Ayıbı ve günahı sadece bir et parçasına ya da bir tel saça indirgeyerek olabilecek en dar kalıpların içine sokarak bunu da kadınlara emanet eden ve bu duyguları adeta kadın bedenine hapsettikten sonra kendisini ayıp ve günah denizinin azgın dalgalarının içerisinde kulaçlar atan bir toplum haline geldik.
Ayıbı ve Günahı kadın bedenine hapsedenlerin ortak yönlerine bakın hepsi bu ayıp ve günah kalıbını kullanarak dünyadaki tüm nimetlerden sınırsızca faydalanan ve dünyevi ne kadar edinim varsa hepsini edinen ve bu uğurda kendisini asla bir ayıp ya da günah kafesine koymadığı için sınırsızca ayıp eden ve günah işleyenlerdir.
Namusu ve Namussuzluğu kadın üzerine inşa ederek kadının üzerine yıktığı bu ağır yük ile kadını sürekli bir imtihana tabi tutan, kadınlar bu imtihandan geçmek için kıvranırken kendileri yükümlülüklerini başkalarının sırtına yükleyen sırtında hiçbir yükü olmayan tüy kadar hafif ,çita kadar hızlı yaşadıkları hayatlarının tehdit edildiğini fark ettikleri anda hemen yine kadın üzerinden Namusun ve Namussuzluğun edebiyatını yaparak kaldıkları yerden devam edenler kendi sorumsuzluklarla dolu hayatlarına bakmadan başkalarının ayaklarına taş bağlayarak denize atmaktan geri durmayan bir güruh peydahlandı bu yüz yılda.
Ayıbı ve günahı illa bir et parçasının içine sıkıştıracaksanız o zaman Kalbinizin ya da Beyninizin içine sıkıştırmayı deneyin bakalım.
Mesela ticaretinizde tartıda ve ölçüde çalmamaya başlayın, biraz daha fazla kazanayım diye bir malı ya da hizmeti ederinden daha fazlasına satmamaya çalışın mesela.
Yine üç liralık evlerinizi on üç liraya kiraya vermeyin bakalım, yanınızda çalışarak size hizmet eden çalışanlarınızın maaşını belirlemek için devletin vereceği üç kuruş asgari ücreti beklemeden insanca yaşayacak maaşlar belirlemeyi deneyin bakalım, çalışansanız eğer iş yerinizde geçirdiğiniz zamandan türlü bahaneler ile dakikalar çalmadan dosdoğru çalışın mesela.
Evinizde kurduğunuz sofralardaki türlü yemeklerinizden yanı başınızdaki zar zor geçinen insanlarda bir tabak alıp yesin diye aklınızdan geçsin en azından.
Efendim kadın açık giymiş e paşam sen yiyecek gibi bakma çevir kafanı diğer tarafa ya da sulanmasın ağzın olmaz mı?
Bankalardaki bol sıfırlı hesaplarınızdan faiz almayın mesela, üzerinde ecnebilerin başkanının resmi olan Amerikan doları ve Euroları almak için fırsat kollamayın biraz isterseniz.
Analarınızı Babalarınızı huzur evlerinin duvarları içerisine mahkûm etmemeyi deneyin isterseniz.
Madem öyle oturduğunuz devlet makamlarında harcadığınız her kuruşta tüyü bitmemiş yetimlerin hakkı olduğunu unutmayın da devlet eliyle yaşadığınız lüks ve şatafattan vazgeçin biraz.
Millet gece kondu bile bulamazken sizler beşer onar odalı lüks villalarda, havuzlu sitelerde oturup sonra da ‘’Benim Hanım çocuklar mahremim onları kimse görmesin ‘’ diye burayı aldım yalanına sığınmak yerine ben bu lüks hayatı seviyor ve kimse ile de paylaşmak istemiyorum diyebiliyor musunuz söyleyin bakalım ?
Mesela çağdaşlığı içki masalarında arayıp, binlerce lirayı iki saatlik bilmem kimin konserinin biletine veren kardeşim sende biraz az iç bilemem kimi de cebindeki bilmem kaç bin liralık telefonundan izleyip dinlemeye razı ol bu seferlik olmaz mı ?
Yani efendim işin kolayını bulmuşuz hep beraber Arı, Namusu, Edebi, Hayayı ve Günahı kadınlarımızın içerisine sıkıştırıp onları kapatınca Müslüman onları açınca çağdaş olduğumuzu zannederek kendi keyfimizi yaşayıp gidiyoruz.
Seveyim sizin sınırsız sorumsuz hayatlarınızı….
Seveyim sizin kadınlara emanet ettiğiniz Ahlakınızı emi……..
