Nihat AĞDEMİR


ERDOĞAN NE YAPMAK İSTİYOR?

Türkiye 15 Temmuz Darbesi


    Türkiye 15 Temmuz Darbesi sonrasında adeta kendini formatlıyor ve devlet sistemini güncelliyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan´ın kafasında olan ancak uzun süredir ertelediği bazı güncellemeleri darbe sonrası yapması zaruri hale geldi. Bunu en iyi Erdoğan biliyor. 

    Darbe atmosferinden çıkıp genel dünya siyaseti üzerindeki tespitlerimizle devam edelim.

    Geçmişteki İsrail terörü bir yana; terörün uluslararası hale gelmesi daha çok Sovyetler Birliği´nin dağılma sürecine tekabül eder. Bu dönemde yüzlerce deneyimli uzman ve kaçırılan silah malzemeleri dünyanın dört bir yanına dağıldı.

    Küresel terör kavramı ile dünya adeta bir terör alanı haline dönüştürüldü. Terörün etkisi altına aldığı toplumlarda daha çok; milli, dini, etnik ve mezhebi açıdan problemlerin yaşandığı bölgelerden çıktı. Gelişmemiş olarak adlandırabileceğimiz bu toplumlar terörü bir kurtuluş vesilesi ve hak arama metodu olarak benimsediler. Oysa ki, örgütlerin perde arkasında hep batılıların olduğunu bilemediler. Zira elindeki silahın ve mühimmatın kaynağını sorgulamak akıllarına gelmedi.

Küresel eşitsizlikten en çok canı yanan ülkeler maalesef Müslüman ülkeler? Dolayısı ile batı güdümlü küresel terör örgütleri buralara odaklanıyorlar.

Soğuk Savaş bittikten sonra uluslararası ilişkiler alanında yeni bir denge maalesef oluşmadı. ABD tek küresel güç olarak kaldı. Arayışlar oldu ve ?Şangay Beşlisi? Rusya ve Çin ekseniyle bir güçbirliği örgütü olarak kuruldu. Buna rağmen ABD politikalarına dur diyebilecek güce henüz hiçbir ülke sahip değil.

İşte tam da bu noktada Erdoğan´ın durumu tersten okuyan bir yaklaşım sergilemesi ABD´nin hayal dünyasını ve hakimiyet olgusunu altüst ediyor. İçeriden bakıldığında sadece paralel yapı ve iç meselelerle ilgilenen portrenin dışında Cumhurbaşkanı Erdoğan, dünya diplomasisini altüst eden yaklaşımlarıyla diplomasiye çok şey kattı. Bunu bilenler çok iyi biliyor. Bugün tüm mesaisini Paralel Darbe´ye ayırıyormuş gibi görünmesine bakmayın. 

Erdoğan, zayıflayan Avrupa´nın nüfuz bölgelerinde kendini sevdirmeyi tercih ediyor. O´nun bu stratejisi aslında bölgenin sınırlarını çoktan ortadan kaldırdığının göstergesi. Uzun zamandır bölge insanı zulüm altında ve halklar sahipsiz. En önemlisi bölgenin idaresindekiler halktan kopuk. Erdoğan, bunu analiz etmenin ötesinde, yapılabilecekleri de planlıyor ve bir bir yerine getiriyor. Etki alanı ise Batı´nın hegemonya bölgeleri. 

Darbe sonrası sokakların diri tutulmasının stratejik çok önemli bir yanı da bu. Böylelikle dünya üzerinde bir kıvılcım yakmanın ve İslam toplumlarında milli bilinç oluşturmanın provaları gerçekleştirilmiş oluyor.

Buna ilaveten; Fetö Lideri Gülen´in ABD´de tutulması ve iade edilmemesi meselesi ile ABD üzerinde bir baskı kurmanın hesaplarını da yapmıyor değil. 

Erdoğan bununla birlikte ABD´yi ve dengelerini gözetmeyi ihmal etmiyor. Zira Erdoğan ABD´nin kırmızı çizgilerini iyi biliyor. Buna karşın kendi içlerindeki ayrılıkları da bilmiyor değil. ABD´nin kendi içindeki \% 50 farklılık onun yakın gelecekte ortaya koyacağı siyasetin ilham kaynağı. O, ABD´nin rahatsız ettiği bölgelerde de çalışmalarını sürdürüyor ancak henüz bir iddia ortaya koymadı. 

Avrupa´da temel kanaat, terör konusunda ABD´nin birinci derecede sorumlu olduğudur. Bu ayırım ABD ve Avrupa´nın ileriki zamanlardaki en önemli ayıracı olacaktır. Bu açıdan ABD ve Avrupa´nın sürdürülebilir dostluklarının pazara kadar olduğu açıktır. Erdoğan da bunu çok iyi biliyor. 

SON DÖNEMDEKİ OLAYLAR SADECE TERÖR DEĞİLDİR 

Son dönemlerdeki terör ve ABD müdahaleciliği özenle ele alınması gereken bir konu? Bu müdahaleleri sadece terör olarak adlandırmak işi tek boyutlu görmektir.

Buna gerekçe olarak; İslam dünyasının yıllarca horlanmışlığını, gerek Soğuk Savaş döneminde gerekse küreselleşme sürecinde hem maddi hem de kültürel değerler bakımından aşınmaları ve buna karşı toplumsal bir reaksiyon ortaya koymaları gibi önemli nedenler sıralanabilir. 

Yakın günlerde 15 Temmuz Darbesi tutukluları konusunda hesapsız açıklamalar yapan ABD bunun cevaplarını çok yakın zamanda alacaktır.

DENGELEYİCİ GÜÇ YOK, ERDOĞAN BUNUN PEŞİNDE 

İslam dünyası yukarıdaki sıkıntıları yaşarken ve bunlarla boğuşurken bir türlü kafa kaldıramamış ve kendi benliğinin farkına bile varamamıştır, vardırılmamıştır. Bunun ciddi bir uyanışla olması gerektiğini bilinmeli ve güç dengeleri buna göre konumlandırılmalıdır. Tek kutuplu dünya tezi giderek önemini yitiriyor. Devletlerin oluşturduğu boşluklar yine devletlerce doldurulurlar. Başkanlık burada daha da önem kazanıyor. Erdoğan´ın geçmişteki Türk devletlerinin simgelerine sahip çıkması, Osmanlıca öğretimi, dünyanın farklı bölgelerinde okullar açma fikri; siyasetini Osmanlı kimliği üzerine oturtması gibi argümanları ?gündem değiştirmek? amaçlı olarak niteleyenlerin akıl tutulması içinde olduğunu söylemek yanlış olmaz. 

Uluslararası sistem boşluk kabul etmez, hemen doldurulur. Tabi boşluğu dolduracak olanın geçmişi, devlet birikimi ve liderliği de önemli birer argümandır. Özetle, gelinen noktada ABD´de ilk başkan değişiminde Erdoğan´ın önemi daha da artacak ve kıdeminin farkına varılacaktır. 

Ne AB, ne Rusya ne de Çin; ekonomik olarak yükselseler de askeri ve siyasi açıdan zayıf kalmakta ve ABD ile boy ölçüşecek durumda olamayacaklardır. 

BOŞLUKLAR KÜRESEL TERÖR TARAFINDAN DOLDURULUYOR 

ERDOĞAN TERÖRÜ KALBİNE İNİYOR 

Tek kutuplu dünyada balansı sağlayacak aktörler çıkmayınca 11 Eylül ve Paris saldırıları gibi eylemleri görüyoruz. Saldırıları kimse tasvip etmese de saldırılana yapılanların bir tarafça müstehak olarak görülmesi hayli ilginç bir potansiyele işaret ediyor. Böylesi bir potansiyelin terörle değil güçlü bir devletle doldurulabileceğine inanan ve ?Barışı Güçlüler Tesis Eder? ilkesini benimseyen Erdoğan burada iki simgeyi birleştirmenin ve ?Güçlü Devlet? olmanın idealini sürdürüyor. Bunun için Ortadoğu´da güçlenmenin ve tüm dinamikleri ardına takmanın peşinde. 

AVRUPA BİRLİĞİ İSTENEN GÜCÜ SAĞLAYAMADI 

AB´nin şu aşamada ve ilerleyen safhalarda askeri ve ekonomik açıdan istenen güce erişmediği ve erişemeyeceğini söylemek mümkündür. İngiltere´de son yapılan referandumda çıkan sonuç bunun en somut göstergesi? Zaten AB´nin ABD´yi dengelemesi de sözkonusu olamaz. Zira bunların her ikisi de ?Babaları bir anaları farklı olan kız ve erkek kardeşler? gibidir. Temel ideallerde ayrı düşmeleri sözkonusu olamaz, yöntemleri farklıdır. Farklılıkları sorun çözme metodlarında yatar. Savaşın mağduru ve savaşlardan çok çeken bir AB sorunları daha barışçıl ve diplomasi yoluyla çözmeyi tercih ederken; ABD diplomasiyi zaman kaybı olarak görür ve ilk andan itibaren silahı masaya koyar, çünkü gelenekleri buna müsaittir. 

TEHLİKELERİN FARKINDA ?MÜDRİK? BİR CUMHURBAŞKANI 

Erdoğan dünyanın üç eksende ilerlediğinin farkında. Bir yanda ABD, diğer yanda AB ve öte yanda Rusya, Çin, Japonya ve Hindistan ekseni. Terörün aktör olarak olmasa da unsur olarak farkında olan Erdoğan, bununla ilgili diplomasisini de sürdürüyor ve farklı yorumları masasında değerlendiriyor. Zira terörü; finans kaynakları, karaktersizliği ve kontrol edilemezliği ile birlikte anlamlandırıyor. Erdoğan bu yönüyle de ?Müdrik? bir devlet başkanı grafiği çizmeyi başarıyor. 

ERDOĞAN İSRAİL´İN FARKINDA VE GEREĞİNİ YAPIYOR 

Diplomasi çevreleri İsrail´in son yüzyılda yaptıklarını unutmuyor. Yaptığı katliamları, uçak kaçırmalarını, bombalamaları, barışa olan sadakatsizliğini, müslüman kisvesine bürüdüğü örgütlerle olan bağlantılarını, Avrupa´daki uzantılarını ve uzun vadeli planlarının tamamını Erdoğan ve çevresi de çok iyi biliyor. İsrail konusunda Erdoğan´ın izlediği strateji diplomaside bilinenlerden çok farklı. İsrail bugüne kadar terör örgütlerini yönetmede hep perde arkasını tercih etti. 

Fetö Darbesi´ne karışan subayların ceplerinde ele geçirilen 1 dolarlık banknotlar burada önemli bir şifreyi de ifade ediyor. Rahmetli Erbakan´ın deyimiyle ?1 Dolar´ın üzerindeki tüm ifadeler İsrail´i tanımlar?. 

ABD ve AB HALKI HERŞEYİN FARKINDA 

Medyanın yaygınlaşması ile gerek AB ve gerekse ABD halkı, olan bitenleri yakından izliyor ve idarecilerine olan güven katsayısını sürekli düşürüyor. Ekonomik anlamda sürekli kaybeden AB halkı olanların farkında ancak ülkeler anlamında tek yürek olabilmeleri de zor görünüyor. Zira gerçekleşenlerin tamamının AB´nin kuruluş felsefesi ile çeliştiğini herkes görüyor. Avrupalı, AB projesinin barış ve ekonomi projesi olduğunun unutturulmaya çalışıldığının farkında? öyle ki, dinamikler bunu sürekli sorguluyorlar. 

Diğer yandan ABD halkı da dış eksendeki yoğunlaşmadan oldukça rahatsız. İçe dönmenin özlemini yaşıyor dersek yanlış bir tespit olmaz. Söz konusu ülkeler, kendi olamamanın verdiği sıkıntılarını ilerleyen yıllarda daha da hissedecekler. 

ERDOĞAN ORTAK TEHDİTİ KOYDU ve SÜRÜKLÜYOR 

Ortak bir tehdidin olduğu yerde bir ortak savunmadan söz etmek mümkündür. İsrail´in bu anlamda dünya terörünün ortak tehdidi olduğunu söylemeden geçemeyeceğim. Ortak savunma politikaları açısından İsrail´in yaptıkları artık AB çevrelerince de iyi biliniyor. Erdoğan bu damarı bırakmazsa AB içindeki çatlaklardan fazlasıyla istifade edecek. Bu düşüncem teori olarak algılanmasın, zira her geçen gün yaşanan olaylar Avrupa´nın içindeki bu karmaşayı arttırıyor. AB insanınca görülen en önemli zaaf ise AB´nin askeri güç olarak algılanmaması ve askeri güce dönüşememesi. Bu da AB açısından güç dengelerindeki pozisyonu tanımlamak için önemli bir unsur. 

ERDOĞAN´IN GELİŞMİŞ GİBİ GÖRÜNEN ÜLKELERLE İLGİLİ ÇOK İYİ BİLDİĞİ GERÇEK 

Erdoğan, yakın gelecekte dünya barışında sorunun kaynağı olacak olan ülkeleri; klasik devlet yapılarından uzak, milli siyasetini oluşturamamış, karar alma süreçlerini tanımlayamadığımız ve gelişmiş gibi görünse de üzerinde projeler yürütülen ülkeler olduğunu çok iyi biliyor. 

ERDOĞAN, TERÖRÜN MENZİLİNİN DIŞINA ÇIKMANIN PEŞİNDE 

Erdoğan uzun zamandır antiterör ile ilgili çalışmalarını Hakan Fidan koordinasyonunda sürdürüyor. Yaklaşımlar, bilinenlerin aksine ve sıradışı metodlar olarak karşımıza çıkıyor. Masaya oturma, müzakere etme, kıstırma, zayıf bırakma, gözden düşürme, algı yönetimi ve kaynaklarını kurutma Erdoğan´ın kullandığı bu yöntemlerinden bazıları. 

Dünya literatürü terörün bitmesinin ve bitirilmesinin koşularını gayet iyi biliyor. Erdoğan da biliyor. 

Terörün, teröristi yok etmekle bitirilemeyeceği malumdur. Yukarıdaki uygulamaların tamamı terörü kökten yok etmek için bir arada düşünülmesi gereken argümanlar. Erdoğan bu argümanları kullanırken bir yandan zaman kazanıyor diğer yanda da terörü; kendine zarar verecek menzilin dışına atmayı başarıyor. 

Bu belki de Erdoğan´ın futbolu iyi bilmesinin de bir sonucu.