www.cildirgoyce.com

YAŞAR GELER


ÇILDIR´IN HUKUKU

İlçe merkezi...


     İlçe merkezi, ortalama 1950 m. yükseklikte düz bir alana kurulmuş, köyleri ise kısmen düz ve kısmen de engebeli bir arazi üzerine yerleşmiştir. İlçenin toplam yüzölçümü 1163 km² dir. Bunun 1016 km²´ lik kısmı kara, geri kalan kısmı ise göllerle oluşmaktadır. Bu göllerden Çıldır Gölü 120 km², Aktaş Gölü ise 27 km² alana sahiptir. Bölgemizin en yüksek dağı Keldağ ve Gökdağ dır, her iki dağın yüksekliği´ de 3000 m. dir. İlçede 2 adet akarsu bulunmaktadır, bunlar Kura ve Karasu isimleriyle bilinmektedir.
    Kışları çok sert ve soğuk, yazları ise ılık ve yağışlı geçen bir kara iklimine sahiptir. En soğuk ayın sıcaklık ortalaması ?30 derecedir. En sıcak ayın sıcaklık ortalaması ise +25 derecedir.
Bununla birlikte bir de idari yapısına bakmak lazım. Daha öncelerde merkezle birlikte 46 köyü ancak yıllar önce 8 köyünün Arpaçay´a bağlanmasıyla 38´e düşmüş köyü mevcuttur. Hatta daha sonra bazı köylerinin mahalleye dönüşmesiyle de daha da azalmıştır köy sayısı. Öncelerde iki de nahiyesi vardı. Onlar da zamanla kapandı. Bu anlatımlardan kastım Çıldır´ın tarihi, sosyal ve coğrafi yapısını anlatmak değil tabi ki. Bu bilgiler ışığında Çıldır´da hukukun nasıl geliştiği ve nerelere gelindiğidir.
   1960´ lı yıllar ve bilemediğim öncesi zamanlarda da muhakkak ki vardır ama ben aklımın erdiği dönemin hukukundan bahsedeceğim bu yazımda. O yıllarda merkez nüfusu 2000 civarında idi Çıldır´ ın. Çıldır´da adliye, polis, jandarma ,noter, hakim, savcı gibi kurum ve makamlar mevcuttu. Tabi ki bu gibi hukuk kurumlarının var olduğu bir yerde vatandaşın kanun önünde kendini savunma hakkını yürütecek kurum ya da makamlara da ihtiyacı vardır muhakkak ki. Çıldır´lı olması hasebiyle yakından tanıdığım bir dostumuz ve büyüğümüz vardı, Mustafa Aktemur. Bu şahsiyet farklı birkaç isim dışında Çıldır´ın mürekkep yalamış insanlarından bir tanesi idi. Evet, o yıllar da hukuk okumuş, mezun olmuş ve avukat olarak dönmüştü Çıldır´a. Avukat tabiriyle anılırdı, isim kullanılmadan. Ancak, avukatın ailesi varlıklı olduğundan Çıldır´ da ki tek benzin istasyonuna sahiptiler. Allah rahmet eylesin merhum Hacı amca çok yaşlı olduğundan bu istasyonun sevk ve idaresini Avukata teslim etmişti. Avukatta bu ticari işin ağırlığından olsa gerek Çıldır´ a döndüğünden beri hiç mi hiç avukatlık mesleğini icra edemedi. Hatta halk arasında hiçbir dilekçe dahi yazmayan tek avukat olarak bilinerek anılarımızda kaldı. Bu arada avukata ilişkin bir anekdotu da paylaşmadan geçemeyeceğim. Okulda meslekler dersi işlendikten sonra öğretmenin öğrencisine sorduğu mesleklerden birisi de avukatlık olmuş, öğrenci avukatın görevlerini sıralarken; ?´-Avukat benzin satar, gaz yağı satar, mazot satar, motor yağı satar?´´ gibi, görev tanımı yapmıştı avukata.
    Avukatın ilçeye gelmesinden önce olsa gerek ilçede hukuk adına vatandaşın hakkını savunan, dilekçesini yazan hatta duruşmalara katılarak avukatın üstlendiği tüm görevleri yapabilen insanların varlığına tanık olduk Çıldır´da. Allah rahmet eylesin benim o dönem tanıdığım, şimdilerde her üçünün de rahmetli olduğunu bilmekteyim. Hatta o üç kişiden sonra dördüncüsü de yetişen bir büyüğümüz hatta öğretmen ve okul müdürümüz vardı. Şimdi sırasıyla bu şahsiyetleri anlatacağım sizlere.
     Birincisi Çıldır´ ın Kurtkale nahiyesinden Yasin Akçöltekin´di. Kısa boyu, beyaz temiz yüzü ve düzenli kran tuvalet giyimi ile dikkatimizi çekerdi hep. Çünkü aynı zamanda işlettiğimiz ekmek fırınının daimi müşterisiydi. İşini de evindeki odasından yürütürdü. Hukuk adına başarılı bir arzuhalci olduğunu büyüklerimizden hep duymuşumdur. Arzuhalci dedim, çünkü o zaman dilekçe yazan ve davalara girenlere arzuhalci, dava vekili gibi isimler verilirdi.
İkincisi Çıldır´ ın merkezinden olan Müştak Onur´du. Allah rahmet eylesin Yasin amca da yine yakinen tanıdığımız, ilçenin ileri gelenlerinden saygın bir insandı. O´da kran tuvalet giyinir, eli yüzü düzgün bir insandı. Hem büyüğümüz, hem komşumuz, hem fırın müşterimiz, hem de çocukları ve torunları vasıtasıyla yakın bulduğumuz bir kişilikti. O´ nu da hep davasını aldığı insanların lehine karar çıkartmayı başaran birisi olarak anardı Çıldır halkı.
    Üçüncüsü ve yakınımızda olan, Çıldır´ ın Suhara, sonralarda Yakınsu daha sonra da Aşık Şenlik Kasabası olarak bildiğimiz şimdilerde ise, belediyelik vasfını kaybettiği için mahalleye dönüştürülen yerdendi rahmetli Nuri Erdoğan. Namı diğer Ağalele ya da Ugulele. Ağalele´ yle ayrı bir hukukumuz var demiştim başta da. Şöyle ki, Ağalele´nin ofisi vardı. Hemen Hükümet konağının solunda, bizim fırının bitişiğinde, Karakaleli arkadaşlarım Oktay, Erkan ve Mehmet´ in babaları Mustafa Topkaya´ ya ait manifatura dükkanın arka kısmında bodrumlu yaklaşık 10 metrekarelik bir mekandı. Orası hem ofis, hem barındıkları evdi Ağalele ve sürekli yanında olan ve okuması için yanında yetiştirdiği çok şeyimizi paylaştığımız Enis kardeşim, bizim tabirle Hınıs´ la birlikte yaşarlardı. Ağalele´ de diğer arzuhalciler, dava vekilleri gibi düzenli giyinen, düzenli konuşan, tuttuğunu koparan hatta hiçbir davasını kaybetmemiş bir dava vekili olarak ünlenen bir şahsiyetti. Kendisiyle birlikte ilkokuldan, ortaokula yanında okuyan oğlu Hınıs´ ta öyle yetişti ki yanında, okumadan arzuhalci oldu. Onunla birlikte ben de daktilo kullanmayı, dilekçe yazmayı öğrendim o 10 metrekarelik şimdinin tabiriyle HOME OFİS´ te. Yıllarca dostumuz olarak kaldı ve evlatları da dostum olarak devam etmektedirler.
    Son kuşak arzuhalcimiz ise, ilkokulda okul müdürümüz, ortaokulda değişik derslerimize giren öğretmenimiz, 1976-1977 yıllarında liseyi bitirdikten sonra üniversiteye giremediğim yıllar da vekil öğretmen olarak görev yaptığım dönemde İlköğretim müdürümüz olan, emekli olduktan sonra da ilçemizde kırtasiyecilik ve onunla birlikte de dilekçe yazan ve arzuhalcilik yapan arkadaşlarım Faruk Onur´un babası, Yakup Onur ve abi dediğim Naci Onur´un abisi olan rahmetli Alaattin Onur´ dan söz ediyorum. O yıllar 46 pare köye hitap eden Çıldır´ın hukuku bu şahsiyetlerden soruluyordu. Ancak Çıldır´ımız o kadar naif, serin kanlı, uyumlu, ağırbaşlı, edep ve erkana önem veren bir ilçe ki zamanla, münferit basit olaylar hariç; hiçbir olay olmadığı için, dava açılmadığı için terör vb. hiçbir olumsuz bir durumun yaşanmadığından dolayı birkaç yıl önce adliyesi kapanmış, askerlik şubesi kapanmış, cezaevi yıkılmış, personeli başka ilçelere ya da illere atanmıştır. Belki ülkemizde bir önemli konuda hukuk alanında örnek bir yer olarak hukuk tarihinde yerini alacaktır. Ancak son zamanlarda ilçemizden değişik büyük kentlere göç eden ailelerin okuttuğu çocuklardan tanıdığım birçok hukukçu olduğunu ve hukuk alanında hizmet verdiklerini biliyor, onlara sevgilerimi gönderiyorum.
     O zaman ki kısıtlı koşullarda görev yapan ve hak, hukuk ve adalet mücadelesinde yer alan ilçemizi ve hukukçularımızı da saygıyla anıyorum.