www.cildirgoyce.com

Olcay Kasımoğlu


İNSAN UNUTUR

İnsan, zaafları olan bir varlıktır;


İnsan, zaafları olan bir varlıktır; varlığının anlamını içselleştirmemiş ise, hep tekrarları oynar. Sonra serzenişler karışır söylemlere ? Ben akıllanmam diye? oysa, sorun akılda değil, yaşadıklarımız karşısında takındığımız tutum ve davranışlarımızdır, aslolan.

Sorumluluk bilinci olgunlaşmamışsa bir insanın, verdiği sözleri unutur, yerine getirmeyeceği sözler verir,niçin verdiğini bile unutur.
Hep başkalarını kötüler; kendini yüceltmenin yolunun sadece başkalarını eleştirmekle değil, kendini geliştirmekle olabileceğini unutur.
Zamanını boş yere harcar; zamanın ne kadar değerli olduğunu unutur. Hep birilerini suçlar, kendine ayna olmayı unutur.
İnsanın bu beşeri özelliği en çok politikacıların ve sistemin işine yarar. İktidara geldikten sonra,verilen sözler unutulur. Söylemlerin içeriği unutulur. Zamanla halk da unutur verilen sözleri, işin aslını, kaydını, köşesini velhasıl herşeyi unutur. Gün gelir acı verenleri, haksızlık edenleri de unutur. ?Bahçeye emek veren, bahçıvan unutulur. Duvar örüldükten sonra, duvarcı da unutulur.? velhasıl, insan nankördür, unutur?

Oysa insan, yaşamsal değer taşıyan hiç bir şeyi unutmamalı. Bunun içinde, yaşamın dinamikleri ?İNSAN,BİLİM, BİLGİ? ışığında, olayları ve yaşamı sorgulayabilmeli!

İnsanın, tarihsel gerçeklerle yüzleşmesi, var olduğu evrende yaşadığı siyasi ve toplumsal olaylara; insancıl, önyargıdan uzak, insanı yaklaşımlar oluşturabilmesi için; akıl ve kalp yolunun, hırslardan, egodan ve kibirden arınmış olması gerekir.
Herşeyden önce, yaşadığımız toplumda bir kargaşa ve kaos gördüğümüzde kendimizi güncellememiz, bilgi edinme yollarımızı; tarafsız ve adil yapmak için ?(Kişisel menfaatlerden uzak) araştırma yapmalıyız. Ancak o zaman, bilginin ve bilimin ışığında; doğrunun ve adil olanın yanında yer alabiliriz.

?Araştırma, kişinin yaşadığı toplumu ve çevreyi tanımak, karşılaştığı sorunlara çözüm yolları bulmak ve yeni keşif ve icatlarda bulunmak için giriştiği sistematik çabadır. Bu çaba, bilginin bulunması, geliştirilmesi ve gerçeğe uygun olup olmadığının kontrol edilmesi için harcanır. Bu esnada belli amaçlarla ve sistemli süreçler yoluyla konuya ve sorunlara ilişkin veriler toplanır, toplanan veriler analiz edilir ve bir sonuca ulaşılır. Ancak, sosyal bilimlerde ve eğitim bilimlerinde sorunların karmaşıklılığı, çeşitliliği, çok boyutluluğu, çok sebepliliği, çok sonuçluluğu ile sorulara aranan cevapların daha sağlıklı ve açıklayıcı olma ihtiyacı, araştırma yaklaşımlarının da çeşitlenmesine yol açmıştır.

Özellikle bilim, sistematik gözlemler ve temel süreçler yardımıyla yeni bilgilerin ortaya çıkmasını sağlar.

O zaman, olayları ve gerçekleri anlamak için çaba harcamak; aklın, sağduyunun, vicdanın ve merhametin rehberliğinde aydınlanmak, bizi üst insana taşır.
Bunun en iyi yol taslağı da hiç kuşku yok ki ( Objektiflik, tutarlılık,doğruluk, eleştiriye açık olmak, genellik, öngörü ve toplumsal gereklilik´tir diye düşünüyorum.

?1-Objektiflik; Ön yargılardan uzak, kişisel düşüncelerin üstünde, duyguların etkisi dışındadır.

2-Tutarlılık; Ulaşılan sonuçların çelişkili olmaması.

3-Doğruluk; Yazılanların gerçeğe uygun olması, ölçü, kural ve ilkelere uygunluk

4-Eleştiri; Bilginin temellerini ve doğruluk durumunu inceleme, sınama, yargılama

5-Genellik; Verilerden hareketle olaylara ve sonuçlara dayanarak genel yargılamalara varma

6-Öngörü; Bir sonrakini veya ondan sonrakini bilme hali

7-Toplumsal Gereklilik; Toplumun ihtiyaçları, sorunlarını çözme veya amaca ulaşılması için bireyleri sürükleyen ve yön veren gereklilikler.?

Bütün bunlar, insan yaşamına saygıyı ve ortak yaşam alanlarının birlik ve beraberliğine anlayış ve hoşgörüyü taşır.

Kendini bilen ve yaşadığı dünyaya karşı sorumluluk hisseden, algıda seçicilik kazanmış her birey, insana ve yaşama saygılıdır.
Ve unutmak, ama neyi, niçin unutmak yada neyi unutmamak gerektiğinin çok iyi bilincinde olmak, iyi insan olmanın gereğidir aynı zamanda.
Araştıran, gözlemleyen, sorgulayan insanların; bilimsel tarih bilincinin olması, siyaset bilimini bilmeleri; kendilerini aptal yerine koyanları, kendi çıkar ve menfaatleri için kullananları ayırması tesadüf değildir. Ancak, üst benliğe erişmiş insan, yaşama ve yaşatma hakkına saygı duyar.

O yüzden, yeri geldiğinde bazı şeyleri unutmamak, hatırlatmak gerekir. Yaşamın gidişatını sorgulamayan, tarih bilinci olmayan, bilimin gerçeğine sırtını dönen insanlar her zaman ülkesine ve geleceğine zarar vermiştir. Unutmanın bu boyutu, tekrarlara doymaz.

Açgözlülük; içsel bir boşluğun sonucudur, demiş Erich Fromm. Bilinçlenerek, bizi hayal kırıklığına uğratanları lanetlemeden ?Yaşamak hakkının? her bireyin en temel yaşam hakkı olduğu anlayışını içselleştirmek en büyük zaferimiz olmalı. Bağırmakla, çağırmakla, demagojiden öte gitmeyen söylemlerle dünya güzelleşmiyor,hak yerini bulmuyor. Güzelliğe,adalete, insana hain olanları unutmadan, birlikte yaşamayı öğrenmeliyiz. Yoksa, insan beyni hiç bir şeyi unutmaz. Sadece,beynin arşivinde tozlanmış olarak kalır.
Önemli olan; neyi o arşive bırakmamız, neyi gün ışığına çıkarmamız gerektiği konusunda bilinçli olmak. Hatırlamak, ama neyi, niçin hatırlamamız gerektiği konusunda bilinçlenmek, insan gelişimine büyük katkılar sağlar. Yaptığımız olumlu şeyleri, koşulsuz yapmak da ruhsal sağlığımıza katkı sağlar. Yoksa, söylemlerden öte gitmeyen serzenişlere döner.
Hayatta kalma çabamız;karşılıklı kar sağlayan bir alışveriş düşüncesi, satın alma açlığı üzerinden yükseliyor ise vay halimize. Ülkemizin, çocuklarımızın geleceği için; birbirimize sahip çıkmalıyız. Yanlışlarımızdan dersler çıkararak, birbirimize düşman değil, bu ülkenin ortak değerleri adına çok geç olmadan birbirimize kenetlenmeliyiz. Doğrudan, adaletten yana dümen kırarak !! Bütün egolarımızdan,zaaflarımızdan, kindar ve dindar söylemlerden uzak, ülkesine, dünya barışına; saygılı,erdemli bireyler olarak, yeniden silkelenmeli ve yeniden sarılmalıyız bizi var eden değerlerimize. Zaten, sağ duyu sahibi her insan, kendi hür iradesini ortaya koyarak; mazeretlere sığınmadan yaşamı okur, sorgular, mevcut sistemin aksayan yönlerini yüksek sesle söyler ve hakta karar kılar. Huzurun,barışın, özgürlüğün,hoşgörü ve anlayışın olmadığı bir savaşın, kazananı da olmaz; her türlü kaybeden insanlık olur.

Ve insan, bir yerlere varmak için, önce kendine uğramalı.
Bu yüzden, kainatın efendisi, ?Önce refik, sonra tarik´ demişlerdir. Önce yoldaş, sonra yol. Yol ve yoldaşlık, ancak, herkesin yaşam hakkına saygı duyduğumuzda anlam ifade eder. Yoksa:mal, makam, şehvet, şöhret, parti, ideoloji ve kullara esir olmuş akıl ve ruhun bedeni özgür olamaz, olamayınca da, insan unutur yaşamın anlamını, varlığının tanımını unutur !!