Olcay Kasımoğlu


Köleler Zincirlerine Aşıktır

Yalanı bol kilidi bol dünyanın kapısında...


*Yalanı bol kilidi bol dünyanın kapısında;
İnsanlar gücü/ iktidarı alıp ötekine verdiğinde değil, aklının köşelerindeki zincirleri kırıp içindeki ?şeytan?a uyduğunda özgürleşir.
?Aman şeytanım bana yardım et? demekle başlar herşey*?

Kölelik sistemi: günümüze kadar gelen ağır çalışma koşullarının, düşük hayat standardının ve onca yasaya rağmen ?bazı´ ya da ?çoğu´ insanın gerek iş gücü gerekse bilgi ve yetenek açısından sömürülmeye meşru vaziyette devam edilmesidir diyebiliriz.

Biz de nihayetinde bu sistemde birer köleyiz. Hiç köle değilsek bile hiç sorgulamadığımız bir partiye tutkunuz, belki sigara tiryakisiyizdir, belki hırs küpüyüzdür. Sistemin dişli çarkları arasında bir çok şeye köle olmadan sıyrılamadığımız gerçek.

Toplumda öyle çok köleler türedi ki, hangisine baksam elimde kalıyor;
Sırf rahat bir yaşam için emek vermeden, yaşam koşullarında birilerinin sırtından geçinenler, hak etmediği parayı gasp edenler, hakkı olmadan hakkı olanların emeğini çalanlar, merhametsiz insanların hizmetinde onlar için çalışanlar, banka faizlerinin köleleri, nefsinin kölesi, güzelliğin kölesi, bedenin kölesi, paranın kölesi daha bir çok şeyin kölesi?.

Sahi bunlar gönüllü köle mi yoksa yaşamsal koşullarının getirdiği zorunluluklardan kaynaklanan seçimler mi, yoksa zayıf benlik duygusundan kaynaklanan ,sorumluluktan kaçan , emek vermeden sahip olma arzusunu destekleyen zayıf benlik duygusundan mı ?
Sahi bir maddenin yada ruhsal bir hevesin kölesi olmak nasıl bir şey ?
İnsanca yaşamak için gerekli olan imkan ve koşullara sahip olduktan sonra halen daha fazlasını istemek nasıl bir mantık, bu istediğin şeyin kölesi, bağımlısı olmak nasıl izah edilebilir ?
Yaşam bir şekilde kendine bağimli kılıyor, kimi teknolojinin kölesi oluyor, kimi insan ilişkilerinde seviyesizliğin kölesi oluyor. Unutuyor dünyada var olma amacını, insanı boyutunu.

?Para her şeyi yapar? diyen bir insan, para için her şeyi göze alır. Nefsi paranın kölesi olmuş bir insan nasıl adil ve adaletli olabilir ki. Düşünsenize adalet mekanizmasından sorumlu bir insan, paranın açacağı bütün insafsız kapıların bekçisiyken vay adaletin haline?

Hiç kimse elinde parayla, banka defteriyle doğmamıştır. Hayatta paranın kölesi olmamak için parayı yaşamda araç olarak görmeli yoksa amaç edindiğin andan itibaren para efendi sende kölesi olursun.Bundan sonra ne onur kalır ne haysiyet, bir pula satılır herşey.

İnsan ne verecekse, emek sarf etmeli..İçten olmalı?.Parayla pulla da ilgisi yok bu işin..Sevgiyle ilgisi var..İnsan, insan olmanın ayırdına varamadıkça, erdemli olmayı becerebilir mi ?

Ve hangi kitaba çağırırsan çağır, çağrıları duymadıkça duyabilir mi?.İnsan bir başkasının canı yandığında canı yanmıyorsa, egosunu arka cebine koyup da, empati kurabilir mi?

Hiç bir zaman, hiç bir koşulda bizim olmayan, hak etmediğimiz, emek vermediğim hiç bir şeyi zorla tekelimize almayalım. Hiç bir şeyin kölesi, sağırı, körü olmayalım. En kötü esaret, insanın kendi nefsine esir olmasıdır.

Gerçekten kendimizi yaşamak istiyorsak, hayatımızın sözcüsü başkaları olmasın. Yolumuzu ?bizi yok sayarak? belirlemelerine izin vermeyelim. Ancak ?Özgün, dingin ve yaşamaya değer ömürler? iç sesini dinleyen ?Gerçek istek ve ihtiyaçlarını fark edip? gereklerini yerine getirme cesareti gösterenlere özgüdür.

Yaşamak için gözlemlemek, gözlemlerken yenilenmek, yenilenirken ilerlemek gerekir. Ancak o zaman; mazeretlere sığınmadan yaşamı okur, sorgular, mevcut sistemin aksayan yönlerini, öğretilerini yüksek sesle söyler ve ön yargılarımızdan arınabiliriz. Beynimizin köşesinde ki kölelik zincirlerini kırabiliriz.

Arınan insan özgür insandır, özgür insan kendini yeniler, vicdanının sesine kulak verir, insan yaşamına saygılı ve onurlu bir birey olur. Hiç kimsenin kulu,kölesi olmaz.

Daha güzel bir dünya ve dingin bir mutluluk için; öğreti ve baskıya dayalı inanç ve değerler yerine ?açık, anlaşılır, insancıl? değerleri yaşatmak ve geliştirmek biricik amacımız olmalı. Buda, yaşamı sorgulayarak, bağnaz öğretilere, kölelik sistemine karşı durarak, kendimizi özgürleştirerek olur.

Başkalarıyla bir arada olmak, illa ki onlara benzememizi, onlara öykünmemizi ya da onların istediği gibi olmamızı gerektirmiyor.

İnsanın kendini tanıması, hayatına sahip çıkması, yapması gerekenleri kendi iradesiyle yapması kadar güzel bir şey olamaz..

Akıp gideni durup görmemizi sağlayacak olan bir dünya yaratmak ve bize hayatı yeniden iade etmek mümkün değilken, yaşamı; keşkelerle ve pişmanlıklarla söndürmek niye ?

Geçmişiyle yüzleşemeyenler, keşkeleri kendine zehir ederek yaşama tutunanlar bilmezler mi; üzerini örttüğümüz her şeyin altında kalırız, eksik olduğumuzu ararız, hem de eksik bırakandan ya da ona benzeyenden dileniriz bir ömür boyu.

Hayat bir senfoniyse gelin o seslerin içinde özgür, sağlıklı,sorumluluk bilinci gelişmiş, sorumluluk sahibi insanlar olarak hiç kimsenin kölesi olmayalım. Olmak isteyenlere de göz yummayalım.

Düzenin köleleri olmamak için;
Yaşamı ?beklentileri yüksek olmayan bir bakış açısı ve arayışları ince bir ruhla? anlamlı kılmak ve seçim yapmaktır ve her durum bir seçimdir aslında.
Ne mutlu, başkasına köle olmayan ve başkasını kendine köle yapmak hırsına kapılmayan kimseye !