SAZI VE SÖZÜYLE BİR TOLGAHAN TİKTAŞ YETİŞİYOR BU TOPRAKLARDA
Ozanlar diyarı Kars, Ardahan ve Çıldır’da hayata “merhaba” deyip aileden aldığı feyzle ülkemin her yanında sedası duyulan bir özce candan bahsedeceğim bugün sizlere. Sanata ve sanatçıya büyük saygı duyan bir ozanın ozan dilli bir evladıdır Tolgahan Tiktaş. Kökünün üstünde büyüyen ve sanat aleminde bir yıldız gibi beliren mümtaz evlattır.
Aşıklık geleneğinin önemli bir temsilcisi olan Aşık Şenlik yolunda kararlı adımlarla yürüyen bu saz ustası onun her mısrasında, her sözünde bir önemli hikaye barındıran Şenlik ekolünün de ışık saçan bir takipçisi olarak aramızda yaşıyor. Kimi zaman Şenlik’in:
“Yine fikrim hayallandı uğraşır nara ile
Tabibsiz derdi çekerim melhemsiz yara ile
Arz ediben gitsem eğer pirin öz diyarına
Menzilim bin yıllık yoldur tükenmez bir ay ile”
Dizelerindeki gibi onun amacı menzili bin yıllık bir geleneğin efsunkar aşkına tutularak diyar diyar gezmek, bizim olan gönül diyarının saz ve söz nağmelerindeki ortak değerleri yansıtmak,
Kimi zaman Aşkı ilahi bir havaya beleyip tekrarı bir daha mümkün olmayan mısralara döken Koca Yunus’un:
“Ben gelmedim dava için,
Benim işim sevi için,
Dostun evi gönüllerdir.
Gönüller yapmaya geldim.”
Mısralarındaki aşkı hissedip bunu sazına ve sözüne nakşeden ve gönüllerde yer bulan halk aşığı bir kişilik…
Kimi zaman Aşık Veysel’in tabiat ve aşkı birbiriyle kaynaştırarak mısralarında dillendirdiği tabiattaki renk aleminin içinden renkli ezgileri yansıtıyor.
“Durna gelir yüce dağı yol eyler
Ördek gelir çayır çimen göl eyler
Üç güzel oturmuş bana el eyler
Biri Şemsi biri Kamer ill'Elif”
Hele aşağıda yine Veysel’imizin gönül yivlerinden döne döne çıkan
…
“Gün ikindi akşam olur
Gör ki başa neler gelir
Veysel gider adı kalır
Dostlar beni hatırlasın.”
Sözlerindeki derin manayı sezip yarınlara eser bırakma hassasiyetini gönülden hisseder.
Geçmişini geleceğine yansıtan bu vefalı can Veysel’in aşağıdaki sözlerini hayatının değişmez bir parçası olarak kabul ettiği sazı ve ilham aldığı ustası olan babasına vefa duygusunu ne de güzel aksettiriyor sanat hayatında.
“Sen petek misali Veysel'de arı
İnleşir beraber yapardık balı
Ben bir insanoğlu sen bir dut dalı
Ben babamı sen ustanı unutma.”
Kimi zaman da Karacaoğlan olup seyrana çıkarken onun dillendirdiği sedasının kendinden sonra da gökyüzünde dalgalanacağını düşünerek, toprağın insanla barışık hallerini bir resim tablosu hassasiyetiyle yansıtmaya çalışıyor.
…
“Aslıma karışıp toprak olunca
Çiçek olur mezarımı süslerim
Dağlar yeşil giyer bulutlar ağlar
Gökyüzünde dalgalanır seslerim.”
…
“Rüzgâr eser dallarınız atışır
Kuşlarınız birbiriyle ötüşür
Ören yerler bu bayramdan pek üşür
Sümbül niçin yaslı bakışır dağlar”
Tolgahan elindeki sazla bir seyyah gibi diyar diyar gezip benliğinde biriktirdiği duygu yüklü ezgileri insanımızın kulaklarına ve gönüllerine yansıttığını gururla izliyoruz. Anadolu’nun hemen her diyarında halk sanatına katkılarının yanında Turan ellerine sefere çıkıp kimi gün Özbekistan’da kimi gün Azerbaycan’da Türk’ün pratik deyiş yeteneğini ve mızrap ustalığını yansıtması taktire şayan bir faaliyeti olsa gerek.
Sanat ve sanatçı hassasiyetini benliğinin her bir zerresinde yaşatmaya çalışan, özümüzün sazı ve nağmesi ozan dilli balam, yolun açık olsun…!