1973 yılı Aralık ayı. Kazım Karabekir Eğitim Enstitüsündeki Türk Dili dersi hocamız Mukim Sağır bey elime bir küçük not tutuşturarak “Bu senin bitirme tezin. Kendi yörendeki “Terekeme Ağzı Ses Özelliklerini” inceleyeceksin. Önümüzdeki yıla kadar tamamlamalısın. Mazeret yok. Gecikme yok. Planlı bir şekilde çalış ve zamanında teslim et.”
Değerli hocamızın dil konusundaki hassasiyetini bilirdik. Ne kadar planlı ve özverili hareket ettiğini de. Yarı yıl tatilinde bir akrabamızdan yalvar yakar edindiğim teyple çıktım yola. Ver elini Çıldır. Bir annenin kucağındaki bebeğini sarıp koruduğu gibi ben de bu köhne otobüste zar zor edindiğim bu köhne teybimi kucaklayarak camdan etrafı izliyorum. Yeşilin üzerindeki beyaz sütre belli bir zaman sonra hiç kalkacak gibi görünmüyor. Beyaz bir sütre, gökyüzünde öbek öbek beyaz bulutlar ve aralarında adeta bir tablonun desenini tamamlayan, nerdeyse beyazın içinde kaybolmaya yüz tutmuş gökyüzünün mavi oyukları. Beyaz bulutlar ve üstü başı karla yani beyazla kaplı insanlar. Onlar beyazdan mutlu, beyaz da onlardan…İnsanın ve tabiatın bu kadar uyumuna da pes doğrusu. Otobüs yolculuğu Çıldır’da nihayet buluyor. Sonrası köye yolculuk tabi. Çift atlı kızakla köye doğru yol alırken suskun beyaza bakıyorum. Suskun beyaz da bana. Bir terkip oluşturmuşuz ki, sormayın gitsin. Ne kızağın karı yarıp çıkarken hafifçe yaydığı kar fısıltısı, ne atların çıngıraklarındaki ahenkli ses, ne kızakçımızın arada bir şaklattığı kırbaç sesi ve ne de gönlünün yivlerinden döne döne çıkardığı ezgiyi beyazla paylaşan İsmet amcamın Azaplı’dan mırıldandığı “Ağarmaynan a saçlarım amandı!” nağmesindeki lirik ton. Hiç birisi beni beyazla bütünleşmekten kurtaramıyordu. Ta ki, köyümün kenar evlerinin bacalarından çıkıp havada gri izler bırakarak beyaza dönüşen dumanlarını görünceye kadar. Beyaza olan esaretim işte buraya kadar devam etti. Sonrası bir mani ve türkü ikliminde seyreden bir esrik avaz, bir dürgeli(1)[*]fasıl, ezginin ve nağmenin taş duvarlarda yankılanan gönül ürpertileri…Gönül titremeleri…Gönül haneleri…
İki özel ama çok çok özel değerle bu gönül seyrini devam ettirmek, onlarla açılmadık kapılara konuk olmak, sesle ve sesin getirdiği manaya karışmak, bu mananın, bu cazibenin peşi sıra takılıp sonsuz festivallerde yankılanmak ne denli hasada ulaştırdı beni? Sıra sıra, kadem kadem,bade bade sizlere aktarıp bir hoş seda bırakmaya çalışayım usul usul…
Biri Ecem…Anam…Ninem…Hayatını yılların süzgecinden geçirip edebi bir kubbeye dönüştüren Ninem. Elindeki yeteneğini diliyle de belgeleyen, süsleyen ve yansıtan bir özce can…Kimi gün halı tezgahı başında hülyalarını nakşetmekten sonsuz bir zevk alan, kimi gün bu nakışlarını edebi kanatlarına vurup 10,11 köyün çevrelediği bir ufuk turunda mavi-beyaz renk aleminde uçan, kimi gün de gümüş kemerinde parlayan seher vakti saflığını alıp muhataplarına yansıtan örnek…Ninem…çocukluğumu sulayan, baharımı süsleyen, duygumu besleyen ninem. Ekmek verirken tandır kokusunu, su içirirken bulak saflığını da yüreğime işleyen barlı...Özümü abad eden, gözümü ayan eden bir balacanlı…Ninem…Koyun sağarken maniyle, inek sağarken türküyle, kilim dokurken ülküyle yaşayan melekper. Adı Huri,bir de bizden olsun diye Gözel eklemişler. Olmuş Hurigözel. Adı gibi özü gözel…Sözü gözel…Yüzü gözel…Kuş kanadıma şifa, gönül bağıma revan olan ninem. Benim gözlerimi dünyaya açan ninem, ne yazık ki, Allahımın verdiği son nefesten sonra ben senin gözlerini dünyaya kapatmak zorunda kaldım. Yatan yerin nur olsun!
Diğeri Necla…Takma adıyla Nazlıcan. Daha doğrusu kendisinin haberi olmadan benim koyduğum ad. Dilinin ve nağmesinin sökülünceye kadarki adı. Mani sandığını açıp da ses, söz ve ezgi soluğunu yüreklerimize üflediğinde Necla olarak adı hafızalarımıza kazındı. Adı da siması da…Bin bir nazla, ricayla ağzından çıkan ilk mısralar onu soluksuz bırakmıştı. Utanıyordu. Başındaki pembemsi yazmanın rengi aydan arı, sudan duru yüzünün rengiyle birleşmişti sanki. Yüzündeki bir güzellik sesinde bin güzelliğe dönüştü sonraları. Gönlü açıldı, kanatlandı ve bizleri pünhan pünhan bir alemin içine sürükledi. Bize yeten sedası da, nidası da güzeldi. Yıldızların bile donduğu gecelerde onun yüreklerimize koyduğu odla ısındık saatler boyunca. Yüreğimize akan sızım sızım sızıyı alıp güneşe tutan da oydu. Güneşin kıskanarak öpmek istediği göz de onundu, damla damla yüreğimize işleyen söz de onundu. Gözlerinde bir tılsımlı hikaye taşıyan emim kızı, şimdi hangi uzak iklimlerde, hangi yüreklere beni kadar ben düşürüyor bilemem ama bildiğim tek şey Nazlıcanın var olduğu, Gündoğdu’ya yar olduğu…Hep ezgilerinle yaşa güzel kardeşim. Ezgilerinle ve sezgilerinle!
Dilerseniz bu sevda meclisinde sözümüzü ve sırrımızı paylaşmak için sevda türküleri ve gönül mahnılarından bir tutam sunalım sizlere.
Önce söz büyüklerin. Ninem açılış yapıyor. Geniş hikaye, mani ve türkü dağarcığından sadece biriyle hem de Aşık Şenlik’in “Letif Şah” hikayesinden bir deyişle, Türkün dünyadaki en zengin isim kültürü hazinesine sahip olduğunu belgeler nitelikte. ”Kırk kızın” adını kırk maharetiyle sıralarken gökkuşağı ve renkli film sahnesi gibi canlı isimler geçiyor şölenle gözlerimizin önünden… Bir de özlemlerimizden…
Yığılımla seyrangaha çıkarlar.
Bugün oldu bayram günü kızların.
Sona teki nazlı cilve satarlar.
Serinde tamahı kanı kızların.
Canayır cismime salıp bir ataş.
Mehri, Hecer, Mine oluflar sırdaş.
Nargözel, Asuman, Melek bir gardaş.
Ağcakız’dı ürüşanı kızların.
Gülşah allanıp zülfü perişan.
Gülnaz’ın geddi gamet hürüşan.
Zöhre, Gilavatın, Zeynep, Zerrişan,
Narıncı, Gülgez’di donu kızların.
Gülüm, Nevreste’di taze nevcivan.
Dünya malı neyler Selmi’yi seven.
Tavız, Nezeket de,Telli, Şahrıban,
Gülbahar’dı gevherkanı kızların.
Gülen ile Döne çıkıp oyuna.
Men gurbanam Dilepruz’un boyuna.
Biri gelmez Tezegül’ün huyuna.
Salatın sallanı gezer bir teher.
Sayalı’nın koynu bezastan şeher.
Sarıtel’le Selminaz öter her seher.
Bülbül sedalıdı ünü kızların.
Mahıgül sineme çekipdi dağı.
Şemşinur sinesi behiştan bağı.
Yahşı’nın gözleri haramı yağı.
Bakışı mesteler meni kızdarın.
Nigar, Nezeket de benzer hanıma.
Bağdagül bacımdı,gelsin yanıma.
Hürü bir od saldı şirin canıma.
Yokumuş imanı dini kızların.
Letif kurban olsun mahcemalına.
Sürahı, gemeti, hattı halına.
Ala gözlü Mehriban’ın yoluna,
Tamam kurban olsun canı kızların.
Yığılıp toplansa mini kızların.
Sıra Nazlıcan’da. Daha doğrusu Necla’da. Düz maniden cinasa, cinastan kaytarmalı türküye, oradan atışmalıya ve farklı ölçülerdeki mani türlerine geçip gönül perdelerini bir bir açarken bizler de onunla söz ritminin ve bu ritmin ulaştığı mananın doruklarında kendimize yer kapmaya çalışıyoruz.
KAYTARMALI TÜRKÜLER::
AYNİM NURU (NURİ)
Ekin ektim çöller
Aynim Nuru,
Yondurmazam ellere
Canım Nuru,
On beşinde yar sevdim
Aynim Nuru,
Sevdirmezem ellere
Canım Nuru.
xxxx
Ekin ektim gül bitti
Aynim Nuru,
Dalında bülbül öttü
Canım Nuru,
Ötme bülbülüm ötme
Aynim Nuru,
Yarim askere gitti
Canım Nuru.
AMAN GÜZEL VAY VAY…
Dağları dağlasınlar
Aman güzel vay vay,
Görenler ağlasınlar
Canım güzel vay vay,
Yarimin mendiliyle
Aman güzel vay vay,
Yaramı bağlasınlar
Canım güzel vay vay…
xxxx
Dağları delemerem
Aman güzel vay vay,
Yanına gelemerem
Canım güzel vay vay,
Evde izinim var
Aman güzel vay vay,
İzinsiz gelemerem
Canım güzel vay vay…
xxxx
Karanfil ekilidir
Aman güzel vay vay,
Evleri sekilidir
Canım güzel vay vay,
Göz görüp,gönül sevip
Aman güzel vay vay,
Kim onun vekilidir?
Canım güzel vay vay…
xxxx
Bu dağlar ulu dağlar
Aman güzel vay vay,
Etrafı sulu dağlar
Canım güzel vay vay,
Men derdimi söylesem
Aman güzel vay vay,
Gök durur bulut ağlar
Canım güzel vay vay…
DÖN DÖN DÖNDÜREM YAR
İp attım acı kaldı
Dön dön döndürem yar,
Dalında gücü kaldı balam
İzin al gel ölem yar.
Yar evlendi men köçtüm
Dön dön dönderem yar,
Yürekte (ürekte) acı kaldı balam
Baca baca berhana
Dön dön döndürem yar,
Bacada gül çalhala balam
İzin al gel ölem yar.
Meni yüngül (hafif) sayınan
Dön dön döndürem yar,
Kardeş geler yıkanar balam
İzin al gel ölem yar.
xxxx
Trenin önü çiçek
Dön dön döndürem yar,
Trenler geçmeyecek balam
İzin al gel ölem yar.
Beni alan yiğidim
Dön dön döndürem yar,
Sıgara içmeyecek balam
İzin al gel ölem yar.
ATIŞMA TÜRÜNDE MANİLER (Deyişler):
Hemen arka dolanır,
Çimen çarğa dolanır,
Aman
Kara yağız yar sevmiş,
Yavrum
Korka korka dolanır.
xxxx
Ay
Aşdı kız aşdı kız,
Aman
Mercimeyi daşdı kız,
Yavrum
Men seni alırım mı?
Aman
Yanı kırk oynaşdı kız.
xxxx
Ay
Hirli mirli oğlan,
Aman
Yakası kirli oğlan,
Yavrum
Ben sana gelirim mi?
Aman
Maymun suratlı oğlan.
xxxx
Öküz öküzden yeke (büyük),
Öküzü çekin yüke,
Aman
Ben sana gelirim mi?
Yavrum
Alnı dik,burnu yeke.
DÜZ MANİ ÖRNEKLERİ
Çak daşı çakmak daşı,
Kardeşim asker başı,
Bezedim yola vurdum,
Allah olsun yoldaşı.
xxxx
Arazdan akmağım var,
Kızıldan çakmağım var,
Koy diyenler desinler,
Bir yare bakmağım var.
xxxx
Al almanın dördünü,
Sev yiğidin merdini,
Seversen bir güzel sev,
Çekme çirkin derdini.
xxxx
Bahçelerde gül gabah(kabak),
Yayılır tabak tabak,
Sen şeker ol men kaymak,
Yiyelim sabah sabah
xxxx
Pencerede on kuruş,
Yarim gel mennen konuş,
Sakın sıgara içme,
Sıgara yetmiş kuruş.
xxxx
Fındık dalları gibi,
Boyun değer çınara,
Al meni kollarına,
Dön o yana bu yana.
xxxx
Yeleğimi çalhadım,
Serdim dere başına,
Mor çiçekli yeleğim,
Neler gettin başıma.
xxxx
Ben bir yeşil fenerim,
Hem yanar hem sönerim,
Yar nişanlı değilem,
Nerye olsa dönerem.
xxxx
Güvercin havadadır,
El vurma yuvadadır.
Bir elim yar koynunda,
Bir elim havadadır.
xxxx
Yük üstünde halıyam,
Halının hayalıyam,
Yüz kardeşim “can” dese,
El oğlunun payıyam.
xxxx
Oğlan sen oylu musan?
Sen çınar boylu musan?
Her gelen seni över,
Sen vezir oğlu musan?
xxxx
Altın saatın kolu,
Kimin var böyle yarı?
Yarıma kurban olsun,
Suhara(1)[†]küllü varı.
xxxx
İstanbul’a gaz yolla,
Kanadını yaz yolla.
Katip kurbanın olam,
Nişanlımı tez yolla.
xxxx
İstanbul buzun üste (üstünde),
Yıkıldım dizim üste.
O gelen benim yarim,
Koy gelsin gözüm üste.
xxx
Kaşların karasına,
Gül koymuş arasına.
Yara melhem diyeller,
Sinemin yarasına.
xxxx
İğne attım söğüde,
Yeni girdim öğüde.
Keten gömlek işledim,
Uzun boylu iğide (yiğide).
xxxx
Kapımızda kuyu var,
Ne serin de suyu var.
Olmuşam yar delisi,
Gören diyer “huyu” var.
xxxx
Ayna attım tarlaya,
Tarlaya da parlaya.
Oğlan kızın yanında,
Dumur dumur terleye.
xxxx
Pencerede tül perde,
Perdenin ucu yerde.
Ürek (yürek)oynan,can titrer,
Yarı gördüğüm yerde.
xxxx
Bulguru gaynadallar,
Sergiye yayladalar.
Uzak yere giden kızı,
Söyleder,ağladallar.
xxxx
Karanfilem biberem,
İçinizde dilberem.
Verin menim yarımı,
Nerye olsa giderem.
xxxx
Karanfil ekdim gamsız,
Yar elim gelmer sensiz.
Koynuna diken dolsun,
Nasıl yatarsen mensiz.
xxxx
Kapı dalı pusaram
nanay,
Yaprak kimi eserem
canım.
Deseler yarin geler
nanay,
Emlik[‡] kuzu keserem
canım.
xxxx
Derya kenarı kaya,
Cemalın benzer aya.
Mende de hal kalmadı,
Günleri saya saya.
xxxx
Gidenin üçü gözel,
Dalında saçı gözel.
Saçı başını yesin,
Gece yatışı gözel.
xxxx
Sandık üstü bezerem,
Sandığa gül dizerem.
Garip elin oğluyam,
Gurbet elde gezerem.
xxxx
Bulağın başı gara (kara),
Dibinin daşı gara.
Ele bir yar sevmişem,
Gözü göy,gaşı gara.
xxxx
Göyde bulem seni,
Serem gurudem(kurutam) seni.
Ölem torpağa girem,
Belki unudem seni.
xxxx
Bacada duran bende,
Bir ayva gördüm sende.
Çok saralıp da solma,
Hiç meylim yokdu sende.
xxxx
Bacada duran oğlan,
Elinde Kur’an oğlan.
O Kur’an seni vursun,
Sözünden dönen oğlan.
xxxx
Gece çıktım hoyluya (avlu)
Sarıldım bir tavlıya(şişman)
Tavlı beyaz,men beyaz,
Mevlam onu bana yaz.
xxxx
İndim bulak başına,
Dalımı verdim daşına.
Selam verdim almadı,
Torpah onun başına.
xxxx
YEDEKLİ (ARTIK) MANİ
Ayvanın altından geçtim,
Eğildim suyundan içtim,
Ben bu yere garip düştüm,
Garibem vatanım yoktur,
Yesirem (esirem) satanım yoktur,
Düşmüşem derin göllere,
Elimden tutanım yoktur.
DOKUZLU MANİ
Çiğin çiğine verdiğim yar,
Çiğnine çuha saldığım yar.
Ayağının altı göy çimen,
Boyuna kurban olduğum yar.
xxxx
ÇOBANA MANİLER
Çoban itin kudursun,
Arkaçında[§] su dursun.
Eğer meni almasan,
Seni ıldırım (yıldırım) vursun.
,xxxx
Çoban çoluk değil mi?
Ardı yoluk değil mi?
Çobana kız vermeller,
Çoban iğit (yiğit) değil mi?
xxxx
Çoban koyuna gider,
Durar boyuna gider.
Çobanın hak toğlusu (1) 1(toklu)
Nişan toyuna gider.
CİNASLI MANİ
O da senin,o da senin,
Düşünmüş oda senin,
Çok nazlanma sevdiğim,
Bir canım var o da senin.
Bir küçük örnek de Makbule yengemden. Sabır perdesini daha fazla kapalı tutamadı. Söz sözü çağırır misali aradan uzatıverdi içimizi ezen mısralarını.Davetsiz ve de teklifsiz…
Kar yağar bardan bardan,
Ay gülüm bu ellerde saralan canım,
Ne gelen var ne giden,
Sevdasız ellerde zar olan canım.
Bir son türkü… Mani ve türkü şöleni meclisimizin de en küçük üyesi olan Neriman’dan. Yumurtayı erken çatlatıp çıkan civciv gibi saf ve tiz sesiyle mani ve türkü şölenine noktayı koyuyor. Neriman da Neriman’mış ha!
ABUDEL
Arpa ekdim leyene
Abutel,
Sümbül boyu eğene
Karagöz,
On iki kurban demişem
Abutel,
Eli elime değene
Karagöz.
xxxx
Ay suya giden ikidir
Abutel,
Kolum kalkmaz yüküdür
Karagöz,
Allah meni su yarat
Abutel,
Su gızların yüküdür
Karagöz.
Önemli not: Bu derleme çalışmasının sahası: Ardahan ili, Çıldır ilçesi, Aşıkşenlik Kasabasıdır.
Kaynak kişiler: Hurigüzel Şafak, Necla Şafak (Gündoğdu)
Tarih: 1973 Ocak ve Şubat ayları. C.Ş.
________________________________________
[*] Dürgeli:Toparlanmış,destelenmiş,sarılmış halde olan.
[†] Suhara:Şimdilerdeki Çıldır’a bağlı Aşıkşenlik kasabasının eski adı.
[‡] Emlik:Henüz annesinin sütünü emen kuzu.
[§] Arkaç:Koyun ve sığır gibi hayvan sürülerinin çoban gözetiminde geceleri dışarıda kaldıkları etrafı çevrili barınak.
1.Hak toklusu: Çobanların bir mevsim boyunca çalışmalarının karşılığı olarak hak ettikleri 1 yaşındaki erkek kuzu