Olcay Kasımoğlu


KENDİN OLMAK NE GÜZELMİŞ

Varlığını dinlemek, kendin olmanın


Varlığını dinlemek, kendin olmanın en sakin ve dingin halıdır. Kendini hatırlatırken bağırmaz. Olduğun kişi olman için sana yardım eder. Onu dinlersen yanılmazsın. Kişi başkası olmaya başladığı an, kendi yolunu kaybeder.
Kendin olmak olgunluğu sorumluluk getirir.
İnsan kendi olma yolun da mücadele etmeli. İnsanlar değişmekten ziyade gelişirler. Klasik bir laftır hiç değişmemişsin yada çok değişmişsin. Zaman içinde, insanlar fiziksel görünüm olsun duygu, düşünce bazın da olsun tecrübe ve deneyime binaen değişirler, önemli olan bu değişimin akılcı ve yenilikçi olması, insanca bir yaşama durması.
Ben hiç değişmedim diyenler, sanırım manevi anlamda bir kararlıktan bahsederler. ?´İyiyim, doğruyum.´´ Yoksa yerinde saymak, hiç gelişime durmadan bir ömür bitirmek ve ben değişmedim demek, övünülecek bir durum değildir.
Bu dünyada, kendin olarak kalmak en kolay şey denilse de maalesef değil.
Ama hayat öyle bir oyunun sahnesi ki, çeşit çeşit elbise giydirir. Farklı mekanların atmosferini sana solutur. Kendinden başka, her şeyi sana empoze etmeye başlar.
Seni oluşturan, seni sen yapan, tüm mekanizmaların dışında bir sen yaratmaya çalışır. Fikrini sormaz, sen olma özgürlüğünü tanımaz. Tanımadığın yeni senlerle öyle bir kaynaştırır ki, yıllar içinde, sen bile kendi varlığına yabancılaşırsın, takı birileri gelip uyandırana kadar?
Senin taklitlerini yapmada hiç bir mazur görmez. İstediği gibi bireyler oluşturmada sistemli çalışır. Gerçek insanların, yalana düşman olduğunu bilir. İstediğini yaptıramayacağı değerler sistemine düşmandır. Onları etkisiz hale getirmek için, yine insanı insana kırdırmanın tüm çirkin oyunlarını bilir.
Bunun, en iyi yaşama geçiriliş yeri, ailede başlar. Önce kendine yabancı anne, baba modelleri yaratılır. Sonra kadın olmakla ,anne olmak, kadına angaryaymış gibi empoze edilir. Özgürlük tanımları, gerçek anlamından farklı empoze edilir. Cinsiyet üzerinden, yaşamlar inşa edilir.
Çocuklar, koyunda sürü gibi güdülmeye, tüketimci olmaları için hangi eğitim gerekiyorsa o verilmeye, emeğe düşman, doyumsuz çocuklar yetiştirilmesi için, hangi koşullar gerekliyse; sinsiden sinsiye aileye, okula, çevreye enjekte edilir.
Kendimiz ,sandığımızdan daha zenginiz. Bizi, ondan bundan dilenerek yaşamaya alıştıranlar, her zaman, kendimizden çok, başkalarından faydalanmaya zorlamışlar bizi.
Bu sorgulamayan, kendin olmaktan uzaklaştıran kurumlar, sistemli bir şekilde çalışırlar. Bağırırlar, gelecek nereye gidiyor diye. Sanki sistemi işleten kendileri değilmiş gibi.
Asıl ironi burada başlar. Toplum der ki; Sana ne olmuş? Neden mutsuzsun ? Önce seni sen olmaktan uzaklaştıran zihniyet, sonrada; neden bu durumdasın der, kendi çıkarlarına olacak her düzeni, yine kendine uygun çözümlerle, seni iyileştirmeye çalışır. Bu, kendi tezgahlarının bir oyunudur. Hayattan al, sonra hayata çevirmek için ilacını sat, ürününü pazarla vs. liste uzar gider.
Senin, sen olma hakkın yok. Sen, sen olursan, onlar yok olur.
Her insan bir dünyadır. Bunu ben demiyorum, çünkü eşsiz olmak, her varlığın sıradan bir niteliğidir. Eşsiz olmak, kıyaslama yapmaya, bir neden bırakmaz. Nefes almak kadar doğaldır. Hayat geriye yaşanmaz. O her gün, yeni bir günle, tekrar tekrar doğar ve kendine hiç şaşmaz. Şaşan da, şaşırtan da toplumu oluşturan insanların niyetleridir.
Şu dönüp duran yorgun dünyanın üzerinde, bazı kelimeler soğuk, bazı insanlar uzak, bazı hayatlar yarımdır.
İnsanın, hayatın bütün iniş ve çıkışlarını yaşadıktan sonra; kendi varlığını dinlemek, kendin olmanın en sakin ve dingin halıdır. Kendini hatırlatırken bağırmaz. Olduğun kişi olman için sana yardım eder. Onu dinlersen yanılmazsın. Kişi, başkası olmaya başladığı an, kendi yolunu kaybeder.
Kendin olmak olgunluğu, sorumluluk getirir; insan, kendi olma yolunda mücadele etmeli ve umuttan asla vazgeçmemeli.
Yaşamı, anlamaya başladığımdan beri/ Başkasıyla olmak değil/ Başkasının olmadan da kendin olmak/ Kendi başına başkasıyla/ Başkasıyla kendin olmak ne güzelmiş?