www.cildirgoyce.com

PARANIN KÖLESİ OLMAYIN

PARANIN KÖLESİ OLMAYIN

Yaşadığımız çağda, başka başka

Yaşadığımız çağda, başka başka maskeler altında, o kadar çok insan köleler türedi ki; hangisiyle karşı karşıyayız, çoğu zaman anlamıyoruz bile !
Hiç kuşku yok ki, çürümüşlük dönemini yaşamaktayız. Bugün dünyamız, sermaye düzeninin yasalarına göre yöneltilmekte. Bu düzenin temeli ise para endeksli üretim ve tüketim ilişkisine dayanmakta. Bu düzene egemen olanlar, sistemin sonsuza kadar devam edeceği düşüncesini insanlar arasında yaymaya çalışmaktalar. Ekmek, eğitim, sağlık, bilgilenme, teknoloji, din, aşk, namus, isyan, ahlak, öfke, edebiyat, sanat ve aklımıza gelen her şey bu düzenin, bu çarkın içinde yeniden anlamlandırılmaya çalışılmakta.
Ekonomik ve politik gücü elinde tutanlar, egemenliklerini yitirmemek için, evrensel moral değerlerini de, kendi çarklarına göre yeninden yaratmaktalar. Yeni biçimlendirdikleri insan hakları, demokrasi için kendilerine ait olmayan ülkelerde, milyonlarca insanın tepesine kimyasal, biyolojik, nükleer bombalar yağdırmaktalar. İletişime, medyaya ve bütün haberleşme araçlarına hükmederek, zihinsel ve kültürel savaşlarını, amansız bir şekilde devam ettirmekteler. Bunların hepsi, para için yapılmakta.
Rahat bir yaşam için, emek vermeden, birilerinin sırtından geçinenler mi dersin, hak etmediği parayı gasp edenler mi, hakkı olmadan; hakkı olanların emeğini çalanları mı, merhametsiz insanların hizmetinde; onlar için çalışanları mı, banka faizlerinin kölelerini mi; arzuların kölesi olanlarımı, hangisini anlatalım ? Bir çok şeyin kölesi, o kadar çok insan var ki, neresinden bakarsan bak, elimizde kalıyor.
Sahi, bunlar gönüllü kölelik mi, yoksa yaşamsal koşullarının getirdiği zorunluluklardan kaynaklanan seçimler mi; yoksa zayıf benlik duygusundan kaynaklanan ,sorumluluktan kaçan , emek vermeden sahip olma arzusunu destekleyen zayıf benlik duygusundan mı ?
Bir maddenin, yada ruhsal bir hevesin kölesi olmak nasıl bir şey ? İnsanca yaşamak için gerekli olan imkan ve koşullara sahip olduktan sonra, halen daha fazlasını istemek, nasıl bir mantıkla açıklanabilir ? Bir şeyin kölesi, bağimlisi olmak nasıl izah edilebilir ?
Yaşamsal seçenekler, iradesi zayıf insanları bir şekilde kendine bağimli kılıyor; kimi teknolojinin kölesi, kimi insan ilişkilerinde seviyesizliğin kölesi oluyor. Unutuyor, dünyada var olma amacını, varlığının tanımını ve insan olma boyutunu. Ruhları aç, doyumsuz insanlar sürüsü oluşuyor. Para için ?Para her şeyi yapar? diyen bir insan, para için her şeyi göze alır; bu tip insanlar, sermaye düzeninin sevdiği insan tipidir.
Biz meydanı onlara terk edince çoğalır faydacılık sahaları, her yerde kötülük kol gezer. Hayat bir senfoniyse, o seslerin içinde, özgür, sağlıklı,sorumluluk bilinci gelişmiş, sorumluluk sahibi insanlar olarak, hiç kimsenin kölesi olmayalım. Olmak isteyenlere de göz yummayalım, unutmayalım zalime, hırsıza göz yummak, onu yapan kadar bizi de sorumlu kılar. Ne farkımız kalır kötülüğün efendisi olan insan yaratıklardan.
İnsan ne verecekse, emek sarf etmeli, İçten olmalı; parayla pulla da ilgisi yok bu işin. İnsan, insan olmanın özüne varamadıkça, erdemli olmayı becerebilir mi ? Hangi kitaba çağırırsan çağır; birey olamamışsa, farkındalığa sahip değilse, çağrıları duyabilir mi ?İnsan, bir başkasının canı yandığında canı yanmıyorsa, egosunu arka cebine koyup, empati kurabilir mi? Artan yemeği veremeyen, nefsine rağmen verebilir mi?
Her insan bir dünyadır, makineleri çeviren enerjiyi bulan kişide, bir kişiydi lakin bütün fabrikalar onun buluşuyla tıkır tıkır işliyor.
Çürümüşlüğün ayyuka çıktığı bu çağda, doğa talan ediliyor, rant ekonomisi dünyamızı çöle çeviriyor. İnsanlar, yaşamın özünden uzaklaştıkça sığlaşıyor. Arkadaşlık,dostluk çıkar ilişkileri üzerinden tanımlanıyor
Sohrab Sepehri´nin arkadaşına seslenişinde ?çiçeklerin ayaklarına onların fiyatını yazıyorlarsa ? üzülme, bu böyle gitmez, diyor ya; dünyanın şu an içinde bulunduğu çürümüşlüğe; duyarsızlığa, talana,sevgisizliğe,yağmaya, hal ve ahvale ne güzel bir sesleniş olmuş.
?Ben senin arkadaşınım, senin elinden tutarım. Süzül, zira kuşlar böyledir ve yeşillikler böyledir. Ağaca vardığında seyre dur. Seyir seni göklere çıkaracak. Bizim zamanımızda bakmayı öğrenmemişler ve ağaç, evi süslemekten başka bir şey değil ve kimse komşunun bahçesinin çiçeklerine inanmıyor. Bağlar, bağlılıklar kopmuş. Kimse ayışığında yürümüyor artık ve bir karganın uçuşundan aymıyor, kimse ve tanrıyı taraçanın merdivenleri yanında görmüyor ve sonsuzluğu sürahide bulamıyor.
Gözlerde dal-budak yok, damarlarda gökyüzü bulunmuyor. Bu devranda ağaçlar insanlardan daha hamdır. Dağlar arzulardan daha yüksektir. Kamışlar, düşüncelerden daha doğru. Kar, yüreklerden daha ak.
Olsun, bir gün gelecek; benim gidip komşunun evini sulayacağım gün gelecek ve sen komşunun çamlarını selamlayacaksın ve sığırcıklar bizim uykularımıza oturacak ve insanlar ağaçlardan daha sevecen olacaklar. Şimdi üzülme, şayet dükkânlarda çiçeklerin ayaklarına onların fiyatını yazıyorlarsa ve horozu sabah olmadan kesiyorlarsa ve atı arabaya koşuyorlarsa? dilenciye kalmış yemeği veriyorlarsa sen üzülme? böyle kalmayacak. Kendi boylu yüksekliğinde yüksel ve tan atmasını bekle. Dünyayı okşa. Pencereyi aç. Sarmaşığı gör. Kendi gözlerinle gör. Kendi bulduklarınla yaşa. Başkalarına yaklaşman için kendine dal.?

İnsan kendiliğinden büyük olmaz, insanı olumlu eylemleri büyük yapar. Nefretle, hakaretle, kinle, öfkeyle büyüyen bir güzellik yoktur dünya yüzünde. Sağlıklı düşünen beyinlerde büyür insanın güzelliği. Yaşam, cesur ve mücadelecileri sever.
Her günün yeni gün, her yeni gününün yeni bir başlangıç olduğu düşünüldüğünde, akan bir ırmak gibi olmak, herkesin harcı değildir.
Hepimiz gökyüzündeki ışıklar kadar parlak, güneş kadar sıcağız. Yeter ki,paranın esiri, sistemin kölesi olmayalım (!)