NE ONLAR MUHACİR NE DE BİZ ENSARIZ

NE ONLAR MUHACİR NE DE BİZ ENSARIZ

‘Onlar Muhacir Biz Ensar’ız’ işte bu cümle belki de son on yıldaki mülteci ve dış göçler ile ilgili devlet politikamızın üzerine inşa edildiği temeli anlatan en kısa ve en özlü cümledir diyebiliriz.

       Ensar olabilmek için temel şart ortada bir Muhacir olması gerektiği için olsa gerek her sınırımıza dayananı on senedir muhacir görüyor ve Ensar olmanın bir gereği olarak sınırlarımıza dayanan muhacirlere devletin tüm olanaklarını sonuna kadar seferber ediyoruz.

       Bu seferberlik esansında durumun nezaketine binaen ülkenin ekonomik imkanları pek düşünülmediği gibi gelenlerin neden geldiği, kimler olduğu ve sonunda ne olacakları hükümetimizin ve onun icraatlarını kayıtsız şartsız doğru ve tartışılmaz olarak kabul edenler tarafından düşünülmediği gibi konuya dair çekincelerini belirtenler de en ağır vicdansızlık ve ırkçılık ithamları ile itham edilmektedir.  

       Birinci muhacir dalgası Suriyeliler ile başlamış sınırsız ve sorumsuz bu göçün psikolojik, sosyolojik, siyasi ve ekonomik etkileri daha yeni, yeni baş göstermeye başlamış ve geleceğe dair kaygıların yönetilmesi için acil eylem planlarına ihtiyacın en belirgin olduğu zamanlar yaşanmaya başlamışken bu sefer de Afganistan’dan Suriye’deki göçten daha tehlikeli ve ileride çok daha büyük yıkıcı sorunları ortaya çıkabilecek daha düzensiz ve daha sorumsuz göç dalgası başladı.

       Bu göç dalgasının detaylı incelemesi yapıldığında;

       Hudut namustur anlayışından bugün nerelere gelindiği sınırlarımızı koşarak, kamyon kasalarına doluşarak ve askeri üniformalar ile adeta askeri yürüyüş düzeni ile geçenleri görünce daha iyi tahayyül edebiliriz diye düşünüyorum. Ülkemizin sınır güvenliği konusunda kuralların bu kadar laçka hale geldiğini görünce bu sınırlardan daha neler geçti diye düşünmemek elde değil maalesef.

     Bir diğer husus bizi kendimizi Ensar ilan ettiren muhacirliğin kaynağına baktığımızda karşımıza tüm şiddeti, heybeti ve her yerinden insanlığın kanı damlayan ABD ve onun emperyalist politikalarını görüyoruz.  Ortadoğu da kimi ülkelere bizzat girip oraları geriye posası kalana kadar sömüren kimi ülkelere de sömürme işlemleri bitince de terk ederek ortaya çıkardığı göç dalgaları doğrudan ülkemizi vurmakta belki de Ensar olma sevdası ile görmekten ve anlamaktan imtina ettiğimiz adına da insani ve düzensiz gelen göç dalgaları dediğimiz bu dalgalar aslında bilinçli bir politikanın uygulamaması adımlarından başka bir şey değildir. Ortada ABD emperyalizmin bizzat dokunarak sonunu getirdikleri bir de bizzat dokunmadan dokunduğu ve gelecekteki emperyalist oyunları için silah haline getirdiği adına mülteci denilen gittiği toprakların her yerine adeta bir mayın gibi gömülerek vakti gelince imha edeceği adeta canlı bomba olan mülteciler kanalı ile sonunu getirecekleri hedef ülkeler vardır ve maalesef ki bunlardan biri de bizim ülkemizdir.

        Yine başka bir husus olayın Ensar olma isteğimizin karşılığı olması gereken MUHACİR hususudur ki kadın, çocuk ve yaşlılar için bu sınıflama yapılabilmekte ancak  ülkesinin geleceği tehlikede iken başka bir ülkeye kaçıp burada sahillerde nargile içenlerin bu sınıfa sokulması ne Muhacirliğe sığar ne de Mağdurluğa. Suriye’den gelenler için durum bu iken Afganistan’dan gelenler için ise durum çok daha vahim ve trajedi doludur. Kim bu Afganistan’dan ABD tarafından bizzat işaret edilip rotaları çizilerek bize gönderilen sözüm ona Muhacirler?  Bu kişiler yıllarca ülkelerini birkaç ABD dolarına satan vatan, millet ve bayrak düşmanı hiçbir mukaddesatı ve maneviyatı olmayan ADB işbirlikçisi hain sürüsüdür.  Verdiği üç beş dolar ile boyunlarına tasma takan sahipleri ABD ben gidiyorum dediğinde ortada kalan bu ihanetin çocukları şimdi başı boş bir şekilde ülkemize sıkış, tıkış doluşmakta ve ölü hücre evleri ya da patlayacağı günü bekleyen toprak altındaki bir mayın gibi gidecekleri yerlerde sahiplerinden bir işret bekleyen canlı bomlalardır.

        Dolayısı ile Muhacir gerçekten bir Muhacir olmayınca birilerinin Ensar olma söylemi hava da kalmakta ve ancak kendilerinin inanacağı bir hayalden öteye geçmemektedir. Hayalinizden uyandıracağım kusura bakamayın ama ne onlar Muhacir ne de bizler Ensar’ız.

       Bu düzensiz ve sorumsuz göç Avrupa’dan verilen üç beş kuruş ile acil ekonomik yaralara merhem olacak diye katlanılacak bir durum olmadığı gibi ülkemizin demografik yapısını doğrudan değiştirecek, ülkedeki kayıt altında ve kurallara bağlanmaya yeni, yeni başlanmış istihdamı tekrar kayıt dışı istihdama doğru yöneltecek kendi insanımızın yaşam alanını daraltacak ve en önemlisi vakti geldiğinde sahiplerinin bir işareti ile ülkemizi de geldikleri ve felaketini elleri ile hazırladıkları ülkeler haline getirecek çok tehlikeli sonuçlar doğuracak ABD emperyalizminin kansız bölme ve parçalama hamlesinin bir parçasıdır. Durum çok acil ve vahimdir vakit kaybetmeden engellenmesi gereken tarihimizdeki en sıkıntılı sorunlarımızın başında gelen bir göç olayından ziyade ülkemizin temeline konulan bir insanlı mayınlama operasyonudur.

      Buna engel olmamak ya da sessiz kalıp sineye çekmek ya da olayı Ensar ve Muhacir ikilemi ile yumuşatmaya çalışmak hiç lafı dolandırmadan belirteyim ki alenen VATANA İHANETTİR.

      Hani bu bazılarınızın bu göçe karşı çıkanalar ve kaygılarını dile getirenler için yönelttiği gibi siyasal kaygılarla söylenen bir VATANA İHANET ithamı değil düpedüz ve aleni bir VATANA İHANETTİR.

NOKTA

 

Sinan KARAÇAY

Çıldırmanşet-İstanbul