YAŞAR GELER


Babalar günü

Evet, bir babalar gününe daha geldik. Mutlulukların, hüzünlerin bir arada yaşandığı babalar günü. Bütün


Evet, bir babalar gününe daha geldik. Mutlulukların, hüzünlerin bir arada yaşandığı babalar günü. Bütün insanlar için bu durum aynı. Yaşayan babalarımız olduğu gibi, yaşamayan babalarımız da olduğundan hem sevinç hem hüzün yaşayabiliyoruz. Kaybettiğimiz babalarımıza Allah'tan rahmet, yaşayan babalarımıza da sağlık, mutluluk ve huzur diliyoruz.

     Babalık denen olay/kavram öyle basit bir kavram olmasa gerek. Babalık çok ama çok ağır yükümlülüğü olan, doğru yapıldığın da haz veren, yanlış yapıldığında da ıstırap ve acı veren bir durumdur.

     Babalığı birçok kişi ve kurum farklı tasvir etmişlerdir. Örneğin; Mustafa Kemal Atatürk gibi bir insanı düşünün, toplumların gönlünü kazanmış, yaptıklarıyla tüm insanlığa örnek olmuş, biyolojik olarak bir çocuğu olmasa da binlerce çocuğa biyolojik babadan daha güzel bir babalık yapmış ender insanlardandır.

     Bir vatandaş düşünün maddi sorunlarını çözmüş, bununla birlikte kendini halka, garip gurabaya adamış, onların çeşitli sorunlarını çözmek için mücadele ediyor. Bu tür insanlar biyolojik baba olmasalar da gönüllerin babası olmayı hak etmişlerdir.

     Bir öğretmen düşünün her yıl onlarca öğrenciyi alır, onlara bir baba şef katıyla yaklaşır sorumluluğu süresince en iyi bir şekilde yetiştirmek üzere mücadele eder.

     Bir insan düşünün kendini toplumun lideri sayar, çevresine bir miktar da insan toplar, güya zenginden alıp yoksula veriyorum der. Kendisi bolluk ve bereket içinde yaşar ama birçok canı yakarak başkasının malını mülkünü elinden alır. Buna da baba diyoruz. Toplumda da mafya babası ya da yer altı dünyasının babası vs. gibi nitelemeler yakıştırılır.

     Bir devlet ya da devletler düşünün, bence en büyük baba olması gereken kurumsal bir yapıdır devlet. Bu devletler ki önceliği halkı olmalıdır. Yani kanatları altında yaşayan insanları, halkı onun evlatlarıdır. Bu tür yapılar yani devletler, tek bir kişi ya da kurum ayrımı yapmadan tüm insanlarına eşit yaklaşmalı, o insanlarının rahat yaşamaları için gerekli tüm önlemleri almalıdır.

     Asıl babalık mekanizması olan durum ise, biyolojik babalıktır. Biyolojik babanın en önemli görevi çocuğu ya da varsa çocuklarının en iyi şekilde yetişmeleri, vatanına, halkına yararlı insanlar olarak yetişmeleri için ellerinden gelenin en iyisini yapmaları gerekmektedir. Özellikle bakabilecekleri yani çok rahat bir şekilde iyi insan olarak yetiştirebilecekleri kadar çocuk yapmalıdırlar.

Kontrolsüzce çocuk üretip sonra da benim maddi ve manevi gücüm bunlara bakmak ve iyi bir şekilde yetiştirmek için yeterli değil demek bir babanın söyleyeceği bir söz olmamalıdır.

     Hani derler ya; “Ayağını yorganına göre uzat." Tam da o misal, eğer ki ayağın yorganının dışına çıkacaksa ve sen de üşütüp hasta olacaksan ona göre davranmalısın. İşte çocuk yapmak ve yetiştirmek de buna benzer. Kontrolü sizde olmayan hiçbir şeyin sonucu size olumlu yansımaz. Her türlü kötü ve olumsuz davranışa alışması ve bulaşması kaçınılmaz olur.

     Bir atasözü daha aklıma geldi, bununla da örnekleyerek yazıma son vermek istiyorum. "Demir tavında dövülür." çok güzel ve bir o kadar da anlamlı bir sözdür bu söz. Demiri ısıtmadan, eğilip bükülecek bir duruma getirmeden şekil veremezsiniz ya işte çocuk da öyledir. İyi ve olumlu davranışlara çok küçük yaşlardan alıştırmaya başladığınız da o çocuk kolay kolay bozulmaz ve değişime uğramaz. Belki çevresel etkilerden dolayı zikzaklar çizerler ama mantığı ve gelenekleri onu korur diye düşünüyorum.

     Daha yazamadığım onlarca baba örneği ve düşüncesi var ama bu kadarı yeterli diye düşünüyor, tekrardan insanlık türünün sürmesini sağlayan tüm babaların ve baba adaylarının "BABALAR GÜNÜNÜ" kutluyorum.

Yaşar Geler