NE KADAR SAMİMİYİZ ?

NE KADAR  SAMİMİYİZ ?

Din nedir? Hz. Peygamber (s.a.s.) bir defasında bu soruya...

    Din nedir? Hz. Peygamber (s.a.s.) bir defasında bu soruya, "Din samimiyettir" diye cevap vermiştir. Başka seferde ise  "Din güzel ahlaktır" diye cevap vermiştir. Güzel ahlak dinin, samimiyet ise güzel ahlakın ruhudur. Bu yüzden, tarifler arasında bir çelişki olmayıp, her iki tarif de birbirini açıklamakta ve tamamlamaktadır.  Hz. Peygamber (s.a.s.)'in yaptığı her iki din tanımında da, dinin toplumsal yönünü ve beşeri ilişkileri öne çıkarması, ahlak ve samimiyetin dinin özü olduğunu vurgulaması, günümüzde dindarların hatırlaması gereken önemli bir husustur. Din kime karşı samimiyettir soruna cevaben Resûl?i Kibriya efendimiz şöyle buyurmuştur: "Allah'a, Kitabına, Resûlüne, müminlerin yöneticilerine ve tüm Müslümanlara karşı samimiyettir." 
    İhlas ve samimiyet dinin özüdür. İhlas ve samimiyet, inancın, kulluğun ve itaatin sadece ve sadece alemlerin Rabbi olan Allah'a özgü kılınmasıdır. İhlas ve samimiyet bütün ibadetlerin her türlü riya, gösteriş ve çıkar kaygılarından arındırılıp sadece Allah rızası için yapılmasıdır. İhlas Allah'a karşı olduğu gibi insanlara, canlı, cansız bütün varlıklara da gösterilen samimiyettir.  Bütün samimiyetin  kaynağı Allah'a  duyulan samimiyettir. Allah'a karşı samimiyet, O'nu hakkıyla tanıyıp (marifetullah), iman edip, herkesten ve her şeyden daha çok onu sevmek, daima zikredip asla unutmamak, Allah'a karşı samimiyet, O'nu ve O'nun dinini diğer insanlara tanıtmak ve sevdirmek için fedakârca ve büyük bir özveriyle çalışmakla olur. 
    Allah'ın Kitabı'na karşı samimiyet, onun bir harfinin bile değişmeden ve eksilmeden elimize ulaştığına iman etmektir. Ardından içeriğinin, Hz. Peygamber (s.a.s.)'in beyan ettiği ve sahabe-i kiramın algıladığı ve uyguladığı anlam ve biçimiyle evrensel ve sürekli olduğunu kabul etmektir. O'nu büyük bir saygı ile okumak, manasını anlamak ve büyük bir titizlik ve gayretle uygulamakla olur. İnsanlara o kutsal  Kitab'ı tanıtmak, öğretmek ve sevdirmek, bu samimiyetin gereğidir.
    Allah'ın Resûlüne karşı samimiyet ise; Resûlullah (s.a.s.)'ı bütün insanlardan daha çok sevmek, onun sünnetine tam manasıyla uymak, bidatlerden kaçınmak ve onun mirasına sahip çıkmakla olur. Ayrıca Resûlullah (s.a.s.)'ı insanlara tanıtmak ve sevdirmek de bu samimiyetin bir icabıdır. Onun emirlerini savuşturmadan, içten gelen büyük bir zevk ve coşkuyla uygulamak Hz. Peygamber (s.a.s.)'e karşı samimiyetin bir sonucudur. Peygamberler ümmetlerine karşı nasıl samimiyet göstermişlerse, ümmetleri de Peygamberlere karşı samimiyet göstermelidirler. Peygamberlerin ümmetlerine karşı samimiyetlerinin göstergesi, onların küfrün karanlığından imanın, hidayetin ve marifetullah'ın aydınlığına çıkmaları için her şeylerini feda ederek çalışmalarında kendilerini göstermektedir. Böylesine fedakâr bir şekilde ümmetini dalaletten, cehaletten ve cehennem ateşinden kurtarmaya çalışan bir lidere karşı, ümmet de aynı fedakârlık ve muhabbeti göstermelidir; yoksa nankör durumuna düşmüş olurlar.
    Müslümanların yöneticilerine karşı samimiyet ise, onlara saygı ve sevgi gösterip iyilikte itaat etmekle, gıyaplarında onlara hayır dua etmekle olur. İdeal bir idareden söz edebilmek için idareci ile idare edilen  arasında karşılıklı bir bağlılığın olması kaçınılmazdır. Yukarıdan aşağıya koruyan, kollayan, emanet bilinciyle ve adalet prensibiyle sevk ve idare eden, himaye edip yöneten bir bağlılık; aşağıdan yukarıya doğru ise meşru otoriteyi can u gönülden kabul edip ona uyan, hak ve doğru  işlerde daima ona arka çıkan ve destek veren bir bağlılık. Ancak hemen belirtmeliyiz ki burada söz konusu olan, asla kayıtsız-şartsız körü körüne bir bağlılık değildir. Aksine, hayırlı işlerde itaat etmek, özden bağlanmak ve desteklemek demektir; hatalı olan işlerde ise samimi bir şekilde itiraz ve muhalefet etmek, onu uyarmaktır. Hem yöneticinin hem de yönetilenin karşılıklı bir samimiyet içinde olmaları, dinimizin en temel emirlerindendir.
    Tüm Müslümanlara karşı samimiyete gelince, müminler arasındaki kardeşlik hukukunu uygulamak samimiyetin alametidir. Kardeşlik hukuku da Allah için karşılıklı muhabbeti, ziyaretleşmeyi, hediyeleşmeyi, ihsanı, hayır ve takvada yardımlaşmayı, emr bi'l?ma'ruf ve nehy an'il?münkeri (iyiliği emretmek, kötülükten sakınmak ve sakındırmak)  içerir.  O'nun selamını almayı, davetine icabet etmeyi, kusurunu görmemeyi, ayıbını örtmeyi, bağışlanması için niyazda bulunmayı, zor durumunda yardım etmeyi,  gıybetini etmemeyi, ona haksızlık yapmamayı, malını, canını ve namusunu tıpkı kendisininki gibi korumayı, onu düşmana teslim etmemeyi, onun bulunmadığı yerde hakkını savunmayı, hakkında hayır dua etmeyi, küçümsememeyi, iyi komşu olmayı, cenazesine katılmayı vb. erdemleri gerektirir. İşte din samimiyettir ve güzel ahlaktır diye buyuran Hz. Peygamber (s.a.s.)'in bize verdiği ders burada yatmaktadır. Kısaca İslam, samimiyet hukukuna dayalı bir samimiyet toplumu öngörür. Samimiyet hukuku, kardeşlik  hukukudur; özveri  ve muhabbet hukukudur. İslam'a göre sosyal ilişkilerdeki samimiyet, Allah'a karşı samimiyet üzerine kurulmalıdır. Başka bir ifadeyle, fertler arasındaki muhabbet el?hubbu fillah (Allah için sevgi) olduğu zaman daha kalıcı olur. Allah sevgisinden yoksun insanlar arasındaki sevgi, menfaate dayalı bir sevgidir ve o menfaat ortadan kalkınca karşılıklı sevgi de ortadan kalkar.
    İçerisinde bulunduğumuz hafta Peygamber Efendimizin dünyaya teşriflerinin 1443.seneyi devriyesidir. Her yıl büyük bir heyecanla idrak ettiğimiz Kutlu Doğum haftamızın bu yıl ki teması "Hz. Peygamber, Din  ve samimiyet" olacaktır. Yapılacak olan programlara teşriflerinizi bekler. Kutlu Doğum haftamızın yıpranan kardeşliğimizin tamirine vesile olmasını, ailemiz ve milletimiz için hayırlar getirmesini yüce Allah'tan niyaz ederim.
Saygılarımla
Selçuk KILIÇBAY
Çıldır İlçe Müftüsü