FERDİ GÜNGÖR


İyimser olmak için çok yaşlıyım 

Sanırım artık geleceğe dair umutlu olmak için çok yaşlandım


 

Güzel bir soruyla ortaya çıkmış CHP: "128 milyar dolar nerede?" diye soruyor. Zamanında aynı soruyu Refah Partisi ve ANAP da CHP'ye sormuştu: "Nerede bu milyarlar?" diye... Geçen zamanla birlikte Hükümetler değişiyor, yüzler değişiyor, kişiler değişiyor ama "huy" bâki kalıyor bizim memlekette...

Birileri hep paraları "iç" ediyor ve iç edemeyen de giden paraya ortak olamamış olmanın hırsıyla bağırıyor: "Nerede?" diye...

Refah Partisi'nin altınları
ANAP'ın Papatyaları
CHP'nin İSKİ'si 
AKP'nin Merkez Bankası

Aslında içlerinden en çarpıcı olan yolsuzluk iddiası da AKP'ye ait... Yani kumar oynayanların sürekli tekrarladığı "Kasa daima kazanır" sözünü ciddiye almışlar; iddialar eğer doğruysa direkt kasaya gitmişler.

En temizi...

Yahu memlekette hâlâ kaç kişiyiz bilmiyorum ama biz partisizler için hayat gerçekten de çok ama çok zor...

CHP'yi eleştiririz AKP'li oluruz
MHP'yi eleştiririz terörist oluruz
HDP'yi eleştirirsek ırkçı oluruz

Ama yıllar geçer, Hükümetler değişir, kişiler değişir; sonuç asla değişmez:

Bal tutan parmağını yalar.

Birileri de parmağını yalayanları yalarlar; artık kısmetine ne düşerse...

Güzel insan İsmail Saymaz'a wats app'tan yazmıştım bir keresinde:

"Yahu sen eğer gerçekten bir taraf olaydın, bizim işimiz çok zordu karşında. İyi ki varsın..." diye

İsmail Saymaz
Yavuz Oğhan
Ruşen Çakır 
Ersan Şen
Kafa Radyo'dan Nihat

Eğer bu isimler bir partinin taraftarı olsaydı, biz ne yapardık?

Düşünmek bile istemiyorum...

İyi ki, memlekette partisiz insanlar var. İyi ki, bu insanlar her türlü zorluğu cesaretle göğüslüyorlar.

Levent Gültekin meselâ... Geçmiş olsun bile demek içimden gelmiyor: Öyle üzgünüm ki, ona karşı yapılanlardan dolayı... Ona atılan her yumruğu gece gündüz yüzümde hissediyorum. Üstelik, "Geçmiş olsun" dediğimde, konu kapanacak; unutulup gidilecek diye korkuyorum. Fiziksel acı zaten geçiyor çünkü doğamız gereği... ama ya manevi acılar? Yürek acıları? İşte onlar bir türlü bitmiyor.

Şimdi yazıyı da burada bağlamak gerekiyor da neden bunları yazdığımı birkaç cümleyle özetlemek isterim:

Bu memleketin makûs kaderi bu ve ben artık 42 yaşından sonra bu kaderle çaresizce yüzleşmeye çalışıyorum.

Sanırım artık geleceğe dair umutlu olmak için çok yaşlandım.

Partiler gidecek, partiler gelecek... Kişiler gidecek, kişiler gelecek... Umudu olanların umudu ise sadece birkaç ay; bilemedin birkaç yıl sürecek. Saman alevi gibi "yeni gelen" bir parlayacak, sonra da gücü olan gücünü "öteki" üzerinde hunharca kullanacak.

Hepimizi bir araya getirmesi gereken şu "Pandeminin" bile bize gücü yetmediyse... Kimin yetecek?

Bırakın 2021'i sene 2050 de 2100 de olsa bu ülkede hiçbir şey değişmeyecek.

Her grup, her cemaat, her topluluk, her parti olayları "kendi bildiğince" yorumlayacak.

Uğur Mumcu katledilecek
Ahmet Taner Kışlalı katledilecek
Muammer Aksoy'u Bahriye Üçok'u Turan Dursun'u Abdi İpekçi'si Gaffur Okan'ı fikirlerini paylaşmanın bedelini Can'larıyla ödeyecek.

Levent Gültekin'ler dövülecek 

Memleketin gerçekten namuslu ve vicdanlı insanları, açlıkla terbiye edilmek istenecek.

Dedim ya, iyimser olmak 20'li 30'lu yaşlarımda kaldı.

Edip Cansever'in dediği gibi:

"Mavi bir renk değil, bir huydur bende..." demedikçe...

Huyumuz değişmedikçe...

Bizden ne köy olur, ne de kasaba...