Olcay Kasımoğlu


Herkes için adalet

Köhnemiş erdemlerimizin...


?Herkes vurulur bir gün biraz.

Herkes, biraz kanar, hiç ummadığı yerden.

?Ben de mi,? deme.

Evet, sende??

Köhnemiş erdemlerimizin duvarları arasına sıkışan, birbirimize tepeden bakan bizler. Kendini beğenmişliğin, anlaşılmaya muhtaç insanlara tepeden bakmanın uçurumuna düşmüşüz. Bütün bunlar çok acı sonuçlar doğuruyor.

Adalet, en yüce erdemlerden biri ve bir ülkenin temelini oluşturan temel kavramlardan bir tanesidir, bireysel ya da kısmi değildir, evrenseldir.

Adalet, her şeyi layık olduğu yere koyar, dağıtıcı, denkleştirici özelliği vardır.

Adaleti sağlayan yasalar, hukuk düzeni ve uygulamalar ise insan vicdanına ters düşmemelidir, çünkü adaletin olmadığı yerde ahlak da yoktur.

Devlet içinde yaşayan herkesin, yasalarla sahip olduğu haklarını kullanması ancak adaletle sağlanır.

Adaletin olmadığı toplumlarda bireyler kendilerini güven içinde hissetmezler. Güvende olmayan bireylerin ise, huzurlu bir şekilde yaşamlarını devam ettirebilmeleri mümkün değildir.

Haksızlığı uğramış, zulüm görmüş her insanın adalete olan inancı sarsılır. Adaleti koruyan hukuk düzeni, güçsüzleri, haksızlığa uğrayanları koruduğu ölçüde adaletten söz edebiliriz. Adaletin var olması, güçlünün hukuku değil, hukukun güçlü olmasına bağlıdır.

Toplum yaşantısında; ?zulüm? değişik şekillerde karşımıza çıkmaktadır.  İnsanın insana zulmü, doğaya zulmü, hayvanlara zulmü. İster bireysel olsun ister toplumsal olsun; evde, sokakta, iş yerinde, her yerde adaletsizlik var. Kapitalizmi vahşi canavara çeviren insanların elinde, hak ve adalet sığ sularda yüzüyor.

Bütün dünyada olsun, ülkemizde olsun ?adalet mülkün temeli? olmaktan çıkarak ?zulmün maşası? haline gelmeye başladı. İnsan yaşamının olmazsa olmazı, bütün rejimlerin temel belirleyicisi ?adalet? nitelik gözetmeden, toplum yaşamını alt üst ediyor.

Evrensel ve hümanist? dünya görüşüne sahip olmayan, bencil ve dar görüşlü insanların, nefsine yenildiği bir adalet sisteminde, belli bir amaca yönelik ?zulmün tezgahı? nasıl işler anlayışı ortaya çıkmaktadır. Buda, adaletin olmadığı yerde ?egemen? olanın bildiğini okumaya ve okutmaya devam edeceği anlamına geliyor.

Adalet bir nimettir ?insan´ yüce bir değerdir lakin vicdanı teşekkül etmiş olmak şartıyla. Zulmün ve haksızlığın karşısında gayrı ihtiyarı hep deriz ?vicdansızlar? bu tesadüf değildir.

Adalet; vicdanla, akılla, şefkatle kendini bulur ve yaşar. Bunun içindir ki; insan olan insanın vicdanı olur, vicdanın ise tercihi olur.

Adalet, hukukla birlikte ?evrensel barışın? en sağlam köprüsüdür o köprüye hile, zulüm karışırsa yıkılması çok kolay ve yıkıcı olur.

Toplumda; hak, hukuk, adalet, iyilik, dürüstlük  gibi toplum dinamizmini sağlayan değerler erozyona uğramışsa orada ferdi vicdanın gelişmesinden söz etmek mümkün olmaz.

Bütün bunların bağlamında, bir ülkenin değerleriyle çok fazla uğraşırsan orada sosyal adaletten, haktan, hukuktan söz edemezsin.

Yaşadığı ülkede sadece bizim ırkımız, bizim töremiz, bizim sesimiz çıkar diyenler, bir zahmet dönüp arkalarına baksınlar. Bu ülke bir günde kurulmadı yada şöyle diyelim birilerinin tekelinde büyütülmedi, beşiklerde sallanmadı. Bütün kültürlerin iç içe geçtiği, et, tırnak olduğu, toprak da tohum olup baş verdiği her coğrafya öteden bugüne insan kokar, tarih kokar.

Neyin rüyasında, neyin ütopyasında neyi yok etmeye çalışıyoruz, insanız insan. Yeter artık, bitsin insanın insana zulmü, kapanan dost kapılar bizim. Yıkılan kalpler, kana dönen gözyaşları bizim?

Beğeniyle okuduğum bu dip notu sizlerle paylaşmak istiyorum.

?Türk olmayanlar gitse keşke diyorum kendi kendime.

Önce Ermeniler beğenmiyorlarsa terk etsinler ama Balyan Ailesi´ni ve yaptıkları Çırağan Sarayı, Dolmabahçe Sarayı, Kuleli Askeri Mektebi, Selimiye Kışlası, Gümüşsuyu Askeri Hastanesi, Malta Köşkü ve Bezmiálem Valide Sultan Camii, Ortaköy Camii, Hamidiye Camii, Pertevniyal Valide Sultan Camii ve daha nice dünyanın hayranlıkla izlediği mimarilerini de alsınlar giderken?

Ve Ermeniler giderken kesinlikle Adile Naşit´i götürsünler istiyorum? Onno Tunç´u, usta Ara Güler´i, Ayhan Işık´ı da alsınlar. Cem Karaca da şarkılarını alıp gitmeli ki tam olsun. BİZ den başkası kalmasınTiyatronun kurucusu Agop Vartiyan´ı (Güllü Agop) ve ilk opera topluluğunu kuran, ilk operetimiz Dikran Çuhacıyan´ı vs vs vs unutmasınlar. Ermeniler hepsini alıp gitseler keşke diyorum.

Bizim bir tanemiz dünyaya bedeldir.. Sadece BİZ ler kalalım.

Rumlar da gitsin istiyorum. Giderken mutlaka o güzel cumbalı ahşap evleri, hayranlıkla izlediğimiz, hiçbirimizin estetikden anlayabilip köyümüzde falan yapmayı bile denemediği, şehirlilerin ise ?Ah bir tane satın alabilsek? diye hayal ettiği Rum taş evlerini ve Arnavut kaldırımlarını da götürsünler istiyorum. Koca Mimar Sinan´ı . Ve Selanik türküsünü, o güzel Rum meyhanelerini ve hep içtiğimiz rakıyı da alıp gitmeliler. Kim neyi varsa alsın da gitsin.

Kürtler Yaşar Kemal´i, Ahmed Arif´i, İsmet İnönü´yü, Bülent Ecevit´i, halayları, halk oyunlarını, ağıtlarını, şarkılarını? Deniz Gezmiş´i, Yılmaz Güney´i, Ahmet Kaya´yı, Erol Taş´ı ve Teoman´ı? Ne bileyim işte bütün profesörlerini, öğretmenlerini, kara cahilini vs. alıp da gitmeli.

Araplar Battal Gazi´yi, kebaplarını ve tavlalarını.

Bulgarlar şarkılarını türkülerini, ?Ayletme beni?yi, ?Arda boyları?nı, damat halayını, şarkıcı Ciguli´yi:) ve akıtmalarını, börek çöreklerini, tatlı bozalarını? taklitleri yapılan komik aksanlarını, Naim Süleymanoğlu´nu ve Sabahattin Ali´yi?alıp da gitmeli.

Çerkesler de terketmeli burayı? Ama terk ederken Yeşilçam´dan Türkan Şoray´ı, Türk edebiyatının içinden ise Ömer Seyfettin´i çekip alsınlar istiyorum. Nazım Hikmet Ran ve isterlerse Çerkes Etem´i de götürsünler giderken?

Lazlar fıkralarını, takalarını, horonu, hamsiyi, muhlamayı ve Topal Osman´ı hatta Kazım Koyuncu´yu?Süryaniler ise kaburga dolmalarını, içli köftelerini, şaraplarını, Coskun Sabah´ı ve Anılar şarkısını da alabilmeli giderken mesela?

Romanlar çingeneler toplasın sazlarını, çadırlarını, Neşet Ertaş´ı ve türkülerini de götürsünler istiyorum giderken.

Aynı ırkımız, dilimiz ve dinimizle bir tek BİZ kalalım istiyorum.

Sonra birbirimize bakalım uzuun uzun?

Ve soralım istiyorum.           

BİZ kimiz? diye.?

Doğan Kayıkçı

 Şimdi ne demeli, bizi bize hatırlatan bu seslenişe!

Çıkalım sığ sularımızdan, samimi ve içten olalım, içten hesaplı değil? Sanalından değil, gerçek dünyadan korkar olduk.

Toplumun geneli için, en azından zaruri yaşam şartlarının sağlanması ve sebepsiz zenginleşmenin önlenmesi için, hiç kimsenin ezilmesine ve sömürülmesine izin vermeden, haksızlıkların karşısında insanca tavır alarak, insan olma sorumluluğumuza sahip çıkalım.

İnsanların toplum içindeki sınıf farklılıklarına, siyasal tercihlerine saygı ve hoşgörüyle yaklaşalım. Hakkın, hukukun ve adaletin olduğu yerlerden vazgeçmeliyim.

Her ne olursa olsun; adaletli bir toplumda insan onurunun korunabileceğine inanmış, kafaları ve gönülleri aydın insanlar ülke yönetiminde söz sahibi olsunlar.

Her vatandaşın adil, tarafsız, bağımsız yargılandığı, her vatandaşın eşit,  barış içinde yaşadığı, evinde, işinde kendisini güvende hissettiği, gelecek korkusu ve endişesi yaşamadığı bir ülkede ? yaşasın hakların kardeşliği? ve ? herkes için adalet? diyebilelim.

Daha mutlu bir dünya için ?´aklı ve vicdanı hür? adaletli toplumlar dileğiyle.