PARTİLER SEÇİME HAZIR MI?

PARTİLER SEÇİME HAZIR MI?

Nihat Ağdemir'in Kaleminden...

           İstanbul, Adana ve Ankara belediyelerinin el değiştirmesini müteakiben siyasetin ve vatandaşın ezberi bozuldu. Kaybeden ve kazanan taraflar, 31 Mart ve sonrasında tekrarlanan İstanbul seçimlerinin şokunu henüz atlatabilmiş, tam anlamıyla kritik edebilmiş değiller. İstanbul’daki iki seçimin ve 31 Mart seçimlerinin ülke siyaseti üzerindeki etkisini ve özellikle de seçmen/parti/güven endeksinde oluşturduğu değişimleri gözlemleyen bir çalışma da yapılmış değil. İşte bu yazı; biraz bu boşluğu doldurup kafalarda oluşan sorulara cevap bulmak maksadıyla yazıldı.

        Bugün seçim olsa oyunuzu kime verirsiniz?

     Ben bu sorunun cevabını para karşılığı yaptırılan kamuoyu araştırmalarından bağımsız olarak ele almak istiyorum. Zira gerçek veriler ile sipariş veriler arasındaki uçurum ancak böylelikle kapatılabilir.

        Bugün seçim olsa siyasi tablo nasıl şekillenir? Soruları günümüzün en kıymetli sorularından olsa gerek.

      Bunlara ilaveten;

1) Son seçimde tercihini CHP’ye kaydıran seçmen, bugün seçim olsa Ak Parti’ye döner mi?

2) Ak Parti’den çıkan belediyeleri alan konsorsiyumlar seçmeni mutlu etmeyi hedefliyor mu?

3) Ak Parti gelişmelerden sonra seçmen tarafından iletilen mesajı aldı mı?

4) MHP ittifak dışında, parti/seçmen konularında yeni döneme ilişkin stratejisini ne yönde oluşturdu?

5) Yeni kurulan partiler, 3 önemli partiden hangisinin seçmeninin kapısını çalıyor?

6) Partiler arası geçişlerde yoğunluklu tercihlerin analizi, sebep ve sonuçları yapılıyor mu?

7) Parti değiştirenlerin siyasi-mutluluk endeksleri ne düzeyde?

8) Parti değiştirenler lider-doktrin-kadro üçlemesinde tatmin oldular mı?

9) Parti değiştirenler geçtikleri partilerde aradıklarını ne oranda buldular?

10) Parti değiştirenlerin eski partilerine özlemleri araştırılıyor mu, biliniyor mu ve bu insanlara ulaşılıyor mu?

        Şeklinde çok önemli sorular parti AR-GE departmanları tarafından araştırılmaya muhtaç halde bekliyor.

        Soru şu: Bugün seçim olsa oyunuzu hangi partiye verirsiniz? Siyasi çalışmalarımı sahaya odaklı yaptığımı bizi tanıyan herkes bilir. Siyasi görüşüne bakmadan herkesi dinler, doğruları anlatır ve yanlış bilinenleri düzeltmeye özen gösteririm. Bu temaslarımı 31 Mart sonrasında daha da hassasiyetle yaptım. Verilerle karşılaştırdım. Sonuçlar çok ilginç. Partiler seçmeni blok halinde değerlendirme yanlışlığından kurtulmalıdır. Seçmen aynı karakteristik özellikler gösteren bir varlık değil. Seçmeni; kültür, etnik kimlik, dini tercihler, eğitim durumu, cinsiyet, yaş ve beklentiler başlıklarında ayrı ayrı incelemek gerekiyor. Bu kesimleri ayırd edip talepleri ve siyasi yönelimleri ona göre irdelemek, bu işin olmazsa olmazı. Ben özellikle yaş boyutu ile ele alıp en kritik noktada yoğunlaşan önemli bir riski belirgin hale getirmeye çalışayım.

GENÇLER…

İLK SEÇİMİN BELİRLİYECİLERİ Gençler, özellikle Z kuşağı diye adlandırılan 18-29 yaş arası gençler siyasetin belirleyici unsuru olmaya başladı. Bu kesim gençler doğdukları veya gözünü açtıkları anda Ak Parti ile uyandılar. İktidarda farklı bir partiye şahit olmadılar. Bu konuya duyarlı ve bu alanda okuma yapanlar hariç, gençlerin mukayese yapma imkanları yok. Ancak özgürlüklere yapılacak müdahalelere de tahammülleri yok.

 HERKESLE BÜTÜNLEŞECEK MİLLİ BİR SİYASET

           Birbiri ile hiçbir organik bağ kuramayan iki farklı kanadın seçmenleri yerel seçimlerde büyükşehirlerde “tanımlanmamış cezalandırma dürtüsü”yle aynı adaylara oy verdiler. Bu dürtü siyaseten iyi analiz edilmeli ve ona uygun politikalar üretilmelidir. Özellikle İmamoğlu’nun oluşturduğu hayal kırıklığı seçmeni yeni bir arayışa itiyor diyebiliriz. 31 Mart yerel seçimleri Türkiye’de her seçmenin ayrı bir ihtimamla önemsenmesi gerektiği gerçeğini siyasete öğretti. Önemsenmeyen insanlar seçimde affetmiyor, unutulmasın. Bütünleştirici milli siyaset halkın ilk tercihi.

AK PARTİ’NİN ENGELLİ KOŞUSU SÜRÜYOR

         Ak Parti’yi iktidara getiren argümanlar: Yol yapmak, yolsuzluk ve yoksulluğun önlenmesi idi. Buna ilaveten siyasetin gençleşmesini de başaran yine Ak Parti oldu. Seçmenin olumlu not verdiği konular: Yolların ve ülkedeki altyapı yatırımlarının hızla yapılması, terörle mücadele, sağlıktaki başarılar, savunma sanayii atılımları, mavi vatan iddiasındaki tutarlı/icraatcı siyaseti, yeni enerji kaynaklarımızı hakkıyla sahiplenmesi, diplomatik zaferler ve ekonomik kalkınma hamleleri olarak kayıtlara geçti. Bununla birlikte gençler sorunlarına çözüm üretilmesini istiyor, iş istiyor, eğitimin uygulama/atöyle/saha ile beraber verilmesini istiyor ve kuru diplomalardan kurtulmak istiyor. Gençler kendilerini anlayan genç siyasetçileri sahada daha fazla görmek istiyor.

SEÇMEN YERELDE, KENDİ DİKTİĞİ ELBİSEYİ BEĞENMEDİ

        Aslında seçmenin de 23 Haziran sonrası oluşan tabloyu benimseyemediği ve kendisine yakıştıramadığını görüyoruz. Pişman olan ve dersini alan seçmenlere bugünlerde daha fazla şahit oluyoruz. Nereden mi anlıyoruz? Ak Parti İstanbul teşkilatlarının üye çalışmalarından… Tüm dünya, Türkiye ve İstanbul pandemi sürecini yaşarken Ak Parti İstanbul teşkilatı 2 kez üye kampanyası gerçekleştirdi. Son raddede 106.155 üye kaydı yapıldı. Bu dönemde gerçekleşen bu çalışma çok iyi analiz edilmelidir. Yenilenen, siyasetini diri tutan, kadrolarını tabana yayan, söylemini halkın günceline yaklaştıran ve idrakini kılcal damarlara kadar açan partiler; ilk seçimin galibi yeni dönemin lideri olarak tarihe geçecektir. Güçlü ve Büyük Türkiye’nin buna çok ihtiyacı var.

ERKEN SEÇİM NEDEN DİLLENDİRİLİYOR?

       Akşener, parti içi sorunları tartıştırmamak, ötelemek ve tabanını meşgul etmek için seçim istiyor. Kılıçdaroğlu iç tartışmaları başka yöne kaydırmak için erken seçim diyor. İzmir’in hali, İstanbul’un hali ve Adana’nın hali ortada… Erken seçimin Türkiye’yi getireceği nokta dış açılımlarımızın, Akdeniz ve Karadeniz’deki zaferlerimizin sekteye uğramasıdır. Karabağ, Libya ve Suriye’deki meselenin yüz yıl geriye götürülmesidir. Ve dahi Türkiye’nin kritik eşiği aşmasını sabote etmektir. İyi biliyorlar ki, bu sistemde Türkiye erken seçime gidemez. Erken seçime gitmenin 2 yolu var. Birincisi, Cumhurbaşkanının kendisi ile birlikte meclisi fesh etmesi. İkincisi, muhalefetin 360 vekili bulması. Bahçeli’nin son açıklaması ile bu iki durum da mümkün değil. Var sayın seçim oldu. 6’lının ülkeyi yönettiğini düşünün. 6 partinin nasıl bir uyum sergileyeceğini hesap edin. CHP-İyi Parti-HDP konsorsiyumu daha İBB’yi yönetemiyorken; buna Saadet, Gelecek Partisi ve Deva Partisi’ni de ekleyin… Çokbaşlılıkla birlikte nasıl bir kaos oluşacağını şimdiden görmek zor değil… Allah Korusun. İP içindeki Ümit Özdağ’ın partisinin İstanbul İl Başkanı için sarf ettiği sözler partiyi nasıl allak bullak etti, hepimiz görüyoruz. Bir partiye hakim olmayı kolay mı sanıyorsunuz? Partisine hakim olamayan ülke yönetimine nasıl hakim olacak?

           Ben onlara kritik soruyu sorayım: “Muhalefet liderleri 3 yıl kendi partilerini yönetebilecekler mi?”

Nihat Ağdemir