Olcay Kasımoğlu


HAYATIN ANLAMI

Hayata hangi anlamı...


Hayata hangi anlamı yüklerseniz o da size öyle gözükecektir, çünkü hiç bir şey kendiliğinden güzel değildir?
Hayat; yedi iklim dört mevsimle, insanlara sunmuştur kendini. Bu yaşamın içinde duracağın yeri, senin seçimlerin belirler.
Yaşamın anlamını; bir mevsimin ?esintisine bağlarsan? diğerlerini görmekten mahrum kalırsın.
Oysa ?her mevsimi, iklimi? anlamlı yaşadığında ?üretici, geliştirici, sevgi dolu yaşamanın anlamını´´ içinde duyarsın, buda kendi hayatının anlamını ve belirlemiş olduğun yaşam şeklini; sana, sevinciyle, coşkusuyla sunma imkanı verir.
Yaşarken, yaşamı anlamlı kılmak bir sanattır, bu sanatın, yalanla, hileyle, gösterişle işi olmaz.
Onun tek aracı ?insanın kendisi ve potansiyel güçleridir? bunun farkındalığına varmak, bazen bir ömür alır.

 

Yaşarken; hedeflerimiz, beklentilerimiz hayatımızın yönünü belirliyorsa ?dünyaya gelişimizin bir anlamı olmalı´ yoksa, hayatı tesadüfmüş gibi yaşamak, insan olma bilincimize, var oluş amacımıza ters düşer. Öyle ki, yetişkin bir insan; hayatın içinde, hayata anlam katmalı?
İnsan anlamlı yaşamalı derken, bilgiler raf yığını olmamalı, bilgelik kokmalı.
Nefsin hükmünde ?öylesine değilde´ deme durmalı ?olgun, toplayan,ayrıştırmayan, paylaşımcı´ söylediği her söz yanlışı yıkmalı, insana akmalı.

Varlıklı bir yaşam sürmek, şan-şöhret yada iyi bir aileye sahip olmak, düşlerini gerçekleştirmek, anne-baba olmak, işinde kariyer yapmak gibi bir sürü hedefler ve hayaller, yaşamın anlamı üzerine, bize neden ve niçinler sunarken, yaşamın içinde yolumuzu aydınlatan bir sürü şeyi göremeyiz.
Gerçekten, bir şeye emek verirken, çaba harcarken, kendimiz olmayı unutmadan bunu yapalım, yoksa zamanın hükmü yok.

Ne kadar emek verirsek verelim, yorulursak yorulalım, sonunda umut ettiklerimize ulaşamıyorsak, beklentilerimiz olmuyorsa, isyan, keşkeler ve sızlanmalar dilimizde olacaktır ve kalbimizin bir yeri hep sızlayacaktır.
Buda, hayatın anlamını bizden çalacaktır. Kalbi sızlayan, aklı çelişkilerle dolu insanların yaşamdan tat almaları zordur. Yaşamı bir bütünlük içerisinde düşündüğümüzde ?´yaşamı´´ bazı ayrıntılarıyla bir yemeğe benzetebiliriz.
Nasıl mı, bir yemek masasını düşünün; o yemek masasının üzerinde olan yemekler için verilen para; o parayı kazanmak için sarf edilen emek ve o yemeklerin hazırlanması için sarf edilen ?´zaman ve emek´´?daha sonra masaya gelişi?
Şimdi, yemek ne kadar hoş ve çekici görünse de, emek verilmiş olsa da ?tatmadan, duyumsamadan? yemek hakkında gerçekçi bir tanım yapamayız.
Yemeği yiyen, damağına ne kadar tat verdiği hakkında bir şeyler söyleyebilir. Tatmayan kişi ise, sadece gördüğüyle yorum yapabilir.
O yemekten tatmayan ve tadına bakan arasında ne kadar fark varsa, yaşama bakan ve tadan arasında, kesinlikle büyük bir fark vardır.

Yaşamı ıskalamadan hakkını verelim, dönüşü yok yaşananların. Yaşam içerisinde ?hayatın anlamını´ hep uzaklarda ararız. Yaşamı çok fazla ciddiye alırız, içine neşe katmayız. Ciddiyet ile eğlenmeyi, cesur olmakla temkinli yaşamayı ve bir çok şeyi birbirine karıştırırız.
Hayatın anlamını ertelemeden, anları yaşamayı kendimize yaşam rehberi kabul edersek yaşamın anlamına da hak ettiği değeri vermiş olacağız.
Fındık kabuğunu doldurmayacak sorunlarla hayatımızı heba ederken, yaşamın anlara bağlı olduğunu unutup hep sınırsız zaman diliminde yaşıyormuşuz gibi nefesimizi gereksiz ayrıntıların içinde bitiririz.

Yaşam şansı elimizdeyken, hep amortiye oynarız.
Hayat bize her zaman fısıldar ?ömür dediğin bir nefes? bunu doğru anlamak tamamen bize kalmıştır, çünkü hayat ?´olumlu bakışlarımızla´´ anlam kazanır.
Yaşamın anlamını sadece tek bir şeye bağlamak da çoğu zaman hayata haksızlıktır.
Bir çok insan, daha iyi yaşamak için, paraya fazla anlamlar yükler.
Oysa, para insanların ?fizyolojik ihtiyaçlarını´ gidermek içindir, sahibine dürüstlük, mutluluk, sevgi gibi erdemleri vermez.

Bir çok insan, hayatın içinde paranın kölesi olur ve yaşamanın amacını da para olarak görmeye başlar. Para onun için amaçtır ve amacına hizmet etmeyen her şey onun gözünde değersizdir. Bu insanları para terk ettiğinde, yaşamı da biter.
Aslında, dünyada tek başına ve onun kaderine ilgisizmiş gibi duran evrenin içinde yapayalnızız.
Bu gerçeği kabul ettiğimizde ise sorumluluğumuzu bilmek, bunu üstlenmek, kendi içsel güçlerimizi geliştirip, oluşturarak, bir anlam verebileceğimiz bilinciyle, yaşamı anlamlı ve yaşanılır kılabiliriz.

Sorunlardan, kendimize yaptığımız haksızlıklarla göçüp gitmek, bu yaşama en büyük haksızlık değilde nedir ?
Hayatın kalbi bir ritimdir ve o ritim herkes de var, önemli olan o ritme yön verebilmek ve içimizde ki çocuğu kaybetmemek. Kilometrelerce bir yolculuk bile, tek bir adımla başlarken, yaşamak bu kadar güzelken ve saniyelere bağlıyken; neyin telaşında, neyin kavgasındayız..?

Bu hikaye, hayatın anlamı üzerine çok güzel kurgulanmış;

?Eski zamanların birinde bir adam hayatın anlamının ne olduğuna takmış kafayı.
Bulduğu hiçbir yanıt ona yeterli gelmemiş ve başkalarına sormaya karar vermiş ama aldığı yanıtlar da ona yetmemiş. Mutlaka bir yanıtı olmalı, diyormuş.. Dolaşıp, herkese bunu sormaya karar vermiş.. Köy, kasaba, ülke dolaşmış, bu arada zaman da durmuyor tabii ki ?
Tam umudunu yitirmişken, bir köyde konuştuğu insanlar ona;
-Şu karşı ki dağları görüyor musun, orada yaşlı bir bilge yaşar, istersen ona git, belki o sana aradığın yanıtı verebilir, demişler.
Çok zorlu bir yolculuk sonunda, bilgenin yaşadığı eve ulaşmış adam. Kapıdan içeri girmiş ve bilgeye, hayatın anlamının ne olduğunu sormuş .. Bilge ?sana bunun yanıtını söylerim ama önce bir sınavdan geçmen gerekiyor? demiş . Adam kabul etmiş. Bilge bir çay kaşığı vermiş adamın eline ve içine de silme bir şekilde zeytinyağı doldurmuş.
? Şimdi çık ve bahçede bir tur at, tekrar buraya gel ? Yalnız dikkat et, kaşıktaki zeytinyağı eksilmesin, eğer bir damla eksilirse kaybedersin..
Adam, gözü çay kaşığında, bahçeyi turlayıp gelmiş. Bilge bakmış evet demiş ?kaşıkta yağ eksilmemiş, peki bahçe nasıldı??
Adam şaşkın?
? Ama demiş ben kaşıktan başka bir yere bakmadım ki ?
? Şimdi tekrar bahçeyi dolaşıyorsun, kaşık yine elinde olacak ama bahçeyi inceleyip gel, demiş Bilge?
Adam tekrar bahçeye çıkmış, gördüğü güzelliklerle büyülenmiş, muhteşem bir bahçedeymiş çünkü ? Geri geldiğinde bilge adama ?bahçe nasıldı? diye sormuş ? Adam gördüğü güzellikler karşısında büyülendiğini anlatmış. Bilge gülümsemiş ?ama kaşıkta hiç yağ kalmamış? demiş ve eklemiş:
? Hayat senin bakışınla anlam kazanır. Ya sadece bir noktayı görürsün, hayatın akıp gider, sen farkına varmazsın? Ya da görebileceğin tüm güzelliklerin tam ortasında hayatı yaşarsın, akıp giden zamanın anlam kazanır ? Hayatının anlamı senin bakışlarında gizli.?

Hayatın kalbi bir ritimdir ve o ritim herkesde var, önemli olan o ritme yön verebilmek ve içimizdeki çocuğu kaybetmemek. Kilometrelerce bir yolculuk bile, tek bir adımla başlarken, yaşamak bu kadar güzelken ve saniyelere bağlıyken; neyin telaşında, neyin kavgasındayız..?
Hayata bakarken; içini görelim, duyduklarımızı doğru anlayalım, anlarken başkalarının içinde bulundukları yaşam koşullarını göz önüne alarak, anlamaya gayret edelim ve çevremize bir bütünlük içerisinde bakalım.
Hayatın anlamı kendi içimizde, kendi engin bakışımızda;duyabilene, hissedebilene ne mutlu ! velhasıl, insanlıkta ve yalınlıkta, başlı başına bir sanattır, yaşamak..!