YAŞAR GELER


Doğaya Adanan Bir Ömür

Kendisiyle bin dokuz yüz yetmişli yılların başında tanıştık. O, yaklaşık yirmi- yirmi beş ben de on üç on dört yaşlarında idim.


Doğaya Adanan Bir Ömür

Kendisiyle bin dokuz yüz yetmişli yılların başında tanıştık. O, yaklaşık yirmi- yirmi beş ben de on üç on dört yaşlarında idim. Yer Çıldır. Bilmeyenler için açıklayayım yakın zamanda yapay zekâ üzerinden tasarım çalışmaları ve ülke genelinde yapılan en güzel ilçe kategorisinde birinci çıkmış bir yer Çıldır. Ülkemizin kuzeydoğusunda en uç noktada Gürcistan ve kısmen Ermenistan’la sınır olan bir yer. Yüz yıllardır da ülkenin sınır bekçiliğini yapan bir halkın yaşadığı yer Çıldır.

Çıldır’la başladık ama ben size Çıldır’ ı değil Çıldır’da az bir süre kalmış bir insandan söz edeceğim. O, bir eğitimci. O, iyi bir matematikçi. O, iyi bir aile reisi. Ailesini değerli kılan önemli işlere imza atan bir insan. O, bir baba. O, maneviyatı yüksek ama bir o kadar da maddeye yani üzerinde yaşadığımız topraklara can simidi olan bir insan.

Onu tanıdığımda yakın komşumuzdu. Doğal olarak biz gençlerle çok ilgiliydi. Bilemiyorum belki o dönemler siyaseten yakın olduğu düşünceyi bizlere aşılamak için de olabilir ki buna inanıyorum. Bizlere çok anlatımlar yapardı. Ancak, o dönemler herkes politize idi. Küçük bir yerleşim yerinde olunca herkesin inandığı bir fikri ve gittiği bir yolu vardı. Mesela, o nedenledir ki beni siyasi duruşu ve anlatımları çok da etkilememişti. 

Birkaç yıllık bir birliktelikten sonra yollarımız ayrıldı. O, Konya’ya yerleşti. Bizler okuduk, meslek sahipleri olduk ve her birimiz bir yerlere dağıldık. Uzatmayayım, 1988 yılında İstanbul’a yerleştikten sonra yavaş yavaş geçmişte birlikte olduğumuz öğretmenlerimizi ve arkadaşlarımızı bulduk. Uzakta olanlarla telefon ve sosyal medya yakında olanlarla yüz yüze görüşme fırsatı yakaladık. İşte bunlardan birisi de Konyalı olan ve Konya’ya yerleşen Matematik Öğretmenimiz Rahim Demirbaş’tı.

Bozkır’ı yeşerten adam Demirbaş;

Rahim Demirbaş, öğretmenlikten emekli olduktan sonra kendini doğaya adamış ve adeta doğaya can suyu, can simidi olan iyi bir yurttaş, iyi bir vatansever ve iyi bir yaşam dostu olarak karşımızda durmaktadır. Hatta şöyle de tanımlayabiliriz; Konya’nın Bozkır İlçesi’nde gerçekten bozkır olan bir yeri yemyeşil ormana dönüştüren adam. Uzun yıllar önce kaybetmiş olduğu (Allah Rahmet Eylesin) oğlu Yahya adına kendi arazisini vakfederek bir orman oluşturmuştur. Kocaman bir arazi de tek başına tabiri caiz ise, KONYA’NIN DONKİŞOT’U diyebileceğimiz bir duruma gelmiştir. 

Donkişot Demirbaş;

Devletten yardım ister destek bulamaz, belediyelerden destek ister destek bulamaz. Konu komşu yardımı ve uzaktan tanıdık bildik ya da yetiştirdiği öğrencilerinden ufak tefek yardımlarla o kocaman YAHYA DERMİRBAŞ ORMANI’NI yaşatmaya çalışır.

Daha yeni bir yazısını WHATSAP üzerinden paylaşınca içim acıdı ve bu yazıyı kaleme alma gereği duydum. Yazısını da buraya aktaracağım ama beni en çok etkileyen bölümü de resimden de anlaşılacağı üzere yaşam mücadelesi veren bir kaplumbağaya vermiş olduğu can suyu oldu.

Yarın bir gün o kaçak su kesilecek ama o kaplumbağa yaşamını sürdürecektir. O oluşan ormanda binlerce belki de milyonlarca canlı yaşama tutunmaya çalışıyor. 

 

 

 

 

 

 

Can simidi Demirbaş,

 

Rahim Hocamın yazısı aynen böyle:

“Ormana su taşıyan borularda bozulmalar olmuş, onları tamir etmek için saatlerle uğraştım.

Hava çok sıcak, ben dermansız, körpe fidanlar susamış.

Bu bölgede orman yetiştirme işine girdiğime, zaman zaman çaresizliğime üzülüp dururken borunun ek yerinden damlayan sudan içmeye çalışan kaplumbağayı görünce gözlerim yaşardı.

 

 

 

Ben, kendi küçücük dünyamda debelenip duruyorum. Donkişot’ta değilim.  Geleceğin insanıyım. Yaptıklarım bugün anlaşılmamış olabilir. Fakat benim bugünkü çabam gelecekte mutlaka anlaşılacaktır. -İyi ki böyle bir işe girişmiş ve binlerce börtü böceğe faydalı oluyorum, insanlara oksijen pompalıyorum- diye kendime moral verip işe devam. Şunun şurasında ne kaldı? Zaten, ömür bitmek üzere.”

Mutlu adam Demirbaş,

Ne mutlu sana Rahim Demirbaş!

Ne mutlu sana ki o canlılara yaşam kaynağı, can simidi ve can suyu olabiliyorsun.

Ne mutlu bize ki sizin gibi doğa dostu, yaşam kaynağı insanları tanıma ve yazma fırsatı bulabiliyoruz.

Nice Demirbaşlar çoğalsın. Çoğalsın ki doğayı ve doğadaki canlıları yaşatabilelim.

Yaşar GELER