Peşmerge`nin geçişi, çocukların yüzünde leke bıraktı!

 Peşmerge`nin geçişi, çocukların yüzünde leke  bıraktı!

Sene 1999`du.

Sene 1999`du.
Bebek katili Abdullah Öcalan, Kenya`dayken siyasi hadiseler sonucu Türkiye`ye teslim edilmişti.
İlk sorgulamalarında kullanıldığını belirtiyordu.
Öcalan, yakalandığı yıllarda PKK`ya sınırın dışına çıkmaları yönünde talimat veriyor, bazı örgüt mensuplarının Türkiye`ye teslim olmasını istiyordu.
**
Yıl yine 1999…
Öcalan`ın çağrısına kulak verilmiş, 8 kişilik bir PKK`lı grup seçilerek, Türkiye`ye teslim olmak üzere yola çıkmıştı.
Bu sekiz kişi, omuzlarında silahlarıyla yürüyerek Şemdinli`ye kadar gelmişti.
Teslim alacak kurum bulunamayınca iş Jandarmaya kalmış ve bu 8 terörist sınırda jandarma ile iletişime geçerek teslim olmuştu.
Sene yine 1999..
Teslim olan teröristler Van`a sevk edilmiş ve tutuklanarak 5 yıl hapis cezası verilmişti.
**
Ve on yıl sonraydı, sene 2009…
Barış süreci, çözüm oyunları falan derken PKK kamplarından 34 kişilik terörist grubun Türkiye`ye gelme hadisesi yaşandı. O tarihi herkes bilir, 19 Ekim 2009.
PKK`lıların Türkiye`ye gelmesi bu kez 1999 yıllarındaki gelişe hiç benzemiyordu.
1999`da yürüyerek, ellerinde silahlarla gelen teröristler, 2009`da lüks arabalarla, elleri silahsız olarak Türkiye`ye girdiler.
Türkiye`de kahramanlık edasıyla, büyük bir coşku ile karşılanan teröristlerin kaderi 1999`da gelenlere de benzemedi. Hemen gözaltına alınıp, sorgulamaya götürülmediler.
Savcısı, yargıcı, avukatı her kim ilgiliyse Habur`a gönderildi, orada teröristlerle ilgilenildi.
Türkiye bu duruma çok üzülmüştü.
Zaman geçti, bunu da unuttu Türkiye.
**
Bugüne geldik fakat çok çalkantılı geçti aradaki yıllar, aylar, günler, haftalar, saatler, hatta dakikalar ve saniyeler.
Sınırlarımızda olaylar bitmek bilmedi.
Tarih 29 Ekim 2014, bu kez sınırlarımızda başka bir giriş, başka bir çıkış söz konusu oldu.
Kobani`de ki sözde IŞİD kuşatması, buna paralel olarak Türkiye`nin Peşmerge için koridor açması meseleleri gündemi ısıttı.
Ve sınırlarımızda gündemi büyük olan üçüncü bir terörist girişi daha yaşandı.
Kobani`ye gitme bahanesi ile Irak Kürt Bölgesel Yönetimi`ne bağlı Peşmergeler, Erbil`den yola çıkarak, ağır silahlarla birlikte Habur Sınırımızdan giriş yaptı.
Peşmerge konvoyuna, Türk zırhlıları ve yollara dökülen sempatizanları da eşlik etti.
Sevgi gösterileri falan…
Bugün Peşmerge`ye sevgi gösterisinde bulunanlar, ne yazık ki Türk askerine bir gün olsun aynı sevgiyi gösteremedi.
En ilginç karşılama ise, Suruç`ta çocukların yüzlerine ABD, IKBY ve YPG bayraklarını çizerek Peşmerge askerini beklemeleriydi.
Ve bu da gerçekten utanç vericiydi.
Peşmerge`nin geçişi,ne yazık ki Türkiye çocuklarının yüzünü kirletmişti.
Bir diğer ilginçlik ise Türkiye sınırlarından giriş yapan ve Peşmerge olduğunu bildiğimiz IKBY askerlerinin kolları ve göğüslerinde ki ABD armalarıydı.
Bu durumu ilginç olarak görmek, aslında amatör bir bakış açısıdır.
Çünkü Kobani`ye asıl gidenin Peşmerge olmadığını, bölgede bir Kürt devleti kurma çabası bulunan ABD ve işbirlikçileri, PYD ile PKK olduğunu artık hepimiz tahmin edebiliyoruz.
**
Bugün, öz sınırlarımız içerisinde cadde ortasında vurularak öldürülen askerlerimiz, sınırlarda yapılan yatırımların imha edilmesi, pazarda eşiyle birlikte alışveriş yapan askere eşinin gözü önünde yapılan saldırı, sokakların yakılıp yıkılması, polise, askere taş atılması ve aklımıza gelmeyen onca terör faaliyeti yaşanırken, hala daha barış sürecinden söz etmemiz şaşırtıcıdır.
Provokatör eylemlerin bitmek bilmediği ülkemizde, barışı sürdürme adına daha kaç masumun ölümünü izleyeceğiz?
Ülkemizde insanlarımız öldürülürken, birliğimize yönelik ihanetler yapılırken, ABD`si, PKK`sı, Peşmerge`si, bebek katilleri sınırlarımızı yol ederken, ülkenin ötelenen vatanperver Türklerini ne ile ikna edeceğiz?
Yaşanan ama istenmeyen bu gelişmelere yönelik tepkiler her ne kadar kitlesel anlamda kendini göstermese de, Güneydoğu bölgesinde vatana, millete, bayrağa karşı yapılan hain saldırılara ve istismarlara karşılık verilen tavizlerin, gerek doğu, gerekse batı da Türklerin ve Kürtlerin sabrını taşırdığını görmek durumundayız.
Görmek durumundayız ki, bölücülere tavizler verirken, vatana sahip çıkan üç beş kıyamet kurdunu da küstürmeyelim.
**
Bugün, ABD`nin New York kentinde yaşanan ilginç bir hadisenden bahsedeceğim;
Ülkenin finans merkezi Wall Street`te, Cumhuriyetimizin 91`nci yılı, ay yıldızlı bayrağımız göndere çekilerek kutlandı.
Üstelik bayrağımızı New York`ta göndere çeken, ülkemizi uluslararası camiada yanlış tanıtarak, imaj kaybına uğratan "Midnight Express (Geceyarısı Ekspresi)" filminin ilham kaynağı olarak öngörülen ve aynı ismi taşıyan kitabının yazarı Billy Heyes`ti.
Uyuşturucu kaçakçılığı yaptığı için Türkiye`de 1970 yılında tutuklanan ve cezaevine düşen Heyes, cezaevindeyken yaşadıklarından toparlayarak yazdıklarının filmde gösterilenleri yansıtmadığını, bu nedenle Türkiye`ye karşı mahcup olduğunu söyledi.
Pişmanlığını dile getirme, özür dileme ve içini rahatlatma amacıyla da Türk bayrağını New York`da kendisinin göndere çekmek istediğini ifade etti.
Heyes`in bu talebi geri çevrilmedi, Türkiye`nin başkonsolosu Ertan Yalçın tarafından kabul gördü ve bayrağımız New York`ta, Türkiye`de hapis hayatı geçirmiş olan bir ABD`li tarafından dalgalandırıldı.
**
Bunları neden anlattığımı, yazıyla ne ilgisi olduğunu aklınızdan geçirdiğinizi tahmin edebiliyorum.
Şöyle ki; gezmek için geldiği Türkiye`de hapis yatan, döndüğü New York`dayıllar sonra Türkiye`ye karşı mahcubiyetini anlatmak ve vicdanını rahatlatmak için Ay Yıldızlı bayrağımızı göndere çekme cesareti gösteren bir Amerikalı kadar olamayan, ekmeğini yediği, suyunu içtiği bu vatana, merhamet kokan gölgesinde özgürce yaşadığı bu bayrağa sahip çıkamayanlar utanır belki dedim.

                                                             Dinçer Aktemur / ÇILDIR MANŞET