www.cildirgoyce.com

FERDİ GÜNGÖR


ANAYASAYA NEDEN EVET DENİLECEK

Deniz Baykal konuşuyor...


   Deniz Baykal konuşuyor? CHP Milletvekili? Aslında CHP Genel Başkanı´ydı ya, bir zamanlar? Ama bir zamanlar?

   Sevgili Mehmet Ali Önelİstanbul Üniversitesi İletişim Fakültesi?nde bir kış sabahı ilk dersini vermek için içeriye girdiğinde, söz alarak sadece şunları söyledim: ?Size saygı duyuyorum, ancak yaptığınız işe değil? Gizli kamera kullanmak, gazetecilik yapmak değildir. Bu gizli kamerayı yeryüzünde kimin arkasına takarsanız takın; mutlaka eleştirilecek ve hatta belki kendisini küçük düşürtecek bir durum bulgularsınız. Gazetecilik, gizli kameraya kaydetmek değil; gizli kamerayla bulgulanacak işleri kamuoyu önünde söyletebilmektir? dedim ve dersten çıktım. Tek bir dersine de girmedim. Yalnızca sınavlara girip, soruları yanıtladım; o kadar?

    Deniz Baykal?ı gizli kasetleri kamuoyunda deşifre oldu diye bırakan, onu terkeden CHP?lilere şu şartlarda kim güvenir? Soruyorum: Kim güvenir? ?Ben güvenirim? diyen çıkabilir mi? Peki, onu geçtik; Deniz Baykal?ın bırakması gerektiği yerden inatla bırakmadığı dönemlerde, onun karşısına çıkamayan kişilere kim güvenir?

Yani gizli kamerada görüntüleri var diye bir lideri yalnız bırakmak ve kamuoyunun linç etmesine göz yummak kadar; öncesinde de o kasete gelinceye kadar ?Dur artık yeter!? denilemeyen bir ortamda CHP, ne kadar oy toplayabilir? Ya şimdi? Zoraki Lider Kemal Kılıçdaroğlu, ne zamandan beridir ?Kahraman Genel Başkanı´ oldu? Onun üzerindeki bu ısrar nedendir? Hitabeti, bir türlü Türkiye geleneklerindeki ?Lider´ tanımı seviyesine çıkamayan Kemal Kılıçdaroğlu?nun neyi yetecektir bu koltukta kalmaya? Dürüstlüğü mü? Sevimliliği mi? Yoksa ?Yetmez ama EVET?mi?

Bu yazı yazılırken, yaklaşık 10 dakikadır konuşuyor Deniz Baykal? Onun şu ?lider´ duruşlu konuşmasının geç kalmışlığına mı yansın CHP?liler yoksa onun ardından Kemal Kılıçdaroğlu?nun ötesine gidemeyişine mi? Neye yansın?

Türkiye, ne kadar güçlü bir retorikle Deniz Baykal konuşmasını sürdürürse sürdürsün, bu Anayasa?ya EVETdiyecek? Doğrudur, bu sabah bir televizyon programına katılan Beykozlu İstanbul Baro Başkanı Av. Mehmet Durakoğlu?nun da dediği gibi bu Anayasa, üniversitelerden uzakta, Baro ve STK?lardan uzakta şekillenmiş ve kimsenin haberi olmadan Meclis?e gelmiştir. Ancak buna biraz da CHP sebebiyet vermiştir. Mustafa Kemal Atatürk?ün kurduğu parti, 2017 yılına gelindiğinde bile ?muhafazakârlığını´ terk etmemiş ve tek bir riski bile kabul etmemiştir:

? Liderini değiştirememiştir

? Liderini belirleyememiştir

? Taşralardan uzaklaşıp, elitleşmiştir

? Bir siyasi partiden çok bir eğlence partisi havasında ilerlemiştir

? Kullanılmaması gereken değerlerin pek çoğunu ?Zamanı geldi? deyip kullanmış ve 3. kişilerin kullanmasına da gözyummuştur

? Statükonun koruyuculuğunu yaparken, işi tamamen tembelliğe vermiş ve işleyişin önündeki engelleri kaldırmak için gayret göstermemiştir

? Vizyonunu genişletmek ve güncelleştirmek adına içinden çıkan genç beyinleri dışlamış ve yönetimden uzaklaştırmak için elinden geleni yapabilmiştir

? Laf üretip iş üretemeyen bir görünüme bürünmüştür

? Ve en önemlisi de ne biliyor musunuz? Muhalefet olmaktan hiçbir zaman gocunmamıştır CHP ve iktidarı asla hedeflememiştir. Her zaman ve ne yazık ki, maalesef; Cumhuriyet´in Kurucu Partisi olması gerçeğine güvenmiş ve bir gün kendisinin kalelerinin de fethedileceğine hiç ihtimal vermemiştir.

AK Parti bunu yapmıştır?

Kurulur kurulmaz iktidarı hedeflemiş ve elde ettikten sonra da asla elindekiyle yetinmeyip, daha fazlasını elde etmek için risk üstlenmiştir. Kürt vatandaşların oylarına talip olmuş ve onların geleneksel oy verme refleksini bile gözle görülür bir şekilde değiştirmiştir. Bu bir risk olduğu halde AK Parti, bu riski üstlenmiştir. 17-25 Aralık gibi kendisi için çok ama çok zorlu bir sınavdan eksilerek değil; aksine çok daha büyüyerek ve güçlenerek çıkmıştır. Yapılan tüm seçimlere ?favori´ olarak girmiş, kazanmış; gelecekteki tüm seçimlerde de daha şimdiden en güçlü aday olarak ilan edilmiştir.

AK Parti, iktidarı sırasında toplumun huzursuz olduğu tüm isimlerle yolunu ayırabilmiştir. Milletvekili ya da Bakan olması da kendisini durdurmaya yetmemiş; zamanı geldiğinde tüm sorunlu kişilere gerekli dersi vermiştir. Bu noktada ise AK PartiRecep Tayyip Erdoğan isminden asla vazgeçmemiş ve her türlü eleştiride, o ismin arkasında dimdik durabilmiştir.

Türkiye, her şartta ve son 15 yılda AK Parti?ye güvenmiş ve iktidarı sürekli ona emanet edebilmiştir. Bu süreçte ise CHP, belki de tarihinde ilk kez bu kadar kötü muhalefet yapmış ve sürekli bundan dolayı eleştirilmiştir. ?Muhalefet etmek için muhalefet etmek? anlamına gelebilecek davranışlar, Genel Merkez?den taşralara dalga dalga yayılmış ve memleketin en uç noktalarında bile kendisini maalesef göstermiştir. Bu durum ise AK Parti?nin güçlü duruşunu daha da parlatmış ve artık haklı eleştirilerde bile kimse CHP?lileri dinlemez hale gelmiştir. Yalnızca muhalefet etmek için muhalefet etmek ısrarı, CHP?yi tamamen yiyip, bitirmiştir.

Tüm bu nedenler ve daha da fazlasından dolayıdır ki, bu Anayasa değişikliği Meclis?ten geçecektir. Devamında, Halkoyuna sunulduğunda da ülkenin yine yarısından fazlası bu Anayasa?ya EVET diyecektir. Çünkü artık vatandaşlar, ülkeyi AK Parti ve Recep Tayyip Erdoğan ismiyle özdeşleştirmiştir. Şu halde yapılabilecek hemen her şey Türkiye?nin yarıdan fazlası tarafından şartsız kabul edilecektir. Ülkenin yarısından fazlası 15 yıldır bu iktidara, bu partiye ve bu isme güvenmiştir ve kararını her sorguladığında, diğer tarafa bakıp; yeniden sıkı sıkıya aynı yere sarılmasını bilmiştir.

CHP?nin mevcut üst yönetiminin ?anlamadığı´ ya da ?anlamak istemediği´ bir takım işler vardır ve şu bir gerçektir ki, üst yönetim değişmedikçe asla şu anki konumundan bir adım bile ileriye gidemeyecektir. Bu ülkede Anayasa da değişecektir, kişiler de değişecektir; kimler gelip-kimler gidecektir ancak CHP bu geçişlerde ?figüran rolü´ bile üstlenemeyecektir.

CHP?nin içinde yer almadığı bu Anayasa değişikliğini CHP haketmiştir. Peki, Türkiye haketmiş midir? Onu da zaman gösterecektir. Ancak şu da bir gerçektir: Türkiye´nin asıl sorunu Anayasa değişikliği değil; uygulamadaki problemlerdir.

Yasaların en mükemmeli ile donatılsak bile onu uygulayacak olan kişiler, HâkimlerSavcılarEmniyet Birimleri ve vatandaşlar olacaktır. Dolayısıyla burada tam bir uyumdan sözetmek için 2017 yılına geldiğimiz bugünler bile ?daha hâlâ erken´dir.

Memlekette bugün bile daha Anayasa?nın ilk 3 maddesinin ne olduğunu ve niye olduğunu bilmeyecek kişiler bulunmaktadır. İşler bugün bile dava ederek değil; yaralayıp-öldürerek çözülmektedir.

Türkiye?nin Anayasa değişikliğinden çok önce 80 milyonu tarafından koşulsuz kabul edilmiş bir Hukuk Devletiolması gerekir. Yoksa Anayasa ve orada yazan yazılar, daha sonra gelir.

Ha, diyeceksiniz ki, ?Ferdi, muhalefetin de muhalefeti olur mu??? İyi de sevgili kardeşim? Bunu önce CHP?ye sormanız gerekmez mi?