CEMAL ŞAFAK


DEĞİŞEN DÜNYAYMIŞ!

Hangi değişen dünya?


    Hangi değişen dünya? Kim, nasıl değişmiş? Yıllardır beyinlerimizi yıkarcasına tutturulan bir tekerlemedir gidiyor. Kim neyin değiştiğini bilmiyor ya da meydanı bir sırtlanlar sürüsüne terk ederek seyre dalmış olanları izliyor. Etlerimizi, kemiklerimizi parçalıyorlar. Ruhumuzu devşirmeye çalışıyorlar. Bizden olmayanların bizi yemesi ne denli acı veriyor bizlere bunu sadece biz fark edebiliyoruz. Yani ruhu olanlar, canı olanlar, yüreği, gönlü, duygusu olanlar bu acıyla haşır neşir oluyor.

   Gelelim ilk cümledeki soruya: Hangi değişen dünya? Nesi değişmiş dünyanın? Milletleri mi, toprakları mı, açlığı mı, sevgisi mi, aşkı mı, korkusu mu, sevinci mi, fikri mi yoksa art niyetli zikri mi? Hayır, bunların hiç biri değişmedi ve değişmeyecek. Dünya kurulalı ve insanlık bu dünya yüzünde var olalı beri kavimler de milletler de temelde aynı duygularda aynı çizgide devam ediyor. Savaşlar devam ediyor, yarışlar devam ediyor, benlikler devam ediyor, hinlikler devam ediyor. Siz ne denli bunlardan uzak yaşasanız da etrafınızdaki karanlık ruhlular sizi bu fırtınanın içine almak için uğraş veriyor. Adına ?Değişen dünya? diyerek medeniyetimizi, sanatımızı, dilimizi, töremizi değiştiriyorlar. Toprağımızı, bayrağımızı, ezanımızı, milliyetimizi, zürriyetimizi değiştiriyorlar. Yani bizi biz yapan değerlerimizi özgertip, içimize ot tıkmaya çalışıyorlar. Mankurtlaştırma değil de bunun adı nedir?

   Yine aynı soru: Ne değişiyor? Alman ?Ben Alman değilim.? mi diyor. İngiliz, ?Yok ben insanım İngiliz değilim.? mi diyor? Yunan´ı, Ermeni´si, Rus´u, Arap´ı vs. Hangisi milliyetini, toprağını, dilini inkar ederek dünyaya hakim olmaya çalışıyor. 105 yıl önce Çanakkale sırtlarına kustukları zehri şimdi başka coğrafyalarda başka renkte ve başka dildeki insanların üzerine akıtıyorlar. Ortadoğu´yu, Hindistan´ı, Pakistan´ı, Afrika´yı, Afganistan´ı, Azerbaycan´ı, Kafkasya´yı yakıp yıkıyor hem de maşalarını kullanarak. Kendisi de ellerini ovuşturarak ve de salyalarını akıtarak uzaklardan seyrediyor. Zihniyet asırlar önce neyse bugün de aynısı. Hiç zihniyetlerin değişmediği bir dünyaya değişen dünya diyebilir miyiz ey benim safdilli aydınım, yazarım, çizerim, sanatçım, siyasetçim? Zihniyetlerin değişmediği bir dünyada elbiselerin, silahların, tekniğin değişmesi neyi değiştirir ki? Amerikalının ve Rus´un gelip de yanı başımızda milyonları katletmesindeki değişimin adını hangi sivri zekalı nasıl izah edebilir ki? 21.y.y.daki Amerika acaba hangi değişen dünyada insanlığın değerlerini, ülkelerini, ülkülerini ısırarak canilik yapıyor? ?Değişen dünya? deyip de benim ruhumu, özümü, sözümü, sınırımı değiştirmek isteyen sırtlanların yanaşmaları, çanakçıları, işbirlikçileri, dejoları meydanlarda, ekranlarda, sayfalarda kılıçlar sallayıp kelle almaya çalışırken; hayalimi, edebimi, ezelimi, yok etmeye uğraşırken ben hala ?Değişen dünya düzeninde? masalını yutmaya mı çalışacağım? Karanlık ruhları aklaştırmaya çalışanlara karşı köşeme çekilip de ?Ne yapalım? Değişen dünya düzenine ayak uydurmak gerek.? Korkaklığına mı sığınmalıyım. Elbette hayır! Binlerce hayır!

Ben yüzyıllar öncesindeki Yunusça duyguları taşıyorum hala:

?Ben gelmedim davi için,

Benim işim sevi için.

Dostun evi gönüllerdir.

Gönüller yapmaya geldim.?

   Diyen bir sevginin devamıyım. Değişen dedikleri dünyada hala daha sevgi dağıtıyorum. Merhamet yayıyorum. Mazluma el atıyorum. Haini besliyorum, caniyi büyütüyorum. Aklımı ve benliğimi eritmek isteyenlere bile aşk gözüyle bakıyorum. Birileri toplu katliam yaparken ben o katliamdan çıkan yaralıları tedavi edip ruhlarına sevgi aşılıyorum. Onlar vuruyor ben affediyorum. Onlar öldürüyor ben yaşatmaya çalışıyorum. Onlar yıkıyor ben yeniden kurmaya çabalıyorum. Onlar adımı kazımaya uğraşırken ben sevgimi nakşetmeye çalışıyorum tanımadığım yüreklere. Yıllarca topraklarında bana hain yetiştirip gönderenlere ben şimdi mavi sulardan mavi Marmaralarla mavi umut gönderiyorum ölürcesine. Hem de kendi öz canım, Karabağım, Türkistanım´ın: ?Kömek beriniz!? feryatlarını hiçe sayarak? Onlar din kardeşini camilerinde bombalarken ben o tuzaklarda batanlara el uzatıyorum, umut oluyorum göremedikleri, yaşayamadıkları duygularla?İşte onlar ve işte benim duygularım. Onların silahla, kanla, savaşla, sinsilikle, hainlikle yaptıkları değişimleri yani yıkımları ben sevgimle onarmaya uğraşıyorum. Onların yüz binleri, milyonları zulümden kaçıp da bana sığınırken ben ekmeğimi böldüm ve onlarla paylaştım. Yıllar sonra bana doğrultacakları silahı bile bile suyumu böldüm, umudumu böldüm, sevgimi böldüm ve paylaştım. Neden bunu yapıyorum? Çünkü ben, inanç dünyamla, ahlakımla Müslümanım ve gururumla, bedenimle, medeniyetimle de Türküm.

   Kim ne derse desin ben, dünyaya sevgi yayan, insanlığı en değerli varlık olarak görüp onu yüceltmeye çalışan bir medeniyetin ve soyun devamıyım. Yaptıklarımı inancımın, faziletimin ve Türklük şuurumun gereği olarak yapıyorum. Allah´ıma şükürler olsun ki, Müslümanım ve Türküm!

    Bana en büyük unvan da budur vesselam?

Cemal Şafak / İstanbul