Olcay Kasımoğlu


HER ŞEYİN BİR BEDELİ VAR

Hayatın, mecburiyetten bir...


   Hayatın, mecburiyetten bir mışlar ülkesinde yaşanan her saniyesine çok ama çok üzülenlerdenim. Tabii ki herkes kendi değer  yargısına sahip olmakta özgürdür. Her zaman özgür iradeyle verilmiş kararlara, tutumlara saygı duyarım. Herkes hayatının seçimlerini yapar ve sonuçlarını yaşar ama hiç bir yanlış seçim ömür boyu devam etmek zorunda değildir, bunu hiç bir şey meşru yapamaz.

Kendi hayatımıza sahip çıkalım, çıkarken de neyi bitirip, neyi yenilememiz gerektiğine çok iyi karar vermeliyiz. Eyer ödenmesi gereken bir bedel varsa ödemeliyiz. Sonuçlarını da yiğitçe yaşamalıyız. Geçmişe dair  yaşanmış ne varsa geleceğe gölge etmemeli yoksa çıkmaz sokaklar çıkar hep karşımıza.

Birde yaşanan hayal kırıklıklarını yorumlama  şeklimiz çok önemlidir. İnsanlar başlarına kötü bir şey geldiğinde  ben bunu hak etmedim derler? Bence hayat, bu insanlarla aynı fikirde değildir. Hayat iyilerden çok güçlüleri sever. Güç doğada vardır. İyilik ve kötülük tamamen insan aklının ürünüdür.

Önemli olan bakış açımızdır

Hayat insana vaatte bulunmaz. İyi insan olmak araç değil amaçtır. İyi insan olmak başına kötü bir şey gelmeyeceği anlamına gelmez. İyi insan olmanın ödülü zaten iyi insan olmuş olmaktır. Başımıza gelen kötü sonuçlar için kötü insan olma şartı yok. Neden ben diye sorarken kendimize, iyiliğe güvenmek güzel ama O´na dayandırmak akıllıca değildir. Başımıza gelenlerin ne olduğuyla değil, içimizde olanların ne olduğu ile ilgilidir.

Önemli olan bakış açımızı ve hayatı kendimize borçlandıran inançlardan zihinlerimizi  temizlemek. İnsan kendini en iyi eylemleriyle ele verir. Goethe?nin dediği gibi ?İnandığı gibi yaşamayan, yaşadığı gibi inanır? Hayatımızda ne olursa olsun ne yaşamış olursak olalım kendi ilkelerimiz, değer yargılarımız olsun. Kafa karışıklığı tüm kötülüklerin anasıdır, insanı içten içe yer, hayatla aramıza tel örgüler çeker. Biz dünyayı ne kadar aklımızla tasarlasak da, yaptıklarımızla şekillendiriyoruz? Bunu için zihnimizi düzenleyip, yargılarımızı periyodik olarak gözden geçirmek bize akıl yollarını açar.

Karasızlık karanlığa benzer

Her zaman kalıcı değişimler içten dışa doğrudur. Güzel olan her şey önce içte başlar. İnsan  aldığı kararlarla gelecek değişimleri hafife almamalı. Her şeyi belki yapamayız ama kendimize saygılı bireyler olarak bu hayatın içinde değerli, üreten, paylaşan, sevdiğine omuz olan başlar olabiliriz. Bunun için hiç bir zaman geç değildir.

Keşkesiz bir yaşam için, yalnızca hayatı seyretmeyelim. Hayatın kendisini yaşayalım. Hayata geldiğimiz yer ile gelmek istediğimiz yer arasında geçiyor ömrümüz. Seçtiğimiz her şey için, başka bir şeyden vazgeçmemiz gerekiyor. Bazılarımız şartlara şekil veriyor, bazılarımıza da şartlar şekil veriyor. Keşkelerle yaşayacak kadar uzun değil ömür. Hayat içinde seçimini kullanıp hayatı hoyratça kullanan insanlara  mutluluğumuzu törpüleme fırsatı vermeyelim.

Hayat her zaman eylemi ödüllendirir. Kartal resimlerine baktığımızda bir kanadında zeytin dalı diğerinde  ok vardır, ?Barışı severiz ama gerektiğinde savaşırız.? Hayatta barış içinde yaşamak için bile savaşı kazanacak kadar güçlü, inançlı olmalıyız. Yüreğimizle inanmalıyız. Yaşadığımız talihsizlikleri, şansızlıkları,yanlışları başkalarına yükleyerek hayatta başarılı olamayız, içimizdeki bizi mutlu kılamayız. İçimizdeki biz, herkese yalan söyleyebilir ama kendine asla.

Neden ve niçinlerle, endişe ve kuruntularla geçen bir yaşamın değer ve anlamı ne kadar olabilir? Özgün, dingin ve yaşamaya değer ömürler; iç sesini dinleyen, gerçek istek ve ihtiyaçlarını fark edip,  gereklerini yerine getirme cesareti gösterenlere özgüdür. Kendimizi kitlelerin ruhundan arındırmak, kelimelerimizi otoritelerin elinden almak, ?hiç? hissetsek bile ?hiçliğimizi? kendimiz belirlemek, değerimizi kendi irademizle fark etmek, ülkesiz olup tüm dünyanın ?ötekileriyle? birleşmek? Belki bir gün başarırız kim bilir?

?Hiç olunmadan hep, hep olunmadan hiç olunamaz? derler? Belki de en büyük farkındalık; içimizden geldiği, doğamızın gerektirdiği gibi ve tam da neyi neden yaşadığımızı bilerek yaşamak gerekir.  Kim bilir, belki o zaman sağırları, körleri oynamayız. İki kuruşa, bir arşın kumaşa, iki tatlı söze, mala-mülke satmayız ruhumuzu !