www.cildirgoyce.com

Erkan ÇELİK


ÇILDIR´LI ÂŞIK SELAHATTİN GÖLBAŞI.

1953 yılında Çıldır Gölbelen (Urta) köyünde...


     1953 yılında Çıldır Gölbelen (Urta) köyünde dünyaya geldi.Çiftçi bir ailenin üçüncü çocuğu olan Selahattin gölbaşı ilkokulu kendi köyünde okudu.

    1968 yılına kadar köyünde çiftçilik yapan Gölbaşı 1968 yılında taşı toprağı altın diyarı İstanbul´a çalışmaya gider.1972 yılına kadar burada değişik kurumlarda çalışır.

     1972 yılında Askere gider.1974 yılında Kıbrıs Harekâtına gönüllü olarak katılır. 1975 yılında terhis olduktan sonra 1976 yılında babası ile birlikte İstanbul´a göç eder.Karayolları 1. Bölge Müdürlüğünden 2005 yılında emekli olur.

Âşıklığa Başlama

   Yörenin tanınmış aşığı olan Çerkez Gölbaşı oğlunun âşık olmasını istemez.Ona göre Âşıklığın zor bir meslek ve bu mesleğin gönül işi olduğunu oğluna söyler.

    Babasının ve yörenin tanınmış âşıklarının etkisinde kalan Âşık Gölbaşı 1970 yılında bir saz alır ve çalıp söylemeğe başlar.İlk ustası babası olur. Yirmi yıl köy derneklerin düzenlediği etkinliklerde ve köy düğünlerinde çalıp söyler.İstanbul´da ikamet eden Âşık Gölbaşının yayınlanmamış çok sayıda şiiri bulunmakta. Şiirlerinde ?Seleddin ve Selahattin? mahlasını yazar. Şiirlerinin konusu çoğunlukta  ?Gurbet, Vatan,? dır

Âşık evli olup üç (3) çocuk babasıdır.

 

1974 yılında Kıbrıs Barış Harekâtında asker olan Âşık Selahattin Gölbaşı on yaşındaki bir Türk çocuğunun üzerinde kurşun izlerini görünce bu şiir yazar.

 

 

Kıbrıs´a varınca sevinç ile doldum

Kara tepeye vardım Rumları buldum

İngiliz tepede on beş gün kaldım

Vurun Mehmetçikler Yunan´a vurun

 

Omorfodan yürüdük Hamit köyüne

Orada bir güzel çıktı önüme

Güzel ben Mehmet´im yaklaş yanıma

Vurun Mehmetçikler Yunan´a vurun

 

Magosa´yadeğmeyin tarihi yeter

Rumların başında baykuşlar öter

Kahpe Yunan kalkmış çalım satar

Vurun Mehmetçikler Yunan´a vurun

 

Hamit köyünden yürüdük Lefke´ye girdik

Orada bizim Türkleri gördük

Şükür sana Mevla´m murada indik

Vurun din kardeşler Yunan´a vurun

 

Nikedağsınarkosu deftere yazma

Zalim Rumlarda insanlık gezme

Yunan´ı sorarsan domuzdan azma

Vurun din kardeşler Yunan´a vurun

 

Seleddin ´im gözyaşları dökerim

Sizin beton mevzinizi sökerim

İstediğim yere Türk Bayrağı dikerim

Vurun Mehmetçikler Yunan´a vurun.

 

 

KIBRIS DESTANI

Türk uşağı bindi motorlu atına

Şahlandı dağa çıktı gökler katına

Serveri embiye yüzü hürmetine

Düşmanın bağrını ezen Türklerdir.

 

Atar damarında Ata´nın kanı

Türk anası doğurur kurban Orhan´ı

Ona nasip oldu cennet mekânı

Sanki kayalardan inen Türklerdir

 

Bu demli gönlümün bak neşesine

Ezelden vurgunum mey şişesine

Dünya tarihinin dört köşesine

Şanlı zaferleri yazan Türklerdir

 

Nakletti şubeye cümle yarenler

Şaşa kaldı bu hikmeti görenler

Atatürk, İnönü birde erenler

Savaşta plan çizen Türklerdir.

 

Hey edende yüce dağları aşı

Mehmetçik çizmesi düşmanın başı

Önceden bellidir Kore savaşı

Sergide çemberi bozan Türklerdir.

 

Seleddin açıldı denize Türk´ün ağları

Ölen şehit gazi oldu sağları

Dile gelse o beş parmak dağları

Vahşileri ürkütüp kazan Türklerdir.

 

 

 

1975-1976 yıllarında büyük şehirlere göçün başladığı dönemde yazdığı şiir.

 

Köyüm coştu hep şehire gidiyor

Gir babam git bakak sonu ne olur

Aslında özüne yazık ediyor

Git babam git bakak sonu ne olur

 

Uzak yerin sonu çok büyük olur

Yurdu yuvası yoktur nerede kalır

Boşuna kendini cefaya salır

Git babam git bakak sonu ne olur.

 

Eskiden sözler vallah senetti

Bir divan bir çekyat evi donattı

Hiç bilmez özünü patrona sattı

Git gardaş git bakak sonu ne olur

 

Sabahnan kalkarsın sancı başlıyor

Vasıtalar cayır cayır işliyor

Eve gelip hanımını suçluyor

Git gardaş git bakak sonu ne olur

 

Seleddin ´im köyüme hasret kalmışım

Dede baba mekânıdır bilmişim

Bir nan için bu diyara gelmişim

Git gardaş git bakak sonu ne olur.

 

DÜŞTÜ

 

Be hey köyüm senden ayrı kalalı

O eski günlerim aklıma düştü

Arzulayıp durdum sahra dağları

Dağların tepesi aklıma düştü.

 

Bahar gelip Kırlangıçlar uçanda

Kervan kervan yaylalara göçende

Mor Laleli çayırları biçende

Tabiat yapısı aklıma düştü.

 

Ağlar kalıp gözyaşımı silende

Çocukluğum hep aklıma gelende

Dost dostun kıymetini orda bilende

Bir karış sebisi aklıma düştü.

 

Seleddin´e söyledikçe içim yanıyor

Yaralarım göl göl olmuş kanıyor

Düşündükçe aklım zayi oluyor

Köyümün hepsi aklıma düştü.

 

 

DAĞLARIN

 

Kış günleri gidip bahar olunca

Açılır gafletten gözü dağların

Bezenir süslenir gonca güllerlen

Geçmez bülbüllere nazı dağların

 

Kudretten hepsine hülle biçilir

Hak rahmeti üstlerine saçılır

Türlü türlü çiçeklere açılır

Ne kadar güzeldi yazı dağların

 

Bak yeşille kaplı güzel dağlara

Hidayetler olur haktan olanlara

Esen yeli şifa verir canlara

Miski amber kokar tozu dağların

 

Seleddin´im dağlardan ilham alırdım

Dede baba otağı bilerdim

Ağlar ağlar gözyaşımı silerdim

Boz bulanık olur güzü dağların.

 

 

DÜŞESİN

 

Zalim gaddar şöyle otur yanıma

Burdan özge bir diyara düşesin

Bilmezdim sevdayı senden öğrendim

Usanıp canından zora düşesin

 

Ben senin yüzünden düştüm bu derde

Söyle bana sevgin şefkatin nerde

Şeytan kimi çıkmaz oldu bu şerden

Eyüp kimi seni dara düşesin

 

Şirin dillerinle girdin içime

Söyle zalim ben fakirin suçu ne

Nice yıl yatasın yanın açıla

Günden güne ıstıraba düşesin

 

Bilmem zalim artık sana ne diyem

Bu sözlerim olsun sana hediyem

Yaşlı çınar gibi dallarımı buduyam

Cehennem zulmünde nara düşesin

 

Seleddin der başın yücelerden inmedi

Mevla´m sana o nurundan vermedi

Bir gün olsun gözün meni görmedi

İsterim seni doksanlık dula düşesin.

 

 

YÂD OLUPTUR

 

O yar menen yâd oluptur

Gönül nasıl ayılacak

Didem yaşı bahar seli

Akıp akıp durulacak

 

Bazı insan öz halında

Bülbül öter gül dalında

Bir gün olur hak yolunda

Sual cevap sorulacak

 

Yüzüm yere süre süre

Sığınırım Şah´ı Pire

Herkes ameline göre

Makamına verilecek

 

Âşık Seleddin geze geze

Ben aşıkım bir çift söze

Bir gün olur şu ak beze

Nazik tenim sarılacak.

 

 

KOCALMADI

 

Men deyim siz dinleyin

Deli gönlüm kocalmadı

Men haksızsam siz söyleyin

Deli gönlüm kocalmadı

 

Nice nice çağlar gördüm

Yüce yüce dağlar gördüm

Her günümü ağlar gördüm

Deli gönlüm kocalmadı

 

Civan oldum heveslendim

Yarı çağıma yaslandım

Gün görmedim hep paslandım

Deli gönlüm kocalmadı

 

Dağınan daşınan elleştim

Kara sapanla güreştim

Yaşım yetmişe ulaştım

Deli gönlüm kocalmadı

 

Seleddin´ em çağım bitti

Yaşlılık yakamı tuttu

Oğlum evlendi kızım gitti

Deli gönlüm kocalmadı.

 

 

Kaynak Kişi: Âşık Selahattin Gölbaşı- İstanbul