ama asıl zorluk tam da burada başlıyor. Öğrenci bir yandan okulunu bitirme derdinde, diğer yandan okul sonunda işe girebilmek için çeşitli sınavlara girmek zorunda. Bazen üniversite bile yetmiyor, yüksek lisans, doktora vb. diplomaları da alması gerekiyor.

İşe giriş dönemi:

Okul dönemleri sonunda da ne yazık ki ister devlet ister özel olsun herhangi bir işe girebilmek için de KPSS vb. sınav sistemleriyle karşı karşıyayız. Aslında buna da bir önerim var. Devlet Planlama Teşkilatı gibi bir kurumumuz varken, neden kamunun ve özelin meslek ihtiyaçları planlanıp, üniversitelerde bu sisteme göre öğrenci alımları yapılamıyor? İhtiyaç fazlası öğrenci yetiştirdiğiniz takdirde ona iş olanağı sunma şansınız da ne yazık ki olmuyor. O halde ülkenin gereksinimlerine göre okullarda bölümler açılmalı ve buna göre de öğrenci alımları yapılmalıdır. Yoksa sadece eğitimsiz insanımız yok, tüm gençlerimizi üniversite mezunu yapıyoruz diye üniversite ve ilgisiz bölümlerini açarsak üniversiteli gençlik enflasyonu yaşamamız kaçınılmaz olacaktır.

Okul dönemlerinin kısa analizini yaptıktan sonra şimdi asıl meseleye gelelim:

1-İlkokullarda hiçbir sınıfta ders sınavları olmamalıdır. Zaten sadece dördüncü sınıfta uygulanıyor. Ama gelenekçi sisteme uyan öğretmenler tarafından durumdan vazife çıkarılarak birinci sınıftan itibaren sınav yapılmaya çalışılıyor. Artık MEB bu konuya kesin çözüm getirmeli ve ilkokulun hiçbir sınıf kademesinde tek bir soruluk dahi sınav olmamalıdır. Öğretmen görüşü ile, ortaokula yönlendirme yapılmalı ve çocuğun ilgi alanları ile ilgili sağlıklı bir veri bankası oluşturulmalıdır. Çocuk bu verilere dayandırılarak ortaokula yönlendirilmelidir.

2-Ortaokulda ders sınavları, her sınav döneminde müfredata uygun şekilde merkezi sınav yöntemiyle yapılmalı ve bu şekilde hiçbir suiistimale meydan verilmemelidir. Yani öğretmenin yapacağı her ders sınavı merkezi sınav sistemiyle yapılmalıdır. Yıl sonlarında alınan sınav notlarıyla sınıf geçme ve mezun olunmaları sağlanmalıdır. Ortaokuldan bu şekilde mezun olan öğrenciler için öğretmenlerden veri dosyalarına görüşleri alınmalı ve lise yönlendirmeleri için bu referanslar kullanılmalıdır. Liseye kayıtlar öğrencinin bu özelliklerine bakılarak otomatik olarak yapılmalıdır. Böylece birkaç saatlik sınav stresinden de kurtarılmış olacaklardır.

3-Lise dönemlerinde de aynı ortaokul yönlendirme ve ders sınavı yöntemleri uygulanabilir. Lise öğrencileri her ders sınavı için merkezi sınav yöntemiyle ders sınavlarını olurlar. Dört yıllık dönem sonunda diplomalarını da bu şekilde alabilirler. Öğretmen yönlendirme ve görüşleri alınarak sınavlara referans olarak kullanılabilir ve üniversiteye kayıt için kullanılabilir. Yani üniversiteye giriş sınavı da artık tarih olmalıdır.

Yukarıda belirtmiş olduğum ders sınavları okul ortamında ve dijital sistemle tabletler aracılığıyla pekâlâ yapılabilir. Bilgi ve bilişim çağında olduğumuz düşünüldüğünde MEB öncelikli yatırımlarını okul öncesine ve dijital sistemlere, teknolojik araç-gereçlere yapmalıdır diye düşünüyorum. Şunu belirtmemde yarar vardır:

Bu açıklamaların bilimsel bir temeli var mı?

Herhangi bir araştırmaya dayalı mıdır?

Bu önermeleri neye dayanarak yapıyorsunuz? Gibi sorular gelebilir.

Bu sorulara yanıtım:

-Kırk iki yıllık eğitimciliğim ve on üç yıllık ta öğrencilik dönemimin bende bıraktığı deneysel ve gözlemsel izler. Yani yaklaşık ömrünün elli beş yılını eğitimin içerisinde hem öğrenci hem öğretmen olarak geçiren bir kişi olarak bu açıklamalara yetkin olduğumu düşünüyorum.

-Elli beş yılını eğitim laboratuvarında öğrenmek, öğretmek, gözlemlemek ve deneyimleyerek geçiren bir kişi olarak söyleyebiliyorum.

Artık öğrenciyi ve veliyi boğan bu sınav sistemine son verilmelidir.