SİMALARI SEMAYA YANSIYANLAR?!

SİMALARI SEMAYA YANSIYANLAR?!

Rahmetli Yılmaz Şenlikoğlu´nun...

/resimler/2020-5/4/0946134689408.jpg

      Rahmetli Yılmaz Şenlikoğlu´nun paylaşımı ve Nurettin Yolcu´nun düzenlemesi sonucu uzun zamandır fotoğraf albümümde sakladığım bir fotoğrafa tekrar baktım. 45 yıl önce objektife yansıyan bu fotoğrafa bakınca bazı duygularımı sizlere nakletme gereğini duydum.
     Yüreklere dokunan sevginin, çıkarsız bir yardımlaşmanın, gönülden bir hoşgörünün tek tek yansımasıdır bu fotoğraf.

     Ne Mustafa Gündüz´ler, Ne Yahya Çiftçi´ler ve ne de İslam Gündoğdu´lar bir daha gelmeyecek bu güzide obamızın güzide ocaklarına. Ama onların miras olarak bizlere bıraktıkları toprağa, taşa ve suya sinmiş ruhları yüzyıllar boyu bize saflığın, samimiyetin, saygının öncülüğünü yapacak. Onlardan aldığımız feyzle geleceğimize hiç eksiksiz aynı duyguları, aynı davranışları aktarmaya çalışacağız.
    Ne Ocu Onur´daki ağıbaşlılığı, ne Ziya Şafak´taki ahlakî bilgiyi ve ne de Dede Sözbir´deki sevecenliği bir daha bulabilir miyiz bilemem ama o günlerde kulaklarına ezan okudukları torunları mutlaka ama mutlaka anlamlı izler taşıyacaklardır onlardan.
   Hangi coğrafyada olursak olalım onların nasihatları gönüllerimizde ses, zihinlerimizde ve ciğerlerimizde bizleri ayakta tutan nefes olacaktır.
    Onlar ülkemizin çok zor şartlarında dünyaya ?merhaba? diyen, çocukluklarını ve gençliklerini savaşlar ve kıtlıklarla geçiren, yokluğun en acımasız günlerini yaşayıp yine de ?Buna da şükür !? deyip yuvasını, komşusunu, dostunu ve akrabasını düşünmekten vazgeçmeyen, onlara yardım etmeği hiç aklından çıkarmayan müstesna şahsiyetler ve insanlık erdemiyle yaşayan karakterler? Ve günümüzde pek de örneklerini bulamayacağımız çok özel kahramanlardır aynı zamanda.

    Onları Sarıyokuş´ta, Mozret´te, Kurtludere´de  öküz arabalarına sap yüklerken, Cambaz´ın çayırında ya da Gedegüney´de tırpanlarla ot biçerken, Karayokuş´ta yaylaya giderken, Merre´de[1] balık tutarken görebilirdik.

     Ve onlar, yuvalarını geçindirmek, evlatlarını barındırmak için o günün şartlarında tarlalarını kotanla[2] süren, mahsullerini tırpanla biçip kol tırmığı ile yığabilen, öküz arabasıyla saatlerce yol katederek kışlık ihtiyaçlarını edinmeye çalışan, harmanlarını gem üstünde döven, tığlarını[3] yaba ile ancak hafif rüzgârda savurabilen, kışın tezekle ısınıp yazın da çalışıp da yığdıkları yığın otluk dibindeki gölgede serinleyen bir sabırlı neslin temsilcileri?

      Onlar, acı kayıplar sonucu dengesini yitirenlere denge, komşularının mutlu günlerinde onlara ortak bir payda... Çok zor durum yaşayan yanı başındaki dostlarına kol kuvvetiyle de destek olan özce canlar?
     50 yıl sonra bugün ise onların aynı ocaktaki torunları Kurbancanlar, Umutlar, Muratlar, Boralar, Yıldızlar, Yusuflar ve daha niceleri duyduklarını, gördüklerini değil de genlerinde var olan atalarının izinde ve onlara olan saygıyla aldıkları terbiyeyi daha iyi şartlarda sonraki nesillere aktaracaklar titizlikle.

        Kısacası 45 yıl öncesinin bu simaları semaya bakınca görebileceğimiz bir neslin zihinlerimize nakşettiği yansımasıdır.

     Sadece bir fotoğraf değildir bu, aynı zamanda tarlalarda, çayırlarda secde edip alınlarıyla mühürledikleri bu toprakların büyük Türk Milletinin kan ve canla var ettiği bir vatan parçası olduğuna şahitlik etmektedir bu fotoğraf?!

    Yaradan onların otağını cennet eylesin?!



[1] : Aşık Şenlik köyü sınırlar içerisindeki bir akarsu bölgesi.

[2] : Kotan:: En az 5, 6 çift öküzle tarlaları süren saban.

[3] : Tığ: İşlenerek başaklardan ayrılan tahılın oluşturduğu yığın.

Cemal Şafak /İstanbul