İsa ORHAN


İÇİ BOŞ İNSANLARMIŞIZ

Neden mi?


Neden Mi?

   Çünkü ?´Maddenin en küçük yapı taşı olan atomların %99´u boşluktur. Bizler de atomlardan oluştuğumuza göre dolayısıyla vücudumuzun %99´u boşluktur.´´

   Bu gibi konular belki biz büyüklerin ilgisini çekmeyebilir. Hatta saçmalık olarak da niteleyebiliriz. Fakat çocuklarımızın ilgisini bu yöne çekebilmek ve bu konularda azıcık da olsa bilgi sahibi olmalarına yardımcı olmak adına, çok önemli olduğunu düşünüyorum. Çünkü çocuklarımızın eğitimini ve geleceğini oluşturan etkenler bu gibi konulardır. O nedenle, yadırganmamasını umut ediyorum.

 Maddenin En Küçük Yapıtaşı Atom

     Atom nedir? "Maddenin en küçük yapıtaşı! Peki, "madde" nedir? Elle tutup gözle gördüğümüz her şey! Aslında, doğru olmasına doğru bu yanıtların hepsi ama biraz eksik... Örneğin ben bir maddeyim; yani benim de en küçük yapıtaşım atomlar. Yani atom denen minik "yaratıklar"dan oluştum. Aynı şekilde yediğimiz elma, oturduğumuz sandalye, yazı yazdığımız kalem ve hatta onun mürekkebi, içtiğimiz su, soluduğumuz hava... Bunların hepsi madde ve hepsi de atomlardan oluşmuş. Peki, nedir bu atom? Etrafımızda gördüğümüz tüm maddelerden sorumlu bu "minik" nesneler neye benzer? Her şeyden önemlisi, acaba onların da yapıtaşları var mı?

    Aslına bakarsanız, bu sorular yüzyıllar öncesinden de sorulmuş. Hatta "atom" sözcüğünün ilk ortaya çıkışı İ.Ö. 460 yılına kadar uzanıyor. O dönemde yaşamış Demokritus adlı bir filozof, bir elmayı örnek vererek atomu ve anlamını açıklamış: Bir elma alın ve onu ikiye bölün. Sonra bu yarım elmalardan birini tekrar ikiye bölün ve böylece sürdürün... Demokritus`a göre, bu şekilde yarım parçaları bölmeye devam ederseniz, sonunda öyle bir an gelecek ki, artık bölemeyeceğiniz kadar küçük bir parça elde edeceksiniz (ama bıçağınız kesemediği için değil, bölmek mümkün olmadığı için!). İşte, bölünmesi olanaksız bu parçaya Demokritus, Yunanca`da `bölünemez" anlamına gelen "atomos" adını vermiş.

    Demokritus, bu kavramı ortaya atmış atmasına ama bunu o dönemin diğer bilim adamlarına inandıramamış. Özellikle de dönemin en büyük filozofu Aristo`ya. Zaten Aristo reddedince, bir bildiği vardır diye diğerleri de inanmamış. Hatta Demokritus öldükten yüzyıllar sonra bile kimse atomdan bahsetmemiş.

   Ta ki, 2000 yıl kadar sonraya, yani 1800`li yılların başına kadar. Bilim adamları maddenin doğasını anlamaya yönelik çalışmaları sırasında ister istemez bu minik parçacıklarla karşılaşmışlar. İngiliz bilim adamı Dalton, deneyleri sırasında, maddeyi oluşturan ama yapısını tanımlayamadığı bu temel ögelere ilişkin ilk kanıtları elde etmiş. Ondan sonra da keşifler ardı sıra devam etmiş.

 Kaynak: http://www.fenokulu.net