FERDİ GÜNGÖR


DÜNYAYA ACİL ÇAĞRIDA BULUNUYORUM!

Küresel bir dünyada yaşıyoruz...


   Küresel bir dünyada yaşıyoruz ve özellikle de iletişimin gelişimi hepimizi birbirimize karşı sorumlu kılıyor. Özellikle kamuoyu oluşturmak konusunda ise haklı olan devletlerin seslerini biraz daha yükseltmesi gerekiyor. Bizim Türkiye Cumhuriyeti olarak ise Suriye konusunu ve PKK konusunu içeride - dışarıda iyi bir şekilde anlatabilmemiz şart. Bu sırada yıllardır kullandığımız dili de mutlaka gözden geçirmeliyiz. Nasıl mı?

   Biz devlet olarak (Hükümet demiyorum, devlet diyorum) özellikle 1990´lı yıllarda hız kazanan PKK terörü ile ilgili bir dil belirledik: "Bebek katili PKK"... O dilin ardından 2000´li yıllarda bu kez PKK çocuğu bırakıp da büyük kişileri hedef almasıyla "Sivilleri katlediyor" diye bağırdık. Bu sırada 1990´lı yıllardan bu yana asker öldü, polis öldü ama biz onları bir yandan içeride "Şehit oldular, şehadet şerbeti içtiler" dedik ve bağrımıza ateş bastık; dışarıda ise sivil olmadıkları için konusunu etmemeye çalıştık. Hatanın büyüğünü ise bu şekilde yaptık.

    Savaş sırasında asker ve polis ölümü, sivil ölümünden daha çok ses getirebilir. Bakınız Hitler döneminde savaşta ölen Rus askerlerinin sayısını kimse bilmez. Bunun bahsi bile edilmez. Ancak öldürülen ve işkence edilen sivil Yahudilerin vurgusu hiç bir zaman ve hiç bir yerde azalmamıştır. Oscar Schindler gibi başlangıçta yalnızca parayı düşünen bir tüccarın Oscar ödüllü filmi bile yapılmış ancak Barbarossa Harekatı´nda hayatını Hitlerin egosu yüzünden kaybetmiş 800 bini aşkın Rus askerden kimse bahsetmemiştir. Orada ölen Rusların bir kıymeti yoktur. Çünkü onlar Yahudiler gibi sivil değil; askerdir.

    Aynı şekilde Rus askerleri gibi Çanakkale´de yaşamını kaybeden askerlerden de sözedilmez. Haklı bir şekilde tarih, bu sırada eğitimini bırakarak Çanakkale´ye gelen liseli-üniversiteli gençleri (daha doğrusu 15-16 yaşındaki çocukları) ön plana çıkartır. Asker ve polis olan kişinin ölümü sıradan gibi gelir. Belki de tarih iyi bir şekilde incelense tıpkı 15 Temmuz sürecinde olduğu gibi Çanakkale Zaferi´nin ardında Ömer Halisdemir gibi bir askerin adı yükselecektir.

     Yukarıda anlattıklarım bağlamında Avrupa´nın en çok dillendirdiği olaylardan birisi Kanlı Pazar olayıdır. İngiliz askerleri protesto gösterisi yapan 26 sivili öldürünce yaşanan dram büyük ses getirmiştir. Aynı Irlanda´nın Cumhuriyetin kuruluşunda can veren 550 askerinden ise kimse söz etmez. Çünkü onlar askerdir. Tüm dünyada savaş sırasında ölen askerler ´normal´ addedilir. Ancak sivil ölümler uzun süre gündemde kalır.

      Biz PKK ile bir savaş içerisinde değiliz. Onlar bir devlet değil. Yaptıkları tek şey var: Terör... Bu sırada Kürtlerin özellikle üniversiteli ve eğitimli kesimini de zorlayarak/tehditle yurt dışında kendilerine kamuoyu oluşturmaya çalışıyorlar. Yıllarca bebekleri öldürmesi, öğretmenleri öldürmesi ve sivilleri hedef almasıyla anıldılar. Oysa ki öldürdüğü askerler ve polisler de ´makine´ değildi. Onlar da bir savaş hali olmadığından ve eylemin adı terör olduğundan ölümleri dikkat çekmesi gereken bir kayıptı.

      Şimdi soruyorum: İngiltere´de bir polis karakoluna intihar saldırısı düzenlense ve 11 polis yaşamını kaybetse ne olurdu? Hollanda´yı ya da Almanya´yı düşünün... "Amaaan canım onlar sivil değil ki..." denir miydi? E, şimdi Hollanda polisinin, Alman polisinin ya da İngiliz polisinin canı can da bizim polisinkinin patlıcan mı?

      Bizim acilen Devlet ve Biliminsanları olarak bir araya gelip önce içeride sonra da dışarıda birşeyleri düzeltmemiz gerekiyor. Terörde ölenler sivil-asker diye ayrılamaz! Polis ve asker de en az ölen siviller kadar masumdur! Onlar da insandır ve savaş hali yokken öldürülmeleri herkesi harekete geçirmelidir.

       Dünya acilen savaş ve terör olaylarını akademik dil bakımdan birbirinden ayırmalıdır. Acilen terörde hayatını kaybeden polis ve askere reva görülen negatif ayrımcılıktan vazgeçilmelidir.
 
Ferdi güngör / istanbul